İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Tuva Cumhuriyeti
 


TUVA  CUMHURİYETİ

Tuva Cumhuriyeti

Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk biryapısı bulunan Tuva Cumhuriyeti; 49-45°-53.46° kuzey paralelleri ve 88.49°-98.56°doğu meridyenleri içerisinde yer alır. Güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, DoğusundaBuryat Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda İrkutsk Oblastı, Kuzeyinde KrasnoyarskOblastı ve Hakas Özerk Cumhuriyeti, Batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ilesınırlırdır. Ülkenin kuzeyini boydan boya çevreleyen Sayan Dağları; adetaRusya'yla doğal bir sınır teşkil etmektedir. Bu dağları aşma güçlüğündendolayı, Sibirya'nın hemen bütün yerlerine ulaşan demiryolu ağı Tuva Cumhuriyeti'negirememiştir. Ülkenin güneyinde ise Altay Dağları'nın Doğu sınırı olan Tannu-ulasıradağları bulunur.

"Ülke topraklarının ‚'si dağlık, 'i ise ovalarla kaplıdır. En yükseksilsile 3976 metreyle Möñgün Tayga (Gümüş Orman)'dır". Dağlık bölgelerinbüyük bölümü aynı zamanda ormanlarla kaplıdır.

Nehirler ve Göller

Ülke nehirlerle kaplıdır. Bu nehirlerden enönemlisi Yenisey'dir. Yenisey, Tuva topraklarından doğan "Beg Hem" ve"Kaa Hem" Irmakları'nın katıştığı yerde "Ulug Hem" (Yenisey)adını alır. Bu nokta, aynı zamanda ülkenin başkenti Kızıl şehrinin kurulubulunduğu yerdir. Ülkenin Batısında çeşitli derelerin katılmasıyla büyüyen"Hemçik" nehri de Yenisey'e kavuşur. Bu nehirlerin üzeri kış aylarındadonar ve yaz aylarında yapılan nehir ulaşımı yapılamaz. Eskiden balık açısındançok zengin olan nehirler son zamanlarda yapılan şuursuz avlanma ve kirlenmeden dolayıbu özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Tuva toprakları içerisinde irili ufaklıdört yüze yakın göl vardır. Bunlar içerisinde en büyükleri; Azas, Tere-Höl,Çagatay, Süt-Höl, Hindiktig-Höl, Noyan-Höl'dür. Bu göllerin çoğunda balıkavcılığı yapılmaktadır. Kışın nehirler gibi göller de donmaktadır.

İklimi

Sibirya'nın Güneyinde kalan Tuva'da iklim,kuzeydeki kadar olmasa da, oldukça serttir. Ancak; Türkiye'de aşırı soğuklaSibirya'nın eşdeş görülmesi tamamıyla doğru bir kanaat değildir. Sibirya 11 milyonkilometre karelik bir alandır ve yaşanamayacak kadar soğuk bölgeleri olduğu gibi, dörtmevsimin görüldüğü bölgeleri de vardır. Tuva dört mevsimin görüldüğü bölgelerdenbiridir. Ülkede ocak, şubat aylarının ortalama sıcaklığı -25°, -35°dir. Mayıs-Ağustoısortalaması ise gündüzleri +20°, +30°dir. 

Bay-kara, Çoodu, Deleg (Telengit), Doñgak, Hertek, İrgit,Kırgıs, Küjuget, Maadı, Oorjak, Oyun, Sat, Salçak (Selçuk!), Sayan, Tumat, Toju,Todut; Uygur, Balıkçı, Kuskun, Höyük, Homuşku, Monguş, Ondar, Hovalıg, Hoyug,Sang, Oy-ondar, Kara-ondar, Darhat (Tarkat).
Günümüz Tuva Türkleri'nin yaşadığı toprakları üzerinde, tarih boyunca milletveya kavimlerin hakim olduklarını görüyoruz: M.Ö. III-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar,II.-V. yüzyıllarda İskitler V.-VIII. yüzyıllarda Köktürkler, VIII.-XVI. yüzyıllardaUygurlar, IX-XIII. yüzyıllarda bugünkü Hakas ve Kırgızlar'ın ataları olan YeniseyKırgızları, XIII.-XVI. yüzyıllarda Moğollar, XVII.-XVIII. yüzyıllarda AltınHanlar-Cungarlar bu topraklarda hüküm sürerler. Aynı bölge 1717-1911 yıllarında Mançurya'nınhakimiyetinde kalır. Tuva tarihinin günümüze ulaşan ve halkın muhayyilesinde yaşayanen önemli hadiselerinden biri 1883-1885 yıllarında cereyan eder.

Bu tarihte Mançur (Çin)emperyalizmine başkaldıran Tuva kahramanlarının çoğu kısa sürede yakalanarak idamedilir. Kalan altmış kişi dağlara çıkarak iki yıl boyunca, koca imparatorlukordusuya mücadelesine devam eder. Sonunda büyük bir güç üzerlerine gönderilir. Bugün"Süt Höl" olarak bilinen yerde kıstırırlar ve yakalanarak işkenceye tabitutulurlar. Kafaları vücutlarından koparılır ve Tuva kültüründe kutsal kabuledilen aşıtlarda sırıkların üzerine geçirilir. Bu olay Kürşat ve kırk arkadaşınınbaş kaldırısının asırlar sonra yeniden tezahürü gibidir. Günümüzde bu altmışkahraman -Tuvalar onlara "Adnan Durgunnar" (Altmış Firari) veya "AldanMaadır" (altmış Bahadır) adını vermiştir- hikayesi gerek, halk muhayyilesinde,gerekse tarihi kaynaklarda canlılığını korumaktadır.
1914-1921 yıllarında kısmen Ruslar'ın egemenliğinde kalan bölgede, 1917-1921 yıllarıarasında Çarlık Rusyası ile Bolşevikler'in iktidar mücadelesi görülür.

"1921 yılının 14 Ağustostarihinde Tıva Arat Respublika (Tuva Halk Cumhuriyeti) kurulur ve Tuva'nın ilk anayasasıkabul edilir. Anayasanın 1. maddesi "Tuva iç işlerinde serbest, dış işlerindeise Rusya'ya danışarak hareket eder." şeklindedir. Bağımsızlığını 1944 yılınakadar devam ettiren Küçük Tuva Cumhuriyeti, 20. asırda Türkiye Cumhuriyeti'nden sonraen fazla bağımsız kalan Türk Cumhuriyeti olma özelliğini göstermiştir. Cumhuriyetkurulduktan sonra devlet başkanlığına Sodnam Balçır seçilir.

Daha bu yıllarda, SovyetlerBirliği'nin, çeşitli yollarla Tuva'yı kendilerine bağlamak üzere çalışmalara başladığınıgörüyoruz. Şüphesiz bu yollardan en önemlisi: önce Moğolistan'da, çünkü komünizmMoğolistan'a resmi olarak 1920'li yılların ortalarında girmiştir, daha sonra Tuva'dagençlerin komünist ideoloji doğrultusunda eğitilmesi olmuştur. Eğitilen bu gençler,ülkelerinde yeni açılan okullara öğretmen olarak atanmışlar, kısa süre sonra da yönetimdesöz sahibi olmuşlardır.

1930'lu yılların sonundakomünist ideolojiyi savunanların ülke yönetimine tamamen hakim olduklarını görüyoruz.1921 yılında Tar kurulduğunda: "Rusya'nın işçi-çiftçi hükümeti Uryanhay(Tuva) Bölgesi'ni kendi toprakları olarak görmemekte ve onu bu şekilde ilerde de görecekher hangi bir düşüncesi bulunmamakta" diye kutlama mesajı gönderen SovyetlerBirliği yönetimi, aradan 23 yıl geçtikten sonra bütün şartları lehine çevirmişve Tuva Hükümeti'nin 17 Ağustos 1944 yılında aldığı "Büyük SovyetDevleti'nin idaresi altına girme isteğini" lütfen! kabul etmiştir. 11 Ekim 1944 yılındaalınan bu kararla bağımsız Tar, "Sovyet Muhtar Bölgesi" olmuştur.Sovyetler Birliği'ne katılmak için en çok çaba sarf edenlerden biri olan Salçak,Toka Muhtar Bölge'nin başına getirilmiştir. 10 Ekim 1961 yılında Tuva; "MuhtarSovyet Sosyalist Cumhuriyeti" ünvanını alır. 1991 yılında Sovyetler'in çöküşüyleTuva, 28 Ağustos'ta "Tuva Cumhuriyeti" adını alır. Şerig-ool Oorjak halktarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Aralık 1993'te yapılan seçimlerde, TuvaMeclisi'ne seçilen 32 parlamenterden, 28 tanesini Tuva kökenli adaylar kazanır. Tuvadili uzmanı olan Kaadır-ool Biçeldey, parlamento başkanlığına seçilir.

Tuva'da 21 Ekim 1993 yılındayeni anayasa kabul edilir. Bu yeni anayasanın 1. maddesi: "Tuva Cumhuriyeti RusyaFederasyonu terkibi içinde demokratik bir devlettir. Federasyon antlaşmasını bütünTuva halkının referandumu gereğince değiştirme, kendini yönetme ve RusyaFederasyonu'ndan ayrılma hakkına sahiptir." demektedir.

Nüfusu

170.500 kilometre kara toprağı bulunan (Butopraklar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ne girildiği yıllarda 200.000kilometre kare idi.) Cumhuriyetin, nüfusu 1989 sayımına göre 310 bin kişidir. Bunun200 bin kişisi Tuva Türkleri 100 bin kişisi Ruslar ve geri kalan 10 bin kişi ise çeşitlitopluluklardan müteşekkil insanlardır. Moğolistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde30 bin, Çin'in Şincan Özerk Bölgesi'nde ise 5 bin kadar Tuva Türkü'nün yaşadığıtahmin edilmektedir.

Tuva Cumhuriyeti'nde bulunan nüfus yoğunluğunda1990'lı yıllarda büyük hareketlilik yaşanmış ve özellikle köylerde yaşayan Rus nüfusu,ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı, daha kuzeye, Rusya'nın iç bölgelerine göçetmiştir. Dolayısıyla nüfus oranında Tuvalar lehinde bir artış olmuştur. Rusya'nındiğer bölgelerinde yaşayan Tuvalar da hesaba katılırsa, günümüzde Tuva Türkleri'ninnüfusunun 250 binin üzerinde olduğu söylenebilir.

Tarihi

Tuva Türkleri kendilerini "Tıva" olarakadlandırır. "Tuva" kelimesinden hoşlanmazlar. Çünkü o kelimeyi Ruslarkullanmaktadır. Tuvalar'ın menşei hakkında çeşitli görüşler vardır:"Tuva" kelimesinin III-IV asırlarda Çin'in kuzeyinde büyük bir devlet kurmuşolan "Toba-Topa''lardan geldiği, günümüz Tuvaları arasında yaygın olan birkanaattir. "Topa" Devleti ve kültürü hakkında en kapsamlı araştırmalarSinoloji Doktoru W. Eberhand tarafından yapılmıştır: "Çin kaynaklarında Tabgaçlar'a"Toba" derler. Bunlar Çinli olmayan, yani yabancı bir kavimdir." NitekimDLT'de iki Tavgaç kelimesinden biri "Türkler'den bir bölüktür." cümlesiyleaçıklanmaktadır. Eberhard, aynı makalede "Toba" Devleti'nin Türk ve Moğolkavimlerinin karışımından müteşekkil 119 kabileden oluştuğunu yazar.

Bugün "Tuva" (kendilerince"Tıva") olarak bilinen kelimenin 19. asırdan itibaren yazılı kaynaklarda geçtiğinibiliyoruz. Bu kelime dışında Tuvalar çeşitli kaynaklarda; Soyon, Soyot, Uranhay,Uryanhay, Tuba kelimeleriyle anlatılmıştır. Aslında bütün bu kavramlar Tuvalar'ınbir üst kimliğinin adı olarak kabul edilebilir. Günümüzde toplu olarak bu adlabilinen cumhuriyet insanları çeşitli boylardan, oymaklardan geldiklerini bilirler. Buoymaklar çeşitli Uygur, Kırgız, Türkmen boylarından günümüze ulaşmışlar, ortakad olarak da "Tıva" kelimesini kullanmaya başlamışlardır. Bu boyların bazılarışunlardır:

Bay-kara, Çoodu, Deleg (Telengit), Doñgak, Hertek, İrgit,Kırgıs, Küjuget, Maadı, Oorjak, Oyun, Sat, Salçak (Selçuk!), Sayan, Tumat, Toju,Todut; Uygur, Balıkçı, Kuskun, Höyük, Homuşku, Monguş, Ondar, Hovalıg, Hoyug,Sang, Oy-ondar, Kara-ondar, Darhat (Tarkat).
Günümüz Tuva Türkleri'nin yaşadığı toprakları üzerinde, tarih boyunca milletveya kavimlerin hakim olduklarını görüyoruz: M.Ö. III-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar,II.-V. yüzyıllarda İskitler V.-VIII. yüzyıllarda Köktürkler, VIII.-XVI. yüzyıllardaUygurlar, IX-XIII. yüzyıllarda bugünkü Hakas ve Kırgızlar'ın ataları olan YeniseyKırgızları, XIII.-XVI. yüzyıllarda Moğollar, XVII.-XVIII. yüzyıllarda AltınHanlar-Cungarlar bu topraklarda hüküm sürerler. Aynı bölge 1717-1911 yıllarında Mançurya'nınhakimiyetinde kalır. Tuva tarihinin günümüze ulaşan ve halkın muhayyilesinde yaşayanen önemli hadiselerinden biri 1883-1885 yıllarında cereyan eder.

Bu tarihte Mançur (Çin)emperyalizmine başkaldıran Tuva kahramanlarının çoğu kısa sürede yakalanarak idamedilir. Kalan altmış kişi dağlara çıkarak iki yıl boyunca, koca imparatorlukordusuya mücadelesine devam eder. Sonunda büyük bir güç üzerlerine gönderilir. Bugün"Süt Höl" olarak bilinen yerde kıstırırlar ve yakalanarak işkenceye tabitutulurlar. Kafaları vücutlarından koparılır ve Tuva kültüründe kutsal kabuledilen aşıtlarda sırıkların üzerine geçirilir. Bu olay Kürşat ve kırk arkadaşınınbaş kaldırısının asırlar sonra yeniden tezahürü gibidir. Günümüzde bu altmışkahraman -Tuvalar onlara "Adnan Durgunnar" (Altmış Firari) veya "AldanMaadır" (altmış Bahadır) adını vermiştir- hikayesi gerek, halk muhayyilesinde,gerekse tarihi kaynaklarda canlılığını korumaktadır.
1914-1921 yıllarında kısmen Ruslar'ın egemenliğinde kalan bölgede, 1917-1921 yıllarıarasında Çarlık Rusyası ile Bolşevikler'in iktidar mücadelesi görülür.

"1921 yılının 14 Ağustostarihinde Tıva Arat Respublika (Tuva Halk Cumhuriyeti) kurulur ve Tuva'nın ilk anayasasıkabul edilir. Anayasanın 1. maddesi "Tuva iç işlerinde serbest, dış işlerindeise Rusya'ya danışarak hareket eder." şeklindedir. Bağımsızlığını 1944 yılınakadar devam ettiren Küçük Tuva Cumhuriyeti, 20. asırda Türkiye Cumhuriyeti'nden sonraen fazla bağımsız kalan Türk Cumhuriyeti olma özelliğini göstermiştir. Cumhuriyetkurulduktan sonra devlet başkanlığına Sodnam Balçır seçilir.

Daha bu yıllarda, SovyetlerBirliği'nin, çeşitli yollarla Tuva'yı kendilerine bağlamak üzere çalışmalara başladığınıgörüyoruz. Şüphesiz bu yollardan en önemlisi: önce Moğolistan'da, çünkü komünizmMoğolistan'a resmi olarak 1920'li yılların ortalarında girmiştir, daha sonra Tuva'dagençlerin komünist ideoloji doğrultusunda eğitilmesi olmuştur. Eğitilen bu gençler,ülkelerinde yeni açılan okullara öğretmen olarak atanmışlar, kısa süre sonra da yönetimdesöz sahibi olmuşlardır.

1930'lu yılların sonundakomünist ideolojiyi savunanların ülke yönetimine tamamen hakim olduklarını görüyoruz.1921 yılında Tar kurulduğunda: "Rusya'nın işçi-çiftçi hükümeti Uryanhay(Tuva) Bölgesi'ni kendi toprakları olarak görmemekte ve onu bu şekilde ilerde de görecekher hangi bir düşüncesi bulunmamakta" diye kutlama mesajı gönderen SovyetlerBirliği yönetimi, aradan 23 yıl geçtikten sonra bütün şartları lehine çevirmişve Tuva Hükümeti'nin 17 Ağustos 1944 yılında aldığı "Büyük SovyetDevleti'nin idaresi altına girme isteğini" lütfen! kabul etmiştir. 11 Ekim 1944 yılındaalınan bu kararla bağımsız Tar, "Sovyet Muhtar Bölgesi" olmuştur.Sovyetler Birliği'ne katılmak için en çok çaba sarf edenlerden biri olan Salçak,Toka Muhtar Bölge'nin başına getirilmiştir. 10 Ekim 1961 yılında Tuva; "MuhtarSovyet Sosyalist Cumhuriyeti" ünvanını alır. 1991 yılında Sovyetler'in çöküşüyleTuva, 28 Ağustos'ta "Tuva Cumhuriyeti" adını alır. Şerig-ool Oorjak halktarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Aralık 1993'te yapılan seçimlerde, TuvaMeclisi'ne seçilen 32 parlamenterden, 28 tanesini Tuva kökenli adaylar kazanır. Tuvadili uzmanı olan Kaadır-ool Biçeldey, parlamento başkanlığına seçilir.

Tuva'da 21 Ekim 1993 yılındayeni anayasa kabul edilir. Bu yeni anayasanın 1. maddesi: "Tuva Cumhuriyeti RusyaFederasyonu terkibi içinde demokratik bir devlettir. Federasyon antlaşmasını bütünTuva halkının referandumu gereğince değiştirme, kendini yönetme ve RusyaFederasyonu'ndan ayrılma hakkına sahiptir." demektedir.

Dini

Tuvalar, diğer Sibirya Türk topluluklarında olduğugibi iki dinlidir. Ancak diğer topluluklar daha çok Hristiyan-Şamanist olduğu halde,Tuvalar Budist-Şamanisttir. Şamanizm, Tuvalar'ın Türk tarihinden gelen ve hâlenkorudukları inançlarıdır.
Komünist sistem zamanında Tuva'da hem Budizm, hem de Şamanizm yok edilmeye çalışılmışve bu bir ölçüde sağlanmıştır. 1928 yılında Tuva'da yirmisekiz tane Budist tapınakvarken, 1980'li yılların başında bunlardan hiç biri yoktur. 1931 yılında; 411erkek, 314 kadın olmak üzere, ehliyetli 725 Şaman vardır. 1990'lı yılların başındabunlardan ancak yedisi hayatta kalmıştır. Komunistler, Şamanların işlerini yapmalarınıyasaklamışlar, malzemelerini yakmışlar, yasağa uymayanlara ağır vergiler koymuşlarveya hapse atmışlardır.

Bütün bunlara rağmen gerek Budizm, gerekse Şamanizmhalkın arasında yaşayarak günümüze ulaşmıştır. 20 Eylül 1992 tarihinde 14.Dalaylama Tuva Cumhuriyeti'ni ziyaret etmiş ve bayrağını kutsamıştır. Sovyetler'inçöküşüyle ortaya çıkan hürriyet ortamında Budist tapınakları yeniden inşaedilmeye başlanmıştır. Şamanlar bir dernek çatısı altında toplanmış, açtıklarıbir merkezde halkı tedavi etme işlerine yeniden başlamışlardır.
Günümüz Türk dünyasında Budizmi resmi din olarak kabul eden tek Türk topluluğuTuvalar'dır. Tuva Budizmi, Tibet Lamaizmi'ne dayanan ve Dalaylama'yı -Günümüzde XIV.Dalaylama görev yapmaktadır. Tanrının yeryüzüne gönderdiği olağanüstü güçleresahip bir kimse olarak kabul eden Budizmdir. Bu inanç sistemi, küçük yaşta tapınaklara(Hüree) alınan çocukların uzun yıllar buralarda yetiştirilerek "lama"olmaları ve daha sonra öğrendiklerini gittikleri yerlerde, tapınaklarda halka anlatmasınadayanır. Lamalar'ın öğrettikleri, kitaplarda yazılı olan ve Buda'nın öğretileriolarak kabul edilen öğütlere dayanır. "Lamaizm Tuva topraklarına XVII. asrınilk yarısında girmiştir." Lamalar sadece erkeklerden olur, kadınlar lamaolamazlar.

Tuva'da resmî din olmayan,fakat halkın daha çok inanıp yaşadığı dinleri ise Şamanizmdir. Şamanizm halk arasındabu adıyla değil de, eskiden "kam" olan kelimenin Tuva Türkçesi'nde"ham" şekline dönüşmüş haliyle yaşamaktadır. Şamanlar, doğuştangetirdikleri yeteneklerini "üstad" Şamanlar yanında geliştirerek yetişirler.Bu yetenek babadan oğula veya kıza geçtiği gibi, yakınları Şaman olmayan bir kişide bu yeteneklere sahip olabilir. Şamanlar'ın en önemli faaliyetleri hastaları tedavietmektir. Diğer önemli görevleri arasında; ölümden sonra yapılan 7. 49. günlerinayinleri, doğumdan sonra yapılan törenler, önemli dini, milli günlerde yapılankutlamaları yönetmek sayılabilir. Şamanlar hastalarını; bitkilerden yapılan çeşitliilaçlarla balık yağı, çeşitli hayvanların ödleri; sıvazlama, masaj, tutma yollarıylatedavi ederler. Fala bakarak insanın geçmişi ve geleceği hakkında bilgiverebildiklerine inanılır. Törenlerde, "düngür" dedikleri tefleri eşliğinde,günün anlamına uygun şiirler okurlar. Bu şiirler; iyilik mutluluk, sağlık dileyenşaman dualarıdır.
Tuva'da Budizm ve Şamanizmin bir arada yaşamasının, bir insanın hem Budist, hem de Şamanistolabilmesinin birkaç ana sebebi vardır.

Bu iki inanç sisteminin de ana değeri"tabiata karşı saygılı olmak" esasına dayanır. İnsanın yeryüzündehayatını devam ettirebilmesi için ilk şart; tabiatla ve çevresiyle mücadele etmekyerine, onunla uyum içerisinde, barışık olarak yaşamayı kabullenmesidir. Saygıduyulması gereken bu unsurlar insanın en yakın çevresinden, evrenin sonsuzluğunakadar uzanır. Yaratılmış her şey, şu veya bu şekilde insanın hayatını etkiler. Güneş;ışığıyla aydınlık, ısısıyla canlılara hayat verir. Ay; gecenin karanlığınıyok eder. Dokuz kat gökyüzünün her katında iyi insanların ruhları ve büyüklükderecesine göre tanrılar yaşar.

Yeryüzü bütün canlıların yaşadığıyerdir. Toprağa karşı saygılı olunmalıdır ve eşelenmemelidir. Her türlü otlar,çiçekler toprağın üzerindedir. Bu canlılara zarar vermemek, bu canlıları kökündensökmemek için Tuva insanı ucu yukarı kalkık çizmeler giyer. Dağlar, ormanlar Tuvainsanının hayatını devam ettirmesinde önemli bir yere sahip olan tüy yabanihayvanların evidir. Bu yüzden onlara saygılı olunmalıdır. Yediğimiz bütünyiyecekleri tabiattan alırız. Karşılığında şükranlarımızı ifade etmenin yolu,bu yiyeceklerden bir kısmını, özellikle temizliğin ve saflığın sembolü olan ak sütü,tabiata ikram etmektir. Bunun için yeni kaynatılmış sütün üzerinden dokuz gözlü ağaçkaşıkla (tos karak) çevreye bir miktar saçılır.

Şamanizmde insanın ruhunun olduğunainanılır. Hayatında günah işleyenlerin ruhu karadır ve insan öldükten sonra bu ruhyer altına gider. Ölen iyi insanların ak ruhu göğe yükselir. Gökte derecelerine göresıralanmış tanrıların yanında yaşar. Ölen insan herhangi bir canlı olarak tekrardirilebilir. Bu yüzden yeryüzündekiki bitkilerin veya hayvanların bir insan olmaihtimalı vardır. Tuva'da ak sakallıdan dinlediğimiz bir geleneği de buradabelirtmeliyiz: Tuva'lar eskiden ölen insanları ak bir beze sararak çevredeki en yüksekkayanın üzerine koyarlarmış. Kaya üzerine konan cesedin yanına bir müddet sonrakuzgunlar konmaya başlarmış.

Kuzgunlar cesedi yerlerse o insanınak ruhu olduğuna ve ruhunun göğe yükseldiğine inanılırmış. Eğer kuzgunlar cesediyemezlerse o insanın kara ruhlu olduğuna ve ruhunun yer altına gittiğine inanılırmış.Bildiğimiz kadarıyla; Türk tarihinde ölen insanlar sevdiği eşyaları ve hatta atlarıylabirlikte mezar kazılarak gömülmekteydi. Tuva'ların yukarıda bahsettiğimiz geleneğinebenzer ölü defnetme, Kızılderili filmlerinde sıkça karşılaştığımız bir vakadır.

Dili ve Edebiyatı

Tuva Türkçesi, çeşitli Türkologların sınıflamalarında"d" grubu olarak adlandırılır. Bu adlandırma Eski Türkçe'de bulunan"d" sesinin Tuva Türkçesi'nde korunmasından kaynaklanmaktadır. Bu yönüyleTuva Türkçesi'nin yaşayan Türk lehçeleri arasında Eski Türkçe'ye en yakın dilolduğu söylenebilir. Moğollar'ın yüzyıllar boyunca Tuva topraklarına hakim olmalarındandolayı, yaşayan diğer bütün Türk lehçelerinden daha fazla Moğolca kelime, Tuva Türkçesinegirmiştir. Moğolca kökenli kelime oranının Tuva Türkçesi'nde 0'un üzerinde olduğusanılmaktadır. Moğolca ve Türkçe'nin tarihte aynı dil ailesinin iki kolu olduğu düşünülürse,bu oranı biraz aşağılara çekmek mümkün olur. 20. asırda Tuvalar'ın hayatıRuslar'la birlikte olduğundan, özellikle teknik terimlerde, Rusça'nın büyük etkisi görülür.Buna karşılık Müslüman Türk topluluklarında rastladığımız Arapça ve Farsçaetkisi, Tuva Türkçesi'nde yok denecek kadar azdır. Dini terimler daha çok Tibet ve Moğolkökenlidir.

Tuvalarla bin yılı aşkın bir ayrılığımızın olduğudüşünülürse dilde farklılıkların bulunması normaldir. Farklılıklar, cümle yapısıveya eklerden ziyade, ses değişmeleriyle ortaya çıkmıştır. Buna rağmen, ilk söylendiğindeanlaşılan binlerce kelime Türkiye Türkçesiyle ortaktır. Bunlardan ilk aklımızagelen birkaç kelime: ak, al-, arı, at, baş, başka, beg, bel, beş, bilek, bir, dağ,demir, dolu, dört, düş, dür-, inek, kara, karış, kulak, kes-, keski, kurt, sütvb...Bunun dışında binlerce kelime de sadece birses değişimiyle farklılaşmıştır.Bu tür kelimeler sadece İstanbul ağzını bilen biri için yadırganabilir, fakatAnadolu ağızlarını bilenlerce bir çırpıda anlaşılan kelimelerdir: aar (ağır),ool(oğul), daş(taş), dus(tuz), bus(pus), dilgi(tilki), dis(diz) vb...

Bütün bunlara rağmenTuva Türkçesi'nin; Çuvaş ve Saha lehçelerinden sonra Türkiye Türkçesi'ne en uzak Türklehçesi olduğunu söyleyebiliriz.Tuva Türkleri son zamanlara kadar, kendi yazılı dilve edebiyatlarını 20. yüzyıldan başlatıyorlardı. Sovyetler çöktükten sonra,Tuvalı araştırmacılar eski Türk yazılı abidelerine en çok kendilerinin sahip çıkmasıgerektiği inancına vardırlar. Bu amaçla Köktürk bengü taşlarının okunuşunun yüzüncüyılı münasebetiyle, 1993 yılında büyük bir kurultay düzenlediler. Orhun abideleriTuva Türkçesi'ne aktarılarak "Kültegin-Burungu Türk Bijiktin Turaskaaldarı"(Kültigin-Eski Türk Yazılı Abideleri) adıyla 1993 yılında, Kızılda basılmıştır.

Bilim adamları Eski Türkçeyle,Tuva Türkçesi arasındaki münasebeti daha fazla incelemeye başladılar. "Tuva'da,diğer Türk dilli cumhuriyetler gibi, orta dereceli ve yüksek okulların programlarına'Orhon-Yenisey bengü taşları' adlı dersi koymak, okuma ve öğretim kitapları bastırmakbir gereklilik haline geldi."

1920'li yıllarda kendialfabesi bulunmayan Tuva Türkleri; Moğol, kısmen de Rus alfabesini kullanmıştır.Tuva Cumhuriyeti'nde alfabe 1930 yılında Türkiye Türkçesi'nin alfabesi örnek alınarakhazırlandı. Latin kökenli Tuva harflerinin kullanıldığı bu alfabe, bağımsız TuvaCumhuriyeti, Sovyetler Birliği'ne teslim olmadan önce Kiril alfabesine teslim oldu. 1941yılında kabul edilen bir kanunla Kiril alfabesine geçiş kararı alındı. Günümüzdebu alfabe kullanılmakla beraber, yeniden Latin kökenli alfabeye dönüş de Tuva aydınlarıarasında tartışılmaktadır.

Tuva sözü edebiyatı yüzyıllardırhalkın hayatının bir parçası olarak süregelmiştir. Bu edebiyatta en büyük yerişüphesiz kahramanlık destanları alır. Mısra başı kafiyeli ve bir müzik enstrümanıeşliğinde söylenen bu destanların çoğu derlenerek basılmıştır. 1930'lu yıllardabaşlayan yazılı edebiyat geleneği büyük ölçüde komünist ideolojinin etkisindekalmıştır. Yine de Tuva Türkleri'nin hayatı, yazılan bu hikaye, roman ve tiyatroeserlerinde kendine yer bulur. Avcılık ve hayvancılık, toplum hayatını en önemliiki uğraş alanı olarak, edebi eserlerde geniş olarak işlenir. 1990'lı yıllardakomunist ideolojinin ortadan kalkması, milliyetçiliğin yaygınlaşması ve bağımsızlıközlemleriyle birlikte edebi eserlerin muhtevaları da yeni hareketlere yönelmiş,toplumun komünist sistemce yok edilmeye çalışılan değerleri ön plana çıkmaya başlamıştır.

Tuva Edebiyatçıları arasında;Salçak Toka, Monguş Kenin Lopsan, Kızıl Enik Kudaji, Viktor Kök-Ool, Salim Sürün-Ool,Stepan Sang-Ool, Yuri Künzegeş, Oleg Suvakpit, Ekatarina Tanova akla gelen ilk isimlerolarak sayılabilir.

Geçim Kaynakları

Tuva Türkleri'nin hayatı, diğer Türk boylarındaolduğu gibi XX. asra kadar hayvancılık ve avcılık üzerineydi. XIX. asrın sonlarındayoğun olarak başlayan Rus göçü bu hayatlarında büyük ölçüde değişikliğesebep oldu. Ruslar 1884 yılında, ülkenin kuzeyinde bulunan Turan Kasabası'nı, 1914 yılındaBaşkent Kızıl'ı kurdular. İlk göçerlerin daha çok deri ticareti ve ağaç işleriyleuğraştıklarını görüyoruz. Göçer Tuva Türkleri'nin yerleşik hayata yoğun olarakStalin zamanında geçtikleri görülür.

Ak keçe çadırlarında (Ögler) yaşayıp; koyun, sığır,keçi, yılkı sürüleriyle göçerlik yapan Tuvalar, Stalin'in kurdurduğu, tek odalı ağaçevlerine daha çok 1940-50'li yıllarda yerleştiler. Bu değişim konusunda birçok TuvaTürkü'nden duyduğum: "Kapısız keçe çadırlarımızda hırsızlık olmuyordu,iki kapılı; üç, dört kilitli ağaç evlerimizde, bu kilitler kırılarak hırsızlıkyapılıyor." cümlesi bu yüzyıldaki değişimin bir özeti gibidir. Kurulan köylerlebirlikte hayvancılık, devlet çiftlikleri olan Kolhoz ve Solhozlara kaymıştır. Biryandan da ağaç ve maden işletmeleri geliştirilmiş, kurulan küçük köylerkasabalara dönüşmeye başlamıştır. Bu kasabalara küçük uçakların inebileceğihava meydanları inşa edilmiş, böylece kara yoluyla gidilemeyen yerlere uçakla gidilirolmuştur. Tuva topraklarında bolca bulunan; taş kömürü, kobalt, demir, asbest, altınyatakları verimsiz de olsa işletilmeye başlanmıştır. Demir yolunun bulunmaması,maden işletmeciliğinin önünde bir engel olarak bugün de durmaktadır. Sovyetler'inçöküşüyle birlikte, Tuva Türkleri büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır.

Mesela, Ak-dovurak(Aktoprak) Tuva'nın Batısında, yaklaşık 12 bin nüfusu barındıran bir kasaba idi.Kasabaların çoğunluğu Rus olan nüfusu geçimini, Tuva'nın en büyük maden işletmesiolan asbest fabrikasında çalışarak sağlıyordu. Burada üretilen asbest, daha çok Çin'eolmak üzere, dış ülkelere ihraç ediliyordu. Sovyetler çöktüğünde fabrikanın bakımıyapılamadığı gibi, üretilen mallar da, o sırada asbestin kanser yapıcı özelliklertaşıdığı ortaya çıkmıştı, ihraç edilemez oldu. Ürettikleri malı satamayan işçilermaaşlarını alamamaya başladılar. 1993 kışında, merkezi sistemle ısıtılankasabanın (su ısıtma sistemi de teknoloji eskiliğinden çalışamaz duruma gelmişti)bütün evlerinin suları dondu ve insanlar aylarca susuz kaldı. Su olmayan yerde hayatda yoktu. Nitekim burada bulunan Rus nüfusunun büyük çoğunluğu Rusya'nın iç bölgelerinegöç ettiler.

Esasen diğer işletmelerinhemen hepsi de benzer akibete uğradı. Yıllarca peşinden koştukları ideoloji yokolunca insanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Üstelik, serbest ticaret yapmak, neTuvalılar'ın kendi kültürlerinde vardı, ne de komunist sistem onlara ticareti öğretmişti.Küçük ticaret merkezleri açanlar daha çok Ruslar oldu. Bu gelişmeler, komünistsistemin getirdiği en önemli unsur olna alkolizmi, inanılmaz dereceye ulaştırdı.Tuvalılar'ın yapabileceği hayvancılık da, makinelerin yetersizliği yüzünden,gerekli otların toplanamaması sebebiyle geriledi. "Bugün Tuva Cumhuriyeti bütçesinin'ını merkezi yönetimden karşılamaktadır.

Cumhuriyete ithal edilenmallar, ihraç edilenin 3, 3.5 katı kadardır." Bütün bunlar; Tuva'nın çok geniştopraklarının, ormanlarının, maden yataklarının, akarsularının, hayvan beslemeyeelverişli otlaklarının, gereği gibi işletilmemesi veya kullanılmaması sebebiyle,Tuva nüfusunu beslemeye, şimdilik, yetmediğinin bir göstergesidir. Tuva'da hayatınzorluğundan kurtulmak yine Tuva insanının çabasıyla mümkün olacaktır. Nitekim Tuvahükûmeti; serbest teşebbüsü geliştirmek, eğitimde kaliteyi arttırmak, dış ülkelerletemasa geçmek yolundaki çabalarına devam etmektedir.

Bağımsızlık Hareketleri

Kendi kültür ve inançlarına son derece bağlıolan Tuvalar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin çökmesinden önce de birçokvatanseveri komünist sisteme kurban vermiştir. 1930'lu yılların sonu ile 1940'lı yıllarve 1950'li yılların başında, idarenin tamamıyla komünistlerin elinde olmasındandolayı milliyetçiler; "eski sistem yanlıları", "Japon işbirlikçisi","ispiyoncu", "zenginlerin ve din adamlarının taraftarı" "halkdüşmanı" gibi çeşitli suçlamalarla idam edilmişler veya ağır hapis cezalarınaçarptırılmışlardır.

Bu ağır cezalardan dolayı 1980'li yıllarınsonuna kadar nisbeten bastırılan milliyetçi düşünceler ve bağımsızlıkhareketleri; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ndeki gelişmelere parelel olarakyeniden ortaya çıkmıştır. 1989 yılının 12 Ekim'inde Tuf (Tuva'nın UlusçuFrontuzu-Tuva'nın Milliyetçi Cephesi)'u kurmak için bir toplantı yapılır. Bu toplantıdaTuf'un programının hazırlanması, tüzüğünü planlaması ve kuruluş toplantısınınyapılması kararları alınır. 18 Şubat 1990'da bu toplandı gerçekleşir. Başkanlığadaha sonra yapılacak seçimlerde milletvekili olan ve parlamento başkanlığına seçilenKaadır-ool Biçeldey getirilir. Tuva'nın Milliyetçi Cephesi 1992 yılının 18 Ocak'ındayaptığı toplantıda ıdını "Bot-doğunnaan Tıva'nın Ulusçu Namı=BağımsızTuva'nın Milliyetçi Partisi" olarak değiştirdi ve Kalin-ool Küjüget başkanlığagetirildi. Bu parti etrafında toplanan Tuva milliyetçilerinden Sergey Bayır, İgor İrgit,Vaçeslav Salçak, Mergen Ayan-Ool, Andrey Şumov, Çısınmaa Bayındı, Segey TumatTuva'nın bağımsızlığı için çaba sarf eden aydınlar olarak ilk akla gelenler.

11 Mart 1990 tarihinde alınankararla "Tuvaca" Tuva Cumhuriyeti'nin devlet dili olarak kabul edildi. Butarihten sonra okullarda eğitim ve öğretim dili olarak "Tuvaca" daha çok yeralmaya başladı.

1993 yılında kabul edilenyeni anayasa, Rusya Federasyonu'ndan ayrılarak bağımsız bir cumhuriyet olma hakkınıTuva halkına verdi.Tuva'da p nüfus çoğunluğuna sahip Tuva halkının bağımsızlıkyolunda ilerlemesi daha çok ekonomik olarak kendine yeterli hale gelmesine bağlı görünmektedir.

Türkiye ile İlişkileri

Devlet düzeyinde ilk temas; 1994 yılının Temmuzayında, Tuva Cumhurbaşkanı Şerig-Ool Oorjak'ın bir heyetle birlikte Türkiye'yi ziyaretiyle gerçekleşmiştir. Tuva heyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafındankabul edilmiş ve gerekli ilgi gösterilmiştir. Tuva Cumhurbaşkanı, ülkesine döndüğündebir basın toplantısı düzenleyerek basın toplantısında bizzat bulundum- "GeleceğimizTürkiye'de öğrenim gören gençlerimize bağlı" demiştir.

Önceki yapılan, Türk Devlet veToplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayları'na katılan, çoğu Tuvaparlamentosu üyesi heyetler, son iki kurultaya (96, 97) katılamamıştır. Bu durumTuva'daki hayat şartlarının her geçen gün zorlaşmasından kaynaklanmaktadır.
Günümüzde kendi anayasası, bayrağı, cumhurbaşkanı, parlamentosu, hükümeti, millimarşı bulunan Tuva Cumhuriyeti'nin tam bağımsızlığının önünde bir tek engelvardır: Ekonomik olarak kendi kendine yeterli olmamak. Belki de tarihinin en zor dönemecindengeçmekte olan Tuvalı kardeşlerimize Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Rusya'yı gözardıederek yardım elini uzatması oldukça zor görünmektedir.

Burada görev, dünyanın her yanınaulaşmış olan cesur iş adamlarına düşmektedir. Deri işlemeciliği, mobilya, fırıncılık,zirai aletler konularında Tuvalı iş adamlarıyla işbirliğine gidilebilir. Tuva'dabulunan işlemeye müsait taşlardan yapılan küçük heykelcikler, dünyanın heryerinde alıcı bulabilir. Bu taşları işlemek, onlardan çeşitli hayvan heykelcikleriortaya çıkarmak, Tuvalı sanatçıların en iyi yaptığı işlerden biri. Buheykelcikler, öyle sanıyoruz ki, Türkiye'de de çok beğenilir ve kolaycapazarlanabilir. Yeraltı zenginlikleri ve canlı hayvan alımı konusunda, ulaşım güçlüğündendolayı, işbirliğine gitmek biraz daha zor görünmekte.

Türk Hava Yolları'nın Sibirya'nınmerkezi yerlerine sefer düzenlemesi oradaki Türk Topluluklarıyla münasebetimizin dahakısa sürede kurulmasına yardımcı olacaktır. Bu yerler Krasnoyark, Novasibirsk,Barnaul gibi şehirlerden biri olabilir. Sadece Kızıl'da bulunan Türk Koleji değil, diğeryerlerdeki Türk lise veya kolejleriyle de işbirliği yapılarak, oradaki insanlarlahangi konularda ticaret yapılabileceği öğrenilebilir.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol