İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Bogachan Destani
 


BOĞAÇHAN  DESTANI

Dirse Han Oğlu Boğaç Han



Bir gün Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Büyük otağını yer yüzüne diktirmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti. Hanlar hanı Bayındır yılda bir kere ziyafet verip Oğuz beylerini misafir ederdi.

Yine ziyafet tertip edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurmuştu. “Kimin ki oğlu kızı yok, kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin” demişti. “Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlu kızı olmayana Allah Teâla beddua etmiştir, biz de beddua ederiz, böyle bilsin” demişti.

Oğuz beyleri bir bir gelip toplanmağa başladı.

Meğer Dirse Han derlerdi bir beyin oğlu kızı yok idi. Söylemiş, görelim hânım ne söylemiş:

Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında

Aklı karalı seçilen çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda

Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup, kırk yiğidini beraberine alıp Bayındır Han'ın sohbetine geliyordu.

Bayındır Han'ın yiğitleri Dirse Han'ı karşıladılar. Getirip kara otağa kondurdular. Kara keçe altına döşediler. Kara koyun yahnisinden önüne getirdiler. Bayındır Han'dan buyruk böyledir hânım, dediler. Dirse Han:

“Bayındır Han benim ne eksikliğimi gördü, kılıcımdan mı gördü, soframdan mı gördü, benden aşağı kimseleri ak otağa, kızıl otağa kondurdu, benim suçum ne oldu ki kara otağa kondurdu.” dedi. Dediler:

Hanım, bugün Bayındır Han'dan buyruk şöyledir ki oğlu kızı olmayana Tanrı Teâla beddua etmiştir, biz de beddua ederiz demiştir.” Dirse Han yerinden kalktı: “Kalkarak yiğitlerim yerinizden doğrulun, bu garaip bana ya bendendir ya hatundandır” dedi. Dirse Han evine geldi. Çağırıp hatununa söyler, görelim ne söyler:

Deyiş

Beri gel başımın bahtı evimin tahtı

Evden çıkıp yürüyünce servi boylum

Topuğunda sarmaşınca kara saçlım

Kurulu yaya benzer çatma kaşlım

Çift badem sığmayan dar ağızlım

Kavunum yemişim düvleğim(küçük kavun)

Görüyor musun neler oldu

Kalkarak Han Bayındır yerinden doğrulmuş, bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ diktirmiş. “Oğulluyu ak otağa, kızlıyı kızıl otağa, oğlu kızı olmayanı kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin, onun ki oğlu kızı olmaya Tanrı Teala ona beddua etmiştir, biz de beddua ederiz” demiş. Ben varınca gelerek karşıladılar kara otağa kondurdular, kara keçe altıma döşediler, kara koyun yahnisinden önüme getirdiler, “Oğlu kız olmayana Tanrı Teala beddua etmiştir, biz de beddua ederiz, böyle bil” dediler. Senden midir, benden midir, Tanrı Teala bize bir topaç gibi oğul vermez nedendir dedi, söyledi:

Han kızı yerimden kalkayım mı

Yakan ile boğazından tutayım mı

Kaba ökçemin altına atayım mı

Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı

Öz gövdenden başını keseyim mi

Can tatlılığını sana bildireyim mi

Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi

Han kızı sebebi nedir söyle bana

Müthiş gazap ederim şimdi sana

Dirse Han'ın hatunu söylemiş, görelim ne söylemiş. Der: Hey Dirse Han, bana gazap etme, incinip acı sözler söyleme. Yerinden kalk, alaca çadırını yer yüzüne diktir, attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kes. İç Oğuz'un, Dış Oğuz'un beylerini başına topla. Aç görsen doyur, çıplak görsen donat, borçluyu borcundan kurtar. Tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır, büyük ziyafet ver. Dilek dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile Tanrı bize bir topaç gibi çocuk verir.

Dirse Han dişi ehlinin sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini başına topladı. Aç görse doyurdu. Çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı. El kaldırdılar, dilek dilediler. Bir ağzı dualının hayır duası ile Allah Teala bir çocuk verdi. Hatunu hamile oldu. Bir nice müddetten sonra bir oğlan doğurdu. Oğlancığını dadılara verdi, baktırdı.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür. Oğlan on beş yaşına girdi.

Oğlanın babası Bayındır Han'ın ordusuna karıştı.

Meğer hânım, Bayındır Han'ın bir boğası var idi, bir de erkek devesi var idi. O boğa sert taşa boynuz vursa un gibi öğütürdü. Bir yazın bir güzün boğa ile erkek deveyi savaştırırlardı. Bayındır Han kudretli Oğuz beyleri ile temaşa ederdi, seyreder eğlenirdi.

Meğer sultanım, gene yazın boğayı saraydan çıkardılar. Üç kişi sağ yanından, üç kişi sol yanından demir zincir ile boğayı tutmuşlardı. Gelip meydanın ortasında koyu verdiler. Meğer sultanım, Dirse Han'ın oğlancığı üç de kabile çocuğu meydanda aşık oynuyorlardı. Boğayı koyu verdiler, oğlancıklara kaç dediler. O üç oğlan kaçtı. Dirse Han'ın oğlancığı kaçmadı, ok meydanın ortasında baktı durdu. Boğa da oğlana sürdü geldi. Diledi ki oğlanı helak kılsın. Oğlan yumruğu ile boğanın alnına kıyasıya tutup vurdu. Boğa geri geri gitti. Boğa oğlana sürdü tekrar geldi. Oğlan yine boğanın alnına yumruğu ile sert vurdu. Oğlan bu sefer boğanın alnına yumruğunu dayadı, sürdü meydanın başına çıkardı. Boğa ile oğlan bir hamle çekiştiler. İki kürek kemiğinin üstüne boğanın köpük bağlandı. Ne oğlan yener, ne boğa yener. Oğlan fikreyledi: “Bir dama direk vururlar, o dama destek olur, ben bunun alnına niye destek oluyorum duruyorum” dedi. Oğlan boğanın alnından yumruğunu çekti, yolundan savuldu. Boğa ayak üstünde duramadı, düştü tepesinin üstüne yıkıldı. Oğlan bıçağına el attı, boğanın başını kesti. Oğuz beyleri gelip oğlanın başına toplandılar, “aferin” dediler. “Dedem Korkut gelsin, bu oğlana ad koysun, beraberine alıp babasına varsın, babasından oğlana beylik istesin, taht alı versin” dediler.

Çağırdılar, Dedem Korkut gelir oldu. Oğlanı alıp babasına vardı. Dede Korkut oğlanın babasına söylemiş,

görelim hanım ne söylemiş:

Hey Dirse Han beylik ver bu oğlana

Taht ver erdemlidir

Boynu uzun büyük cins at ver bu oğlana

Biner olsun hünerlidir

Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana

Etlik olsun hünerlidir

Develerden kızıl deve ver bu oğlana

Yük taşıyıcı olsun hünerlidir

Altın başlı otağ ver bu oğlana

Gölge olsun erdemlidir

Omuzu kuşlu cübbe elbise ver bu oğlana

Giyer olsun hünerlidir.

Bayındır Han'ın ak meydanında bu oğlan cenk etmiştir, bir boğa öldürmüş senin oğlun, adı Boğaç olsun. Adını ben verdim yaşını Allah versin dedi.

Dirse Han oğlana beylik verdi, taht verdi.

Oğlan tahta çıktı, babasının kırk yiğidini anmaz oldu. O kırk yiğit haset eylediler, birbirine söylediler: “Gelin oğlanı babasına çekiştirelim, olur ki öldürür, gene bizim izzetimiz hürmetimiz onun babasının yanında hoş olur, ziyade olur dediler.

Vardı bu kırk yiğidin yirmisi bir yana, yirmisi de bir yana oldu. Önce yirmisi vardı, Dirse Han'a şu haberi getirdi, der: “Görüyor musun Dirse Han neler oldu, murada maksuda ermesin, senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı, kırk yiğidini yanına aldı, kudretli Oğuz'un üstüne yürüyüş etti. Nerede güzel ortaya çıktı ise çekip aldı. Ak sakallı ihtiyarın ağzına sövdü, ak bürçekli kadının sütünü çekti. Akan duru sulardan haber geçer, çapraz yatan Ala Dağ'dan haber aşar, hanlar hanı Bayındır'a haber varır. Dirse Han'ın oğlu böyle görülmemiş şey yapmış derler, gezdiğinden öldüğün daha iyi olur. Bayındır Han seni çağırır, sana müthiş gazap eyler, böyle oğul senin nene gerek, böyle oğul olmaktan olmamak daha iyidir, öldürsene” dediler. Dirse Han, “Varın getirin, öldüreyim” dedi.

Böyle deyince hânım, o nâmertlerin yirmisi daha çıka geldi ve bir dedikodu da onlar getirdiler.

Der:

“Kalkarak Dirse Han senin oğlun yerinden doğruldu, göğsü güzel koca dağa ava çıktı, sen var iken av avladı kuş kuşladı, anasının yanına alıp geldi, al şarabın keskininden aldı içti, anası ile sohbet eyledi, babasına kast eyledi, senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı. Çapraz yatan Ala Dağ'dan haber geçer, hanlar hanı Bayındır'a haber varır. Dirse Han'ın oğlu böyle görülmemiş şey yapmış derler, seni çağırtırlar. Bayındır Han'ın katında sana gazap olur, böyle oğul nene gerek, öldürsene” dediler. Dirse Han der: “Varın getirin öldüreyim, böyle oğul bana gerekmez” dedi. Dirse Han'ın hizmetkârları der:

“Biz senin oğlunu nasıl getirelim, senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez, bizim sözümüzle gelmez, kalkıp yerinden doğrul, yiğitlerini okşa beraberine al, oğluna uğra, yanına alıp ava çık, kuş uçurup av avlayıp oğlunu oklayıp öldürmeğe bak. Eğer böyle öldürmezsen bir türlü daha öldüremezsin, böyle bil” dediler.

Deyiş

Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Aklı karalı seçilen çağda

Kudretli Oğuzun gelininin kızının bezendiği çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda

Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han yerinden kalktı. Oğlancığını yanına alıp kırk yiğidi beraberine aldı, ava çıktı.

Av avladılar, kuş kuşladılar. O kırk nâmerdin bir kaçı oğlanın yanına geldi, der: Baban dedi geyikleri kovalasın getirsin benim önümde tepelesin, oğlumun at koşturuşunu, kılıç çalışını, ok atışını göreyim, sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi” dediler. Oğlandır ne bilsin, geyiği kovalıyordu, getiriyordu, babasının önünde vuruyordu. “Babam at koşturuşuma baksın kıvansın, ok atışıma baksın güvensin, kılıç, çalışıma baksın sevinsin” diyordu. O kırk nâmertler derler: “Dirse Han, görüyor musun oğlanı, kırda bayırda geyiği kovalıyor senin önüne getiriyor, geyiğe atarken ok ile seni vurup öldürecek, oğlun seni öldürmeden sen oğlunu öldürmeğe bak” dediler.

Oğlan geyiği kovalarken babasının önünden gelip gidiyordu. Dirse Han Korkut sinirli sert yayını eline aldı. Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrultup attı, oğlanı iki küreğinin arasından vurup çaktı, yıktı. Ok isabet etti, alca kanı fışkırdı koynu doldu, büyük cins atının boynunu kucakladı yere düştü. Dirse Han istedi ki oğlancığının üstüne gürleyip düşsün. O kırk nâmert bırakmadı. Atının dizginini döndürdü, yurduna gelir oldu. Dirse Han'ın hatunu oğlancığımın ilk avıdır diye attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirdi. Oğuz beylerine ziyafet vereyim dedi. Toparlanıp yerinden kalktı, kırk ince kızı beraberine aldı, Dirse Han'a karşı vardı. Başını kaldırdı Dirse Han'ın yüzüne baktı. Sağ ile soluna göz gezdirdi, oğlancığını görmedi. Kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Çağırıp Dirse Han'a söyler, görelim hânım ne söyler:

Beri gel başımın bahtı evimin tahtı

Han babamın güveyisi

Kadın anamın sevgisi

Babamın anamın verdiği

Göz açıp da gördüğüm

Gönül verip sevdiğim

A Dirse Han

Kalkarak yerinden doğruldun

Yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin

Göğsü güzel koca dağa ava çıktın

İki vardın bir geliyorsun yavrum hani

Karanlık gecede bulduğun oğul hani

Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğriyor

Kesilsin oğlanın emdiği süt damarım yaman sızlıyor

Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor

Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor

Kuru kuru çaylara su saldım

Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim

Aç görsem doyururdum çıplak görsem donattım

Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım

Dilek ile bir oğul zorla buldum

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Karşı yatan Ala Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle bana

Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana

Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana

Kara giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana

Han babamın katına ben varayım

Ağır hazine bol asker alayım

Azgın dinli kâfire ben varayım

Paralanıp cins atımdan inmeyince

Yenim ile alca kanımı silmeyince

Kol but olup yer üstüne düşmeyince

Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Kara başım kurban olsun bugün sana

dedi, feryat figan eyledi ağladı. Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi. O kırk nâmert karşı geldi, der: “Oğlun sağdır esendir, avdadır, bugün yarın nerde ise gelir, korkma kaygılanma, bey sarhoştur cevap veremez” dediler.

Dirse Han'ın hatunu çekildi geri döndü. Dayanamadı, kırk ince belli kızı beraberine aldı, büyük cins ata binip oğlancığını aramağa gitti. Kışta yazda karı buzu erimeyen Kazılı Dağına geldi çıktı. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı gördü bir derenin içine karga kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Büyük cins atını ökçeledi, o tarafa yürüdü.

Meğer sultanım, oğlan orada yıkılmıştı. Karga kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak isterdi. Oğlanın iki köpekceğizi var idi, kargayı kuzgunu kovalardı, kondurmazdı. Oğlan orada yıkılınca boz atlı Hızır oğlana hazır oldu, üç defa yarasını eli ile sıvazladı, “Sana bu yaradan korkma oğlan ölüm yoktur, dağ çiçeği ananın sütü ile senin yarana merhemdir” dedi, kayboldu.

Oğlanın anası oğlanın üstüne koşturup çıka geldi. Baktı gördü oğlancığı alca kana bulanmış yatıyor.

Çağırarak oğlancığına söyler, görelim hânım ne söyler:

Der:

Kara süzme gözlerini uyku bürümüş aç artık

On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık

Tanrının verdiği tatlı canın seyranda imiş yakala artık

Öz gövdende canın var ise oğul haber bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Akar senin suların Kazılık Dağı

Akar iken akmaz olsun

Biter senin otların Kazılık Dağı

Biter iken bitmez olsun

Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı

Koşar iken koşmaz olsun taş kesilsin

Ne bileyim oğul arslandan mı oldu

Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul

Bu kazalar sana nereden geldi

O gövdende canın var ise oğul haber bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Ağız dilden bir kaç kelime haber ver bana

dedi. Böyle diyince oğlanın kulağına ses geldi. Başını kaldırdı, ansızın gözünü açtı anasının yüzüne baktı.

Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım ana

Ak bürçekli izzetli canım ana

Akanlardan sularına beddua etme

Kazılık Dağının günahı yoktur

Bitenlerden otlarına beddua etme

Kazılık Dağının suçu yoktur

Koşan geyiklerine beddua etme

Kazılık Dağının günahı yoktur

Arslan ile kaplanına beddua etme

Kazılık Dağının suçu yoktur

Beddua edersen babama et

Bu suç bu günah babamdandır dedi.

Oğlan yine der:

“Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur korkma, boz atlı Hızır bana geldi, üç kere yaramı sıvazladı, bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği, ananın sütü sana merhemdir” dedi. Böyle diyince kırk ince belli kız yayıldılar, dağ çiçeği topladılar. Oğlanın anası memesini bir sıktı sütü gelmedi, iki sıktı sütü gelmedi, üçüncüde kendisini zorladı, iyice doldu, sıktı süt ile kan karışık geldi. Dağ çiçeği ile sütü oğlanın yarasına sürdüler. Oğlanı ata bindirdiler, alarak yurduna gittiler. Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han'dan sakladılar.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti, sapa sağlam oldu. Oğlan ata biner kılıç kuşanır oldu, av avlar kuş kuşlar oldu. Dirse Han'ın haberi yok, oğlancığını öldü biliyor. O kırk nâmertler bunu duydular, ne eyleyelim diye konuştular. Dirse Han eğer oğlancığını görürse bırakmaz bizi hep öldürür dediler. Gelin Dirse Han'ı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl sicim ak boynuna takalım, alıp kâfir ellerine yönelelim diyerek, Dirse Han'ı tuttular. Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim boynuna taktılar, ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, bunler atlı yürüdüler, alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler. Dirse Han esir oldu gider. Dirse Han'ın esir olduğundan Oğuz beylerinin haberi yok.

Meğer sultanım, Dirse Han'ın hatunu bunu duymuş, Oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

“Görüyor musun ay oğul neler oldu. Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu. Yurtta düşman yok iken senin babanın üstüne düşman geldi, o kırk nâmertler babanın arkadaşları babanı tuttular, ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim ak boynuna taktılar, kendileri atlı babanı yayan yürüttüler, alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler. Hânım oğul kalkarak yerinden doğrul, kırk yiğidini beraberine al, babanı o kırk nâmertten kurtar, yürü oğul, baban sana kıydı ise sen babana kıyma” dedi.

Oğlan anasının sözünü kırmadı. Boğaç Bey yerinden kalktı, kara çelik öz kılıcını beline kuşandı, ak kirişli sert yayını eline aldı, altın mızrağını koluna aldı, büyük cins atını tutturdu sıçrayıp bindi, kırk yiğidini beraberine aldı, babasının ardınca koşturup gitti.

O nâmertler de bir yerde konmuşlardı, al şarabın keskininden içiyorlardı. Boğaç Han sürüp yetişti. O kırk nâmert de bunu gördüler. Dediler: “Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim, ikisini bir arada kâfire yetiştirelim dediler.

Dirse Han der: ”Kırk yoldaşım aman



Tanrının birliğine yoktur güman

Benim elimi çözün, kolca kopuzumu elime verin, o yiğidi döndüreyim. İster beni öldürün ister diriltin, bırakı verin” dedi. Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline verdiler. Dirse Han oğlancığı olduğunu bilmedi, karşı geldi. Görelim hânım ne söyler:

Der:

Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim gider

Senin de içinde bineğin var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider

Senin de içinde etliğin var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Develerden kızıl deve gider ise benim gider

Senin de içinde yük taşıyıcın var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Altın başlı otağlar gider ise benim gider

Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ak yüzlü elâ gözlü gelinler gider ise benim gider

Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ak sakallı ihtiyarlar gider ise benim gider

Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri

Benim için geldin ise oğlancığımı öldürmüşüm

Yiğit sana günahı yok dön geri

dedi. Oğlan burada babasına söylemiş, görelim hânım ne söylemiş:

Boynu uzun büyük cins atlar senin gider

Benim de içinde bineğim var

Bırakmam yok kırk nâmerde

Develerden kızıl deve senin gider

Benim de içinde yük taşıyıcım var

Bırakmam yok kırk nâmerde

Ağıllarda on bin koyun senin gider

Benim de içinde etliğim var

Bırakmam yok kırk nâmerde

Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider ise

Benim de içinde odam var

Bırakmam yok kırk nâmerde

Ak sakallı ihtiyarlar senin gider ise

Benim de içinde bir aklı şaşmış bilinci yitmiş ihtiyar babam var

Bırakmam yok kırk nâmerde

dedi. Kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi. Kırk yiğit büyük cins atını oynattı, oğlanın etrafına toplandı. Oğlan kırk yiğidini beraberine aldı, at tepti, cenk ve savaş etti. Kiminin boynunu vurdu, kimini, esir eyledi. Babasını kurtardı, çekildi geri döndü. Dirse Han burada oğlancığının sağ olduğunu bildi. Hanlar hanı Bayındır oğlana beylik verdi, taht verdi. Dedem Korkut destan söyledi deyiş dedi, bu Oğuznameyi düzdü koştu, böyle dedi:

Onlar da bu dünyaya geldi geçti

Kervan gibi kondu göçtü

Onları da ecel aldı yer gizledi

Fâni dünya yine kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya

Kara ölüm geldiğinde geçit versin. Sağlıkta, akılla devletini Hak artırsın. O övdüğüm yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.

Dua edeyim hânım:

Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesin Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kanatlarının uçları kırılmasın. Koşar iken ak boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın, ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Hakkın yandırdığı çıran yana dursun. Kadir Tanrı seni nâmerde muhtaç eylemesin hânım hey!

Dede Korkut)

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol