İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Gokturk Hunlari Sayfa 1
 


GÖKTÜRK  HUNLARI  Sayfa - 1

Gök-Türk Hakanlığı'nın Türk Tarihi İçindeki Önemi
Asya ‘Büyük”Hun İmparatorluğu’ndan sonra, her yönden temsil ettiği Türk kültürü itibariyleikinci “süper” Türk imparatorluğu (cihan devleti) vasfında olan Gök-Türk Hakanlığı “Türk” sözünü ilk defaresmi devlet adı olarak kabul etmekle bütün bir millete ad vermek şerefini kazanmış,doğu Sibirya’daki Yakut Türkleri ve batıda Ogur (Bulgar) Türkleri dışındaki,Türk asıllı bütün kütleleri kendi idaresinde birleştirmiştir. 
 
Hakanlığın yıkılmasından sonra, biryelpaze gibi açılarak dört tarafa yayılan çeşitli Türk zümreleri gittikleriyerlerde “Türk” adını ve onun idarî, siyasî ve iktisadî gelenekleriniyaşatmışlardır. Yine Ogurlar ve Yakutlar hariç, bütün Türkler’in tarihindeGök-Türk teşkilatının, edebiyatının töre ve hayat telakkîsinin izleri devametmiştir. Gök-Türkler’den sonra “r” Türkçesi (Ogur lehçesi) müstesna, bilimumTürkçe lehçe ve ağızları Gök-Türk Türkçesi’nin damgasını taşır. Doğudan batıya: Orta Asya, Türkistan,Maveraünnehir, Kuzey Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkan Türkleri,Gök-Türkler yolu ile Türk’tür. 

Bizim diğer Türk devlet ve zümrelerindenayırt etmek üzere Gök-Türkler dediğimiz bu topluluk kendine umumiyetle “Türk”veya “Türük” diyordu. Ancak kitabelerde kendileri için bir defa Gök-Türk(Kök-Türk) kullanmışlardır ki, “Gök’e mensup, semavî ilahî Türk” manasınagelen bu tabir V. Thomsen’e göre hakanlığın parlak bir devresine işaret etmekteolmalıdır.

 Birinci Gök-Türk Hakanlığı

Bu çağda, dahadoğrusu 6-9. asırlarda Orta Asya’nın “etnik” görünüşü aşağı yukarışöyle idi: 

1- Töles: (Tölös,Tölis, Töliş, Çince’de Tie-le)’ler, bütün Orta Asya’ya yayılmış görünenen kalabalık Türk gurubu. Baykal Gölü’nden Karadeniz’e kadar yayılan butoplulukların hepsi de Türk menşeli saymak doğru olmasa gerektir. Mesela en batıdagösterilen bazılarının (mesela Alanlar) Iranlı oldukları biliniyor. Wu-hun (=Ugor)’da Urallı bir kavim grubudur. Töles kabilelerinin adları tamamen henüzçözülememiş olmakla beraber, Hunlar’dan geldikleri ve umumiyetle dil ve örflerininGök-Türkler’inkinin aynı bulunduğu belirtilmiştir. Bazı Çin kayıtlarına göre,Tabgaçlar devrinde (363-534), yüksek tekerlekli arabalar kullandıklarından dolayı,Kao-kü diye adlandırılan bir kısım Töles kabileleri, diğer Türkler gibikendilerini Kurt atadan türemiş kabul ederlerdi. 

2- Tarduş: 7. asrın ilkçeyreğinde Töles kabilesinden bir grup. Orhun Nehri-Altaylar arasında sakin olupTölesler’in en zengin ve cesurları olarak gösterilirler. 

3-Uygurlar: Tolaırmağının kuzey sahasında yer almışlardır. 

4- On-ok’lar: Altaylar’ın batısından Seynah (Sır-derya)yakınlarına kadar uzanan geniş bölgede görünüyorlar. “Batı Gök-Türkleri”diye de anılmışlardır. Türgişler ve Karluklar To’lular’dan idiler. Ayrıca aynısahada Cuyüe ve Ç’u-mi adları ile anılan Türk kabilelerinden bir kısmı 630’utakip eden yıllarda, Gök-Türk Hakanlığı’nın fetret devresinde Beşbalıkcivarındaki kurak bozkırlara çekilmişler ve Şa-t’o Türkleri (Çöl Türkleri)adını almışlardır. 

5- Basmıllar: İdukut(hükümdar)’ının Türk olduğu belirtilen bu kavmin aslen yabancı olup, Türklerlekarıştığı ileri sürülmüştür. Daha ziyade iç Asya’da Beş-balık havalisindegörünmektedirler. 

6-Kırgız’lar: Baykal’ınbatısında, Yenisey nehrinin kaynakları bölgesinde idiler. 

7-Oğuz’lar: SelengaIrmağı-Ötüken bölgesinde oturuyorlardı. 

8- K’i-tan, Tatabı,Dokuz-Tatar: Oğuz-Tatar gibi Moğol soyundan kabileler doğu bölgesinde Kerulen veOnon nehirleri havalisinde bulunuyorlardı. 

Ancak hatırlatmak gerekir ki, bütün bu topluluklar zaman zaman yerdeğiştirmekte, arada bir çözülen boylardan yeni yeni birlikler meydana getirmekte,yani oynak kütleler teşkil etmekte idiler.

Gök-Türklerin Kökeni 

Gök-Türkler, Çin kaynaklarının açıkça belirttikleri üzere Asya Hunları’ndaniniyorlardı. Başbuğ ailesi Aşına (eski okuyuşlar Asena, Zena vb.) adınıtaşıyordu. Aşına soyunun bir dişi kurttan türediğine dair o çağda pek yaygınolduğu anlaşılan rivayetler Gök-Türkler’in erken tarihlerini efsanelerlekarıştırmaktadır. Ancak kurttan türeme geleneğinin Asya Hunları arasında da mevcutolması ve Kurt Ata’nın Türkleri, dar, geçilmez yollardan selamete ulaştırdığırivayetinin 3. asırda Tabgaçlar’da da görünmesi Gök-Türkler’in eskiliğini veTürk toplulukları ile yakın ilgisini ortaya koymakta bulunduğu gibi, Aşınaailesinin, yalnız bir erkek çocuk hayatta kalmak üzere, katliama uğramış olduğurivayeti de Gök-Türk erken tarihinde içyüzünü iyi bilmediğimiz bir facianınhatırasını saklamaktadır. Kurt ata inancı dolayısıyla Gök-Türk hakanlık alameti,altından kurt başlı sancak olmuştur. 

Gök-Türk Devletinin Kuruluşu (552) 

Gök-Türkler’in tarih sahnesine çıktıkları anlarda Juan-Juanlar’a tabi olarak,Altay dağlarında an‘anevi sanatları demircilikle uğraştıkları ve Juan-JuanDevletine silah imal ettikleri biliniyor. Fakat o zaman dahi dağınık değildiler.Çou-shu (Çin yıllığı, M. 550-557’den)’ya göre, Gök-Türk Devleti’ninkurucusu Bumin (Çince’de T’u-men)’in atası olarak gösterilen A-hien, “şad”ünvanını (Bilge şad) taşıyor ve Bumin’den hemen önce gelen Tu-wa adlı başbuğda Ta-ye-hu (“büyük yapgu”) olarak tanınıyordu. Demek ki Türk kütlesininJuan-Juanlar’a bağlılığı “fedaratif” mâhiyette idi. 

Bumin daha M. 534yılında kuzey Tabgaç (Wei) idarecileri ile siyâsî münasebet kurmuş, M. 542’deakıncılarının başında Huang-ho nehri yakınlarında görünmüş ve M. 545’debatı Tabgaç hükümdarının gönderdiği elçiyi “imparatorluktan nezdimize“hey’et geldi, devletimiz bundan gurur duyar” sözleri ile karşılamıştı.Gök-Türk hanlarından İşbara, 585'teki bir konuşmasında Gök-Türk devletinin “50yıl önce” kurulduğunu söylemiştir ki, bu da 535 tarihine düşer. 

Ancak Bumin’ın 546’daJuan-Juan devletine karşı bir Töles ayaklanmasını bastırdığı için, o devlethükümdarı ile eş-değerde olduğunu göstermek maksadı ile, onun kızı ile evlenmekisteğinin kabaca reddedilmesi üzerine üst-üste vurduğu darbelerle Juan-Juan devletiniçökertip arazisini tamamen işgal ettikten sonra resmen “il-kagan” unvanınıalması ve böylece, merkezi, eski büyük Hun imparatorluğunun başkent bölgesi,Ötüken (Orhun ırmağının hemen batısında, 47. enlem 101, boylam’da) olmak üzerehakanlığı kurması 552 yılında olmuştur. 

Gök-Türk Devleti'nin Büyümesi ve Mukan Kağan (553-572)

Devletinin batı kanadını kuruluşta kendisi ile birlikte çalışan küçük kardeşiİstemi’ye,”Yabgu” ünvanını taşımak, dolayısıyla doğu kanadının yüksekhakimiyetini tanımak üzere veren Bumin, devleti kurduğu yıl içinde öldü. İstemiKağan batıda fetihlerine devam ederken, Ötüken’de iktidara gelen, Bumın’ın oğluK’o-lo (Kara?) ve bunun erken ölümü üzerine hakim olan, Bumin’in diğer oğlu Mu-kan (553-572) zamanındadevlet, haşmetli çağına ulaştı. 

Heybetligörünüşü, parlak mavi gözleri, kudreti ve huşuneti Çin kaynaklarında belirtilenMu-kan Kagan, son bir darbe ile Juan Juanlar’ı tarihe malettikten sonra (555),K’i-tanlar’ın ve Kırgızlar’ın ülkelerini Gök-Türk hakimiyetine bağladı.Çin’de Batı Tabgaçları’nın yerine geçen Chou hanedanı ile, yeni kurulan Tsihanedanını baskı altına aldı. İstemi’nin harekatına karşı, Çin’den yardımisteyen Ak-Hun-Eftalit devletine ve Maveraünnehir halkına Çin askerî desteğiniönledi. 564’de Şan-si’deki Tsi başkenti Tsin-yang’ı muhasara etti ve kızıprenses Aşına’yı Chou imparatoru ile evlendirdi (568). Kaynakların bildirdiğinegöre, geniş ülkelere ve 100 bin kişilik bir orduya sahip Gök-Türk hakanını, Çinimparatoru akrabalık kurma yolu ile teskin etmiş oluyordu. 

Gök-Türk Devletinin Bir Dünya Devleti Olması ve İstemi Kağan (552-576) 

Mu-kan’ınemrindeki kuvvet hakanlığın doğu kanadının ordusu idi. İstemi (552-576)kumandasındaki öteki ordusu ise kendi bölgesinde hareket halinde idi. Kısa zamanda,Altaylar’ın batısını Isık Göl ve Tanrı Dağları’na kadar hakimiyetine alan İstemi, geniş çapta askerî ve siyasî faaliyetlerineticesinde temas kurduğu Sasanî İmparatorluğu ve Bizans gibi Ortaçağ’ın enbüyük iki devletini Gök-Türk politikası izinde yürütmek suretiyle, Türkhakanlığını bir dünya devleti payesine yükseltti. 

561 yılında, Ak-Hun-Eftalitlerüzerinde yaptığı ilk baskı tecrübesinden sonra, İpek transit ticaretini elindetutan bu devlete karşı Sasanî İmparatorluğu’nu tabiî müttefiki olarak görenİstemi, Şehinşah Anuşirvan Adil ile antlaşma akdetti. Bu vesile ile kızı,Anuşirvan ile evlenerek İran sarayına imparatoriçe oldu. Müttefikler tarafındanşıkıştırılan Ak-Hun-Eftalit devleti yıkıldı ve toprakları Ceyhun (Amu Derya)sınır olmak üzere iki imparatorluk arasında paylaşıldı (564). Maveraünnehir,Fergana’nın bir kısmı, Kaşgar, Hoten vb. Gök-Türkler’e intikal etti. Bu suretleİç Asya ipek kervan yolu üçüncü kere Türklerin eline geçmiş oluyordu. 

Sasanilere Karşı Gök-Türk-Bizans Münasebetleri 

AncakAnuşirvan bu bölüşümden, zaferdeki katkısına nisbetle “arslan payı”nı almışolmasına rağmen, pek memnun değildi, kervan yolunun Maveraünnehir güzergahını daele geçirmek istiyordu. Bu maksatla, kendi ülkesinden Akdeniz limanlarına ve Bizans’ayapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu. Böylece hem ipek ticaretinin ünlükervancıları olup son taksimde Gök-Türkler’e bağlanan Sogd (Semerkant bölgesi)ahalisinin faaliyetini baltalayarak, huzursuzluk çıkartmak, hem de Türkler’i ipektransit rüsumu (geçiş vergisi) gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düşüncesiniuygulamaya koydu. İstemi’nin gönderdiği elçileri hile ile öldürttü. Uzlaşmaümidini kesen İstemi yönünü Bizans’a döndürerek İstanbul’a Sogdlu ipek tacirive diplomat Maniah başkanlığında bir heyet gönderdi (568). 

Tarihte bu, Orta Asya’dan Doğu Roma’ya giden ilk resmî heyet idi. İpek meselesiGök-Türkler kadar Bizans’ı da ilgilendirdiği için, hatta Sasanî aracılığındankurtulmak üzere, nakliyatı Hind Denizi yoluna çevirmek maksadı ile güneyArabistan’daki Himyeri Devleti ile temaslar aramış olan Bizans’ta, İmparator II.Justinos, Türk elçilerini alaka ile karşılamış, İstemi’nin gönderdiği“İskitçe” (Türkçe) mektubu okutmuş ve Maniah’ın ağzından teşebbüsünciddiliğini anlamıştı. Bir ittifak antlaşması yapmak üzere umumi vali Zemarkhosbaşkanlığında bir heyeti yola çıkardı (568 Ağustos başı). 

Türk elçileri ile birlikteKaradeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral Gölü arasından Talas yolu ile TanrıDağları’nda Ak-Dağ’da İstemi (Bizans kaynaklarında, Dizabulo, Dilzibulos,Silzioulos, Stembis: Al-Tabari’de Sincibu)’nin huzuruna gelen Bizans elçilerininhatıralarında Gök-Türk hayatını, kudret ve ihtişamını gözler önüne sermesibakımından pek kıymetli bir vesikadır. İstemi, Bizans ile işbirliği yaparakAnuşirvan’ı ipek yolunu açmağa zorlamak gayesini güden siyasetinde başarıyaulaşmış, 571 yılında Sasanî-Bizans çatışması başlamıştı. Fakat bu savaşaGök-Türklerin katıldığına dair bir işaret yoktur. Ancak Anuşirvan’ın oğluolup, Gök-Türk prensesinden doğduğu için “Türk-zade” diye anılan IV.Ormuzd’un son yıllarında (579-590) müdahale edilmiştir. 

Bu geç kalışın sebebi,Gök-Türkler’in fiili savaşa iştirak için tazyik eden Bizans’ın gönderdiğiçeşitli elçilerden biri olan Valentinos’u 576’da Aral Gölü havalisindeki Türkbölgesinde karşılayan Türk-şad’ın sözlerinden anlaşılıyor. Bu Türk prensiBizans’ı Gök-Türkler’in affedilmez hasımları olan Avarları himaye etmekle ve“kılıçla değil, atların ayakları altında karınca gibi ezilerek öldürülmeğihak eden” bu kavme barınacak yer vermekle suçluyordu ki bu doğru idi. 

İstemi’nin siyasetinin diğer ve daha mühim bir neticesi de şu olmuştur: 19 yılsürmüş olan (571-590) Sasanî-Bizans mücadelesinden sonra da iki imparatorluğunarası düzelmemiş, birbirini takip eden karşılıklı istilalarda nihayet İmparatorHeraklaious’un Sasanî başkenti; Madain (Ktesiphon)’e kadar uzanan seferleri(622-628) Sasanî İmparatorluğunun son mecalini de kırmıştır ki, Kur’an’da bileişaret olunan bu durum İslamiyetin kısa zamanda İran’da hakimiyet kurmasınıkolaylaştırmıştır. 

Mukan Kağan'ın Ölümü 

Gök-Türk İmparatorluğu’ndaki İstemi’nin faaliyeti dahil bütün askerî-siyasîteşebbüslerin, adına yapıldığı hakan Mu-kan 572’de öldü. Devleti muazzam birgenişliğe ulaştıran büyük hükümdarın (Çin kayıtlarına göre Hakanlığıngenişliği 10,5 milyon km² civarındadır) haritası Orhun kitabelerinde akislerbulmuştur: 

“Dört tarafa ordu sevk edip kavimleri hep itaat altına almış, başlılara başeğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüş; ileride (doğuda) Kadırgan, geride (batıda)Temir Kapıg (=Demirkapı, Belh - Semerkand yolu üzerinde, 12-20 metre genişlik ve 3kilometre uzunluğunda)’a kadar- Türk Milletini hakim yapmış; -bu ülkeler arasındaGök-Türk (kavmi) idi-oksız (Hür ve müstakil) oturur olmuş, bilge kagan imiş, alpkagan imiş, buyruk ve beyleri, kavmi (bodun) hep bilge ve cesur imişler...” 

Ötüken’de tertiplenen büyük cenaze törenine hususî heyetlerle katılan komşudevlet ve kavimler (Çin Tibet, Arap, Kırgız, Üç-kurikan, Otuz-Tatar, Kitan, Tatabi)arasında Bizans İmparatorluğu’nun da bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır.

Tapo (Tapar) Kağan Zamanı ve Yanlış Uygulamalar (572-581)

Mu-kan’ın yerine kardeşi T’a-po (Tapar?) geçti (572-581). Kudretli hakanlığınyeni hükümdarı, kendini tebrik etmek üzere hediyelerden başka 100 bin top ipekgönderen Chou İmparatoru ile, tebrik için çeşitli hediyelerle birliktebaşkumandanını göndermek suretiyle hususî bir itina gösteren, Chou’ların rakibi,Tsi İmparatorluğu’na “oğullarım” diye hitap ediyordu. Bu bütün kuzey Çin’inTürk himayesine alındığını göstermekte idi. 

Ülkesinin genişliğindendolayı hakanlığın doğrudan doğruya kendi idaresindeki kanadını ikiye ayırarak,doğusuna, kardeşi K’o-lo’nun oğlunu, batısına da küçük kardeşi Jo-tan’ı“Han” ünvanları ile tayin eden İstemi de esasen kendisinin yüksek hakimiyetinitanımakta olduğundan, ulu hakan durumuna yükselen T’a-po, bir Tsi prensesi ileevlenmek düşüncesine kapıldı ve ayrıca Türk topluluğu için zararlı cihetleriönceki devirlerde ileri görüşlü Türk idarecileri tarafından ortaya konulmuş olanBuda dinini, bir Budist misyoneri (Jnagoupta)’nın telkinlerine kanarak, memlekettehimayeye kalktı; bir Budist tapınağı ve bir Buda heykeli yaptırdı. 

Gök-Türk haşmeti çöküşeyüz tutmuş gibi idi. T’a-po dış siyasette de yanlış adımlar attı. Tsi’ler575’te Tchin hanedanı tarafından yıkıldığı zaman, oradan kaçarak kendisinesığınan bir Tsi prensini “Çin kağanı” ilan etti. Choularla arasınınaçılmasına sebep olan bu durum karşısında kalabalık bir ordu ile, Pekin bölgesineilerleyen T’a-po kendisine yeni bir Çinli prenses vaad edilerek durduruldu (579). Ancakprensesin verilebilmesi için Chou hükümdarı, “Çin Kağanı” Tsi prensininkendisine teslimini istiyordu. Bir av esnasında bu prensin Choular tarafındankaçırılmasına göz yumulması millet nazarında hakanın itibarını büsbütünsarstı. Gök-Türk birliği ve kültüründe mühim çatlakların belirdiği bu yıllardadiğer mühim bir hadise de İstemi’nin ölümü oldu (576). 

İstemi'nin Ölümü (576) 

Resmi ünvanı “Yabgu” olması gerekirken (kendisine bağlı batı Gök-Türk halkıbazen Yabgu Türkleri diye anılıyordu), kitabelerde bile “Kagan” diye zikredilen bubüyük şahsiyetin ölümünü, yukarıda adı geçen Türk-şad’ın sözlerindenöğreniyoruz. Türk-şad’ı sinirlendiren hususlardan biri de, ölen “atası”nınyas günlerinde Türkler’in rahatsız edilmeleri idi. Yol hatıraları Gök-Türkhakanlığının batı bölgelerindeki kavimler bakımından çok mühim olan elçiValentinos’a hitaben yapılan bu konuşma ayrıca Türk fetihlerinin hem şeklini, hemfelsefesini açıklamak itibariyle büyük değer taşımaktadır: 

“Ben esirlerimiz olan Uar-Huni (Avar)’lerin hangiyoldan Bizans’a gittiklerini biliyorum. Dinyeper’in, Meriç’in nerede olduğunu,Tuna’nın nereye aktığını biliyorum. Gün doğusundan gün batısına kadar ülkelerbize diz çökmüştür. Alanlar’ı On-Ogurlar’ı görüyorsunuz. Bize karşı gelmekcesaretini gösterdiler, fakat ümidleri boşa çıktı. Roma’ya da geleceğiz”.Gök-Türk sınırlarının Kafkasya’nın kuzeyine kadar uzandığını ortaya koyan busözler Bizans’ı açık bir tehdit manasını ifade ediyordu. Ancak Türk-şad şakayapmadığını gösterdi. Kırım’da Bizans’a ait ünlü Kerç Kalesi Türkkuvvetleri tarafından zapt edildiği zaman Doğu Roma elçileri henüz Gök-Türktopraklarında idiler (576). 

Bu, Gök-Türk hakanlığının Mançurya sınırlarından Karadeniz’e kadar uzanarakgenişliğinin son haddine ulaştığı tarihtir. 

İstemi’den sonra yerine geçen oğlu Tardu (576-603) (Çincesi Ta-teu, aslında birunvan), cesareti ve savaş severliği ile babasına benzemekte idi ise de, ihtirasıyüzünden, T’a-po Hakan’ın açmış olduğu ayrılık çizgisini büsbütünderinleştirdi. Çinliler, onun bu zaafından faydalandılar: Önce, hakanlığın kendineverilmemiş olmasından dolayı küskün olan Ta-lo-pien’i (Mu-kan’ın oğlu)T’a-po’ya karşı kullanarak Tardu’nun yanına gitmesini telkin ettiler. HalbukiMu-kan bile bu oğlunu tahta namzet göstermemiş idi, çünkü annesi asil (Türksoyundan ) değildi. Ulu hakan T’a-po 581 de ölürken, kendi oğlu yerine onun hakanolmasını arzu ettiği halde, danışma kurulu (Devlet meclisi) bunu kabul etmeyerekK’o-lo’nun oğlu İşbara (Çincede Şa-po-lüe)’yi hakanlığa getirmişti.

Işbara Dönemi ve Devletin İkiye Bölünmesi (582)

Çin,Gök-Türkler arasındaki anlaşmazlığı körüklemeğe devam ediyordu. Ta-lo-pien BatıYabgusu Tardu’nun yanında, yeni ulu hakan ile mücadeleye hazırlanırken, İşbara dao sırada, Choular yerine iktidara gelerek, Çin’de 350 yıldan beri ilk defa siyasîbirlik tesis eden Sui hanedanı (581-618)’ndan kendi ailesinin intikamını almakisteyen karısı, Chou prensesinin telkinlerine kapılarak, Çin’e kuvvet sevk ediyor,Sui imparatoru Ven-ti de eskiden beri Çin şehirlerinde ticaretle uğraşan ve dostlukmünasebetleri çerçevesinde, imtiyazlara sahip 10 bin kadar Türk’ü Çin’denuzaklaştırıyordu. 

Buna karşı İşbara’nınordusu ile Çin’e girmesi, Çin hile faaliyetinin yoğunlaşmasına yol açtı. Wen-tiderhal Tardu’ya altın kurt başlı bir sancak göndererek onu Gök-Türk ulu hakanıolarak selamladığını bildirdi. İhtirası alevlenen Tardu, Çin’e karşı ortakhareket teklif eden İşbara’nın bu isteğini önce reddetti ve İşbara,Gök-Türkler’i gayet iyi tanıdığı anlaşılan diplomat-general Ç’ang Sun-şengile mücadele etmek ve bu Çinli’nin Türk kumandanları arasına soktuğu nifak ileuğraşmak mecburiyetinde kalırken, Tardu, hakanlığın doğu kanadının yüksekhakimiyetini tanımadığını ilan etti (582). Böylece imparatorluk resmen ikiyeayrılmış oldu. 

Doğu Gök-Türk Hâkanlığı 

Zorşartlar altında İşbara dengeyi büsbütün kaybederek, ordu mensupları arasında,Ta-lo-pien’e bağlı olduklarını zan ettiği yüksek rütbeli kumandanları vazifedenuzaklaştırmağa başladı. Neticede bu askerlerle prenslerden bazıları Çin’denyardım istemek zorunda kaldılar. Etrafında korku ve nefret uyandıran İşbara’dakendi kudretinden çok şey kaybettiğini, esefle gördüğü için bizzat, Suihükümdarına müracaat ile barış dileğinde bulundu. 
 
Teklifi sevinçle kabuleden Wen-ti’nin derhâl yolladığı elçilerin başında yine Ç’ang Sun-şengbulunuyordu. Başkentte hâtun’un ve diğer Türk ileri gelenlerinin önünde bu Çinli,İşbara’ya hakaret edecek kadar ileri gitti ve “Çin İmparatorunun oğlu”olduğunu kabul eden hâkanı “Ç’en” (bende) ilân ettikten sonra memleketinedöndü. Doğu hâkanlığı resmen Çin tâbiyetine girmişti. İşbara imparatorayazdığı 585 tarihli mektubunda şöyle diyordu, “Sizebağlı kalacak, haraç verecek, kıymetli atlar hediye edeceğim. Fakat dilimizideğiştiremem, dalgalanan saçlarımızı sizinkine benzetemem, halkıma Çinli elbisesigiydiremem, Çin adetlerini alamam. İmkan yoktur, çünkü bu bakımlardan milletimfevkalede hassastır, adeta çarpan tek bir kalp gibidir. Sui imparatoru dünyanıngerçek hükümdarıdır. Gökte iki güneş olmadığı gibi yerde de iki hükümdarolmamalıdır vb.”.

Bitmeyen Çin Entrikaları
Gök-Türk hâkanlığının parçalandığı, tâbi kütlelerin ayaklandığı,Türkler’in Çin’e ilticaya başladıkları, Türk hükümdar âilesi mensuplarınınbirbirine düştüğü bu karışıklıkta İşbara öldü (587). Yerine geçen kardeyiYe-hu ve arkasından Devlet Meclisi’nce hâkan ilân edilen Tülan (588-600)zamanlarında durum düzelmedi. Meşhur Ç’ang Sun-şeng, Gök-Türk hâkanlığınıbüsbütün çökertme yollarını gösteren raporlar hazırlıyarak imparatora takdimediyor, elçi olarak geldiği Ötüken’de türlü hilelerle Türk hânedan üyelerinikarşı karşıya getiriyordu.
 
En büyükyardımcısı da, önce Ta-po’nın sonra İşbara’nın, nihayet Tülan’ınöldürülmesinden (600) sonra, Çin’in muvafakatı ile tahta çıkarılan K’i-min(600-609)’in karısı olan Çinli perses Ts’ien-kien idi. K’i-min, bu defa, Doğuhâkanlığını kendi idaresine almağa çalışan Tardu’ya karşı kullanılmakta idi.Bu K’i-min de imparator Yang-ti’ye gönderdiği bir mektupta “Haşmetpenâh’ın âciz bir bendesi” olduğunu, hattâ, vaktiyleİşbara’nın bile reddettiği “Türk kavmini Çinliler gibi yapmağa hazırolduğunu” yazabiliyordu.

Şi-pi Han Dönemi: Gök-Türk Onurunun Canlandırılması (609-619) 

Ancak,ölümünden sonra yerine geçen oğlu Şi-pi (Shih-pi, 609-619) Gök-Türk haysiyetinibiraz kurtarabildi. Bir Çinli prenses ile evlenmekle beraber bunu, Çin’in Gök-Türkiç-işlerine müdahalesini önleyen bir paravana olarak kullandı. 5-6 yıl içinde DoğuHakanlığı topraklarındaki dağınıklığı giderdi, batıda Tibet’e kadar, doğu daAmur nehri’ne kadar tekrar itaat altına aldı (615). Durumdan telâşa düşenimparator, Türk hanedan azası arasında ihtilâf çıkarmağa dayanan değişmez Çinplânını yeniden tatbike başladı. 

Bu defa akıl hocası, hususî hileraporları hazırlayan ve batı için yazdığı eserler başlıca kaynaklardan sayılanelçi P’ei-chü idi. Hâkanın küçük kardeşi Ç’i-ki-şad’a “hâkanlık”teklif edildi. Fakat milletinin perişanlığını ve Çin tahakkümünün rezaletlerinigören bu genç, teklifi, kendisine vaad edilen Çinli prensesle birlikte reddetti.Çinliler başka bir yol denediler. 

Gök-Türk kumandanlarından birinipusuya düşürerek öldürdükten sonra, Hâkan’a, onun muhalefet maksadı ilekendilerine müracaat ettiğini, fakat “aradaki dostluktan dolayı” ortadankaldırılmasını uygun bulduklarını bildirdiler. Gaye Hâkan Şi-pi ile Gök-Türkşeflerinin arasını açmaktı. Hâkan bu oyuna da gelmedi. Son hâdisenin Çin-Türkanlaşmasını bozduğunu ileri sürerek yıllık haracı kesti, savaşa hazırlandı. 

Plânı, kuzey eyaletlerinde geziyeçıkmış olan imparatoru baskın ile yakalamaktı. Fakat baskın haberi Ötüken’debulunan ve yukarıda sıra ile üç hâkana zevcelik ettiğini söylediğimiz Çinliprenses tarafından, gizlice Çin’e ulaştırıldığı için, sür’atle geridönmeğe çalışan imparator, takipçi Gök-Türk süvarileri tarafından Şan-si’deYenmen (bugün Tai-hien) şehrinde kuşatıldı, Ye’sinden ağladığı rivayet edilenimparator Yang-ti’nin imdadına yine aynı prenses yetişti: Gök-Türk ülkesindebüyük bir isyan çıktığı söylentisini yayarak Türk ordusunun geri çekilmesinisağladı(615). 

Şi-pi'nin Başarılı Çin Politikası

Yan-ti’nin son durumu Çin’de karışıklıklara sebebiyet verdi ve ona karşımuhalefet gittikçe arttı. Bu defa da Çin ileri gelenlerinin Gök-Türkler’esığınmalarına şahit olunuyor ve Şi-pi Hâkan Çinliler’in siyasetini kendilerinekarşı tekrarlıyordu. Çin sarayını yağmalayarak aldığı kıymetli eşyayıGök-Türk Hâkanı’na sunan mülteci Liang Shi-tu’yı, Şi-pi “Çin Kağanı”ilan ederek (617) kendisine bir kurt başlı sancak verdi. Liu Wu-chou adlı diğer birkumandanı da “Batı Çin Kağanı” yaparak, Sui’lere karşı sefere çıkardı. 

Bunlar arasında, tarihîbakımdan en ehemmiyetlisi Çin umumi vâlilerinden Li-yüan’ı himayesine alıpdesteklemesidir ki, antlaşma gereğince Türk ordularının yardımı ile Sui’leriiktidardan uzaklaştırdıktan sonra Ch’ang-an’daki imparatorluk servetini hakanatakdim eden, ayrıca 30 bin top ipek ve yıllık vergi vermeyi taahhüt etmiş olanLi-yüan, Çin’de 300 yıl kadar hüküm süren meşhur T’ang sülalesini (618-906)kurmuş ve kendisi imparator olarak Kao-tsu ünvanını almıştır. 

Kie-li Dönemi: Çin Hakimiyetine Giriş Sürecinin Başlangıcı_(621-630) 

Şi-pi’den sonra hakan olan Ç’u-lo (619-621) kardeşinin sert siyasetini takip ediyorve Hakanlığa karşı tutumu kısa zamanda değişen T’ang imparatoruna karşı Suisülalesini canlandırmağa kararlı bulunuyordu. Fakat karısı Çinli Prensesİ-ç’ing tarafından zehirlenerek öldürüldü. Hakan olan kardeşi Kie-li (621-630)kifayetli bir adam değildi. Hain prenses İ-ç’ing ile evlenmiş, ağır dilleyazdığı mektuplarla imparatoru tahrik etmişti. Karısının tesiri altında idi.Plansız, programsız, sadece cesarete dayanan askerî teşebbüslerinde bir iki defamağlup oldu. 

Tutumumillete emniyetsizlik uyandırdı. Sir-Tarduşlar, Bayırkular, Uygurlar isyan ettiler(627). Vaktiyle Türk himayesine sığınmış olan bir çok Çinli T’ang imparatorundanaf dileyerek memleketine dönüyor, K’i-tanlar ve başka kavimler Çin ile temaslararıyor ve sınır bölgelerinde Çin’e bağlanıyorlardı. İmparator Tai-tsung(627-649) Türkler’e vuracağı darbe için vaziyetin olgunlaşmasını bekliyordu.Hakan kuşattığı bir şehir önünde mağlup olarak çekilirken yakalandı, muhafazaaltında Çin başkentine gönderildi (630). 

Çin Esareti ve Bağısızlık Denemeleri: Büyük Kahraman Kürşad (630-680) 

Tai-tsung’unkendini “Türkler’in Gök-Kaganı” ilan ettiği 630 senesi Doğu Gök-Türkistiklalinin sonu kabul edilmiştir. Hakanlığa bağlı kabileler ve yabancı topluluklardağılıyor, Gök-Türk prensleri etraflarına kuvvet toplayabilecek kimselerolmadıklarından, herkes başının çaresine bakıyor, Türkler Çin’esığınıyorlardı. Gerçi Aşına ailesinden “kağan”lar birbirini takip etmekteidi, fakat bunlar artık Çin sarayının emrinde, sadakat ziyaretleri yapan, hediyelersunan, imparatorlardan türlü ünvanlar alan birer kukla idiler. 

Gök-türkler’inacıklı durumunu, Çin sarayında Türkler’e karşı ne yapılabileceği hususunda,İmparator huzurunda cereyan eden münakaşalardan anlamak mümkündür. Neticede kuzeyÇin’in Sed boyunda “6 eyalet” bölgesinde Türkler’in yerleştirilmesikararlaştırıldı. Bu suretle belki Türkler’in Çinlileşeceği umuluyordu. Fakat680’e kadar geçen 50 yıl devamınca, Türk milleti kendini unutmadı, ilini, örf veâdetlerini korudu, tarihin şanlı hatıralarını ruhunda yaşadı. 

Bu aradaufak çapta başkaldırmalar oluyordu. Mesela Aşına ailesinden bir prensin Altaylar’daTürk hakanlığını ihya çalışması (646-649), yine Gök-Türk hükümdarlarısoyundan Tu-çi’nin on-ok’ların başında “kağan” ilan edilerek, (676-678),Çin’e karşı Tibetlilerle ittifak etmesi... Çinliler tarafından şiddetlebastırılan bu hareketler arasından en çok hayret verici olan, 639 yılındaKür-şad’ın ihtilal teşebbüsüdür. 

Esaret Yılları ve Kür-Şad İhtilâli 

DoğuTürk Hakanlığını yıkan ve kağan soyundan olanları başkentlerine götürüpbunlara kontrol altında tutabilecekleri görevler veren Çinliler, Türklerden tamamenkurtulmak için Türk halkını yok etmeyi, Çinlileştirmeyi düşündüler. Onun içinTürklerin büyük bir bölümünü Çin Seddi boyuna yerleştiler. Fakat bu baskıTürklerin direncini arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Dillerine, örf veâdetlerine sımsıkı sarıldılar, öç almak için bilendiler. Elli yıl süren esarethayatında fırsat buludukça baş kaldırlar.  

Bu baş kaldırmalardan biriTürk tarihinin altın sayfalarını oluşturur ve "Kür-Şad İhtilali" olarakanılır. Türk Prensi Kür-Şad, eski Türk kağanlarından Çuluk'un küçük oğlu idi.Çin İmparatorunun saray muhafız kıtasında görevli bulunuyordu. O sırada Çinİmparatoru Tang sülalesinden Tay-Çung idi. 

Kür-Şad, otuz dokuz arkadaşıile, Türk devletini diriltmek, esaretten kurtarmak için gizli bir ihtilal komitesikurmuştu. Son derece vatansever, cesur, güçlü ve keskin nişancı olan kırk kişi birdarbe planı hazırladılar. İmparator Tay-Çung, bazen hükümdar kıyafetiyle bahçede,bazen de geceleri kıyafet değiştirerek şehirde tek başına dolaşmaya çıkardı. Onuyakalayıp Türk illerine kaçıracak, Çin sarayında esir bulunan Türk soyluları veÇin işgalindeki Türk toprakları ile takas edeceklerdi. Sonra da bütün Türkleriayaklandıracaklardı. 40 Türk genci için Çin imparatorunu kaçırmak zor değildi. 

Gizli komite o gece imparatorunsaraydan çıkacağını haber almış, birbirlerine harekete geçeceklerinibildirmişlerdi. 

Kür-Şad'ın arkadaşları,görevlerini bırakarak kararlaştırılan yere geldiler. Fakat, o gece ansızın büyükbir fırtına patlak verdi ve imparator sarayından çıkmadı. Planı ertelemektehlikeliydi. Çünkü görevden ayrıldıkları anlaşılacak, ihtilal hazırlığıduyulacaktı. Bu, bütün esir Türklerin kılıçtan geçirilmesine sebep olabilirdi.Onun için 40 Türk yiğidi, imparatorun çıkmasını beklemeden sarayı bastılar.Yüzlerce saray muhafızını öldürdüler. Ancak, kaçıp kurtulanların haber vermesiüzerine Çin ordusu saraya doldu. Bu durumda imparatoru kaçıramazlardı. Kür-Şad,sarayı terketmek, planın ikinci kısmını uygulamak, yani "saray ahırınahücum" emrini verdi. 

40 yiğit ahırdakimuhafızları ve seyisleri de öldürerek atlara binip şehir dışına sürdüler. Fakatbütün bir ordu peşlerindeydi. Şehir yakınındaki Vey Irmağı'na gelince mecburendurdular.Derhal cephe alıp savaş durumuna geçtiler.Burada da yüzlerce Çin askeriniöldürdüler. Ordu çok kalabalıktı. Türk yiğitleri kanlarının son damlasına kadarvuruşarak can verdiler. 

İhtilal başarılamadı ama, esirTürklerin gönlündeki hürriyet ateşi büyüdü büyüdü ve dalga dalga bütün Türkillerine dağıldı. 

Bu olay 639 yılında olmuştu.İhtilâl ateşi 41 yıl sönmeyecek ve 41. yılda bağımsızlıklarınıkazanacaklardı.

Tardu'nun Başarılı Yılları: 582-603 

Tardu’nun Başarılı Yılları: 582-603

582 yılındaDoğu hakanlığı ile resmen ilgisini kesen Tardu, her iki kanadı kendi idaresindebirleştirmek için gayret sarf ediyordu. Doğu hakanlığına baskı yapan Çin’inTülan hakana karşı kardeşi, T’u’li’yi tutarak iki kardeşi çarpıştırmasıüzerine Tardu Çin’e yürüdü. Kuzey Çin’de başarılarla ilerlerken yukarıda adıgeçen general-diplomat Ç’ang Sun-şeng’in oyununa kurban oldu. 

Bu Çinli,Türk ordu efradı ve atlarının geçeceği yollardaki suları, pınarlarızehirlemişti. Tardu böyle bir şeyin yapılacağını hatırına getirmediği içinağır zayiat ve telefat verdi. Çekilmek zorunda kaldı (600). Bu tarihe kadar TarduKağan batıda pek çok başarılar kazanmış, Hoten bölgesini imparatorluğabağlamış, Şehinşah IV. Ormuzd “Türk-zade” (579-590) zamanında, Bizans–Sasanîsavaşlarında, İran iç-işlerine müdahale etmiş, bir Türk başbuğu Derbend’ikuşatırken diğer bir Gök-Türk ordusu Herat, Budgis havalisine girmişti. 

Bu orduyu durduran ünlüSasanî kumandanı Bahram Çupi’nin isyan edip Ormuzd’ı tahttan indirip oğlu HusravParviz’i tahta çıkarması, Sasanî imparatorluğunu karıştırmış, Bizans’ınmüdahalesi ile mağlup edilen Bahram sonunda hakana sığınmıştı. 

Böylece Tardu’nun bir yandan, kısa müddet için de olsa,her iki hakanlığı kendi idaresinde birleştirmesi (598’e doğru), aynı zamanda İranüzerinde hakim bir durum kazanması, onun 598 yılında Bizans imparatoru Mauriacus’agönderdiği mektupta ifadesini bulmuş görünmektedir: “Dünyanın yedi ırkınınbüyük şefi ve yedi ikliminin hükümdarı Hakan’dan Roma imparatoruna...” Çinkaynaklarına göre de bu tarihte Tardu, Ötüken, kuzey-batı Moğolistan, Aral Gölühavalisi, Kaşgar, Maveraünnehir ve Merv’e kadar Horasan sahaları üzerinde hakimbulunmakta ve ulu hakan olarak “Bilge Kağan” ünvanını taşımakta idi. 

Fakat Tardu, Gök-Türk birliğinigerçekleştirmek için çok şiddetli davranmıştı. 601’de Çin başkentiyakınlarında bir savaşta netice alamaması üzerine birçok Türk boyları veyabancılar ayaklandılar. Tardu bunlarla başa çıkamadı ve Köke-na’ur havalisindekayıplara karıştı (603).

Tardu Sonrası Kısa Zaafiyet Dönemi (603-619)

Tardu’nun sahneden çekilmesinden sonra, memlekette isyancıların sayısı arttı,nizam bozuldu. Doğu hakanlığında yeni bir kudret olarak beliren Şi-pi Kağan’akarşı, Tardu’nun torunu Sui’lerle işbirliğine kalktığı ve hatta ülkesinibırakarak Çin sarayında yaşamayı tercih ettiği için Şi-pi tarafındanÇinliler’den teslim alınarak öldürüldü (619). Devlet meclisi’nin hakan ilanettiği, Tardu soyundan Şi-Koei zamanında durum düzelmeğe başladı. 

Tong Yabgu Zamanı (619-630)

Fakat asıl huzur, Tardu’nun küçük torunu olan T’ong-Yabgu devrinde (619-630)görüldü. Çin kaynağı T’an-shu’ya göre “akıllı ve cesur” olan bu hakan“mahir bir savaşçı ve şeçkin bir stratejist” idi. Orhun, Tola ırmakları ileAral Gölü arasında yayılmış bulunan Tölesler’i kendine bağlamış, İranlılarımağlup etmiş, güneyde Kandahar’a kadar ilerlemişti. Ordusu birkaç yüz bin iyi yaykullanan süvarilerden kurulu idi. Merkezi Talas şehrinin 75 km. kadar güneydoğusundaki ünlü Bin-yul (Bin-bulak= bin pınar) mevkiinde idi. 

Tang-shu’ya göre “o zamana kadar batıda onun derecesinde kuvvetli olanıgörülmemişti”. Çin ile dostane münasebetler kurmuş olan T’ong-Yabgu çağındaHindistan’a gitmek üzere Gök-Türk İmparatorluğu’nu bir baştan bir başa geçerekyolları, şehirleri, dinî ve kültürel hayatı hakkında çok alaka çekici bir bilgiveren, Çinli Budist rahip Hiuen-Tsang, T’ong Yabgu’yu da ziyaret etmiştir. 

Gök-Türk Tarihinin En Karanlık Yılı: 630 

Gök-Türk İmparatorluğu’nun parlak bir devri yaşadığı yıllarda On-oklar veKarluklar isyan ettiler. Bunları kendi mevkiini tehlikede zanneden Doğu hakanı Kie-liteşvik etmiş olmalıdır. Bir tartışma esnasında T’ong-Yabgu’nun, hakanlığınbatı kanadı başbuğu olan amcası Se-pi tarafından öldürülmesi (630) ülkeyikarıştırdı. On-ok’lardan Nu-şi-pi’ler Se-pi’yi istemediklerinden kendilerihükümdar seçmeyi tercih ettilerse de, T’ong-Yabgu’nun oğlu Se-Yabgu üzerindebirleşildi. Bu defa Tölesler’in ayaklanması devletin Çin’e bağlanmasında birinciderecede amil oldu. 

630 senesi büyük Gök-Türk tarihinin en karanlık yılıdır.

Doğu hakanlığı bu seneÇin’e boyun eğmişti. Batı hakanlığı da aynı tarihte aynı akibete uğradı.Bundan sonra Aşına soyundan bir sürü “kağan”, bazan aynı zamanda birkaç“kağan” Batı Gök-Türk gruplarının başında görülüyorsa da, bunlar aynızamanda Çin’in birer memuru durumunda idiler. Batı Gök-Türk ülkelerinin Çin’eilhakı 658’de tamamlandı.
Gök-Türklerin İstiklallerini Kaybetme Nedenleri
"Yukarıda mavi gökçökmedikçe, aşağıda kara toprak
yarılmadıkça, senin ilini ve töreni kimse bozamazdı...
Ama sen düşmanın armağanlarına kandın; bölücülere,
Fesatçılara kandın; seni kurtaran atalarına isyan ettin !
Yurdu böldün ve öldün!.." 

Gök-Türklerin İstiklallerini Kaybetme Nedenleri630-680 arasındaki 50 yıllık zaman Gök-Türkler’in istiklallerini kaybettikleri birmatem devresi olmuştur. Her ne kadar Orta Asya’da millet olarak Türklervarlıklarını, dil, inanç, ve geleneklerini muhafaza etmişlerse de müstakil birdevletten mahrumiyet, “Bey olmağa layıkevladın kul, hatun olmağa layık kız evladın cariye olması” Gök-Türkler içinhaysiyet kırıcı bir ıstırap kaynağı teşkil ediyordu. Millet şöyle diyordu: “Ülkeli bir kavim idim, şimdi ülkem nerede?Hakanlı bir kavim idim, şimdi nerede hakanım?” nerede diye seslenen OrhunKitabeleri'nden de anlaşılacağına göre, Gök-Türkler’i bu felakete sürükleyensebepler şu üç noktada toplanmaktadır. 

1- Sonraki devlet ve idare adamlarının kifayetsizliği: “... Kagan bilge imiş, cesur imiş, buyruklarıbilge imiş, cesur imiş, beyleri de, kavmi de iyi imiş, böylece ülkeyi tutup töreyegöre tanzim etmişler... Sonra kardeşler, oğullar kağan olmuş, küçük kardeşbüyük kardeş gibi yaratılmadığı, oğlu babası gibi yaratılmadığı içinbilgisiz kağanlar tahta oturmuşlar, buyrukları da bilgisiz, fena imişler... Türkbeyler, Türk adını atmışlar, Çin beylerinin adlarını almışlar, Çin hakanınaboyun eğmişler, elli yıl işlerini, güçlerini (ona) vermişler...”

2- Türk kavminin uygunsuz tutumu: “Türk bodunu... Sen aç olduğun zaman tokluğudüşünmezsin, tok olduğun zaman açlık nedir bilmezsin. Bu sebeple hakanın iyisözlerine kulak vermedin, yurdundan ayrıldın, harap, bitkin düştün. Müstakilhakanlığına karşı kendin yanıldın... Doğuya gittin, batıya gittin. Kutlu yurtÖtüken’i terk ederek gittiğin yerlerde ne yaptın? Su gibi kan akıttın, kemiklerindağlar gibi yığıldı...”, “Türk bodunu kendi hakanını bıraktı, hükümaltına girdi. Hüküm altına girdiği için Tanrı ona ölüm verdi, Türk bodunuöldü, mahvoldu...

3- Kurnaz Çin siyaseti ve yıkıcı propaganda: “Çin kavminin sözü tatlı, hediyesi yumuşakimiş, tatlı sözü, mülayim hediyesi uzak kavimleri yaklaştırır imiş. Sonra dafesat bilgisini orada yayarmış, iyi, bilge kişiyi yürütmez imiş. Onun tatlısözüne, yumuşak hediyesine kapılan çok Türk kavmi öldü...” ; “...Çin kavmihilekar kurnaz olduğu için, küçük kardeşlerin büyük kardeşlere karşıayaklanması, beylere kavim arasına nifak girmesi yüzünden Türk bodunu ülkesiyıkılmağa yüz tutmuş, müstakil hakanlık sukuta uğramış...” ; “... Çinkağanı, Türk kavmi (ona) bunca işini gücünü verdiği halde, Türk kavminiöldüreyim, soyunu mahvedeyim der imiş, mahvetmeğe yürürmüş...”.

Gök-Türk İstiklalinin Tekrar Kazanılması: İlteriş Kutlug Kagan ve Bilge Tonyukuk

Gök-Türk tarihinin bu 50 yıllık fetret devrinin sonunda,kitabeler yolu ile çok iyi tanınan, Aşına soyundan, Kutlug (Çince’de Ku-to-lo)istiklal savaşına girişti (680). Türk Milleti’nin eski hür ve müstakil hakanlıkçağının hasreti içinde olduğunu sezen Kutlug, kendinden önceki mücadeleleri detakip ediyordu: Çin’deki bazı Türk zümrelerinin aynı maksatla başa geçirdikleriNi-şu-fu davayı kaybederek kesilen başı Çin başkenti Lo-yang’a götürülmüş(679), mücadeleye devam eden, yine Aşına soyundan Fu-nien kalabalık Çin kuvvetlerikarşısında yenilerek 53 arkadaşı ile birlikte Lo-yang çarşısında idam edilmişti(Ağustos 681).

Bu sıradaKuzey Çin’de bulunan ve Türk kütlelerinin derin istiklal arzusunu gerçekleştirmekazmi ile ortaya atılan Kutlug, gizlice teşkilat kurarak etraftaki Gök-Türk ilerigelenlerini ve halkını vazifeye çağırdı. Süratle yayılan harekete katılanlarınsayısı kısa zamanda 5 bine yükseldi. Davete koşanlar arasında, II. hakanlıkdevrinde Gök-Türkler’in ünlü devlet adamı ve kumandanı Tonyukuk da vardı.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol