İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Selcuklularda Teskilat Kultur ve imar faaliyetleri
 


SELÇUKLULARDA  TEŞKİLAT, 
KÜLTÜR  VE  İMAR
  FAALİYETLERİ

Selçuklular'daDevlet Teşkilatı

Tarih boyunca pek çokdevlet kurmuş bulunan Türkler'de egemenlik anlayışının, eski devletlerinkinden(Çin, İran, İslâm) ayrı ve dikkate değer bir özellik gösterdiği muhakkakdır.Eski Türk anlayışına göre, devlet ve ülke, onu idare eden hükümdar soyunun ortakmalıdır. Büyük Selçuklular'da da daha ilk hükümdarlar zamanında devletteşkilâtı çok düzenli ve mükemmel bir şekle konulmuştu. Bunda Türk boy-beylerindekuvvetle yaşayan eski egemenlik anlayışı ile devlet teşkilâtı geleneklerininbüyük rolü olduğunda şüphe yoktur.

Selçuklular'dada devletin yegâne temsilcisi "sultan"dır. O egemenlik ve idare yetkisinin,ülkenin ve üzerindeki insan topluluğunun tek sahibidir. Ancak hükümdarda bulunan buegemenlik ve idârî hususlar, tabiatıyla bizzat kullanılamayacağı için, belirlimüesseselere vekâleten veriliyordu. Nitekim "Büyük Divân" tarafındandevlet ve hükümet işlerinin yürütülmesi için alınan kararlar Selçuklu Sultanıadına alınırdı. Töre ve yasaya aykırı olmamak şartıyla hükümdar her husustamutlak hâkimdi. Ancak hükümdar hiçbir zaman mukaddes ve sorumsuz değildi.Hükümdarlık kalıtsal olup, veliahdlık müessesesi vardı.

Türkiye,Kirmân ve Suriye Selçukluları ile Atabeglikler devlet teşkilâtı da mâhiyetitibarıyla Büyük Selçuklular'ın aynı idi. Kirmân ve Suriye Selçukluları'ndadevlet idaresinin en üst kademesinde "melik" bulunuyor ve bütün güçlerkendi idaresi altında toplanıyordu. Atabegliklerde ise en üst kademede"atabeg" bulunuyordu. Hükümdarın başlıca egemenlik işaretleri ise; ünvânve lakabları, hutbe, sikke, taht, tâc, çetr, tırâz, bayrak, nevbet(günde beş defa),tevkî' ve Tuğra, gaşiye ve saltanat çadırı gibi unsurlardan oluşmaktadır.

SelçukluDevleti, en üst kademesinde bütün devletin başı olan hükümdar'ın bulunduğu,
a) Saray teşkilâtı
b) Hükümet teşkilâtı
c) Ordu teşkilâtı
d) İlmiye teşkilâtı unsurlarındanmeydana gelmiştir.

Sarayteşkilâtı mensubları doğrudan doğruya Sultan'ın şahsına bağlı olarak görev
Daha önce mevcut müesseselerin devamlılığı bakımından Selçuklu saraylarında dabazı âdet, gelenek ve merâsimlerin bulunduğunu görüyoruz. Nitekim; cülûs, veliahdtayini, sarayda rehin bulundurma, elçi görüşmeleri, fetih-nâme ve tebrik-nâmegönderme, karşılama ve uğurlama merâsimleri ve mâtem merâsimleri de Selçuklusarayında varlığını sürdüyordu.

Toprak 

a. Toprak:
Selçuklular'damülkiyeti devlete âit olan mîrî toprakları dört bölümde değerlendirmek gerekiyor:

1) Has arâzi:Selçuklular'da vergileri hükümdara tahsis edilen arâzidir. Selçuklu sultanları; hâsarâziyle birlikte, husûsi mülkiyet halinde olmıyan arâzilere de istediği gibi sahibçıkabilirdi. Söz gelişi bundan iktâda bulunurdu. Ancak hâs arâziyi özelliklekendisi için muhafaza eder ve akrabasına ihsanda bulunurdu.

2) İktâ' sistemi:Bu sistem, belirli yerlere âit devlet gelirlerinin, hizmet ve maaşlarına karşılıkolarak kumandan, asker ve sivil ileri gelenlere terk ve tahsis edilmesi idi. Emîrler vedevlet adamlarına aît iktâlar görevde bulundukları sürede geçerli olup bunlardanher hangi birisi görevden azledilirse iktâı da elinden alınırdı. Hükümdardeğiştiği zaman, bütün iktâların berâtları da değişirdi. İktâ sâhiblerimuayyen olarak kendisine tahsis edilen gelirden fazlasını alamazdı.

3)Mülk(husûsî) arâzi: Bu tip arâzi sâhibi, mülkü üzerinde tam bir tasarrufhakkına sâhibdi. Bu toprak elinden alınamazdı, araziyi isterse çocuklarına mirâsbırakır, isterse satar, hibe eder veya vakf ederdi.

4)Vakıf arâzi: Mirî veya mülk arazî gelirlerinin ilmî veya sosyalmüesseselerin masraflarına karşılık olarak tahsis edilen arâzidir. Bu vakıfarâzinin gelirleri vakfın şartlarına göre, câmilerin, medreselerin, hastahanelerinve bu gibi halka yararlı gâyeler için kurulmuş olan binaların devamlılığınısağlamak ve buralarda çalışanların ihtiyaçlarını karşılamak üzerekullanılırdı. 

Halk 

Selçuklu Devletleri'nde siyasî ve askerî yönden hâkimiyeti ellerinde tutan Türklersosyal hayatta da üstün durumda idiler. Saray teşkilâtı kadroları ile askerîsınıf mensupları Türkler'den oluşmaktaydı. Hükümet teşkilâtında İranlılarhâkim olup, devlet memuriyetleri umumiyetle irsî idi.

Şehirlerde büyük nufûzsâhibi aileler vardı. Aydın zümreyi din adamları ve tarikat şeyhleri temsil etmekteolup, bunlar halk üzerinde nufûz sahibi idiler. Bu zümreye âlimler ve tabibleri dedahil edebiliriz. Tüccârlar, sanatkârlar ve küçük zanaat erbabı şehir vekasabalarda yaşamaktadırlar. Çeşitli esnaf ve zanaat erbabı ayrı ayrı loncalarmeydana getirmişlerdi.

Büyük şehirlerdeki ayaktakımı da "ayyâr" veya "evbaş" denilen gruplarıoluşturmaktaydılar. Köylerde ise dihkanlar, toprak sâhibleri ve köylüler yaşamaktave ziraatla meşgul olmaktaydılar. Nihayet dilenciler ve divâneler cemiyetin ötekitabakalarını teşkil etmekteydiler.

Türkiye Selçukluları'nda"Halk", şehir ve köylerde yaşayanlar olmak üzere iki grubda mütalaaedilmektedir. Şehirlerde Anadolu nüfusunu meydana getiren çeşitli topluluklaroturuyordu. Nitekim şehir topluluğu;

1- Hükümetmensupları (memurlar),
2- A'yan,
3- İlim erbâbı,

4- Fütüvvet=âhilikteşkilâtı gibi dört kademeden oluşmaktaydı. Bunlardan fütüvvet teşkilâtı,esnafın kendi aralarında birleşerek kurdukları dinî-iktisâdî bir tarikat olup,çeşitli zanaat şubeleri, söz gelişi; kuyumcular, fırıncılar, ayakkabıcılar,dericiler ve diğerleri birer esnaf loncalarına sahibdiler. Şehir halkı olarakbelirttiğimiz sosyal gruplar içinde ise, âyan denilen ileri gelenler ile, hükümetnezdinde halkı temsil eden "igdişler" ve muhtemelen tüccârlar da yeralmaktaidi.

Etnik bakımdanTürkmen menşe'li olan Türk köylüsü "göçebe" olup hayvancılık ileuğraşmakta, yerleşik olanlar ise ziraatçi idiler. Köy topluluğu aşiretteşkilâtını muhafaza ediyorsa, başlarında idareci olarak "bey" bulunmaktaidi. Yerleşik ziraatçi köylülerin başında ise bir köy kethüdâsı (dihkan) vardı.Türkler'in Anadolu'ya yerleştikleri ilk devirlerde hıristiyan çiftciler himâyeedilmiş, hattâ işgâl edilen öteki bölgelerden yerli çiftciler hükümdarlartarafından kendi bölgelerine naklettirilmişlerdi.

AnadoluSelçukluları Anadolu'da yaşayan gayr-i müslim topluluklara, müslümân halka kesinbir zarar vermedikleri sürece, bütün geleneklerine karşı hoşgörü iledavranmışlardı. Rum olmayan hristiyanlar artık Bizans kilisesinin sıkıcıbaşkısından kurtulmaları sebebiyle, genellikle, Türkler'in hâkimiyeti altındayaşamaktan memnundular. Nitekim bu topluluklara mensup Süryanî Mikhail gibi din adamıve tarihçiler Selçuklu sultanlarının hoşgörülerinden övgü ile söz etmişlerdi. 

İktisadi Durum 

Selçuklular'ınhâkim oldukları ülke ve bölgelerde siyasî birliği sağlamaları iktisadî durumun veticaretin hızla gelişmesine yardımcı oldu. İmparatorluk ticaret yollarının dâimîkontrol ve emniyet altında tutulması ticaret kervanlarının Hindistan ile Suriyesahillerine, batı Avrupa ile Türkistan ve Hârezm arasında güvenle sefer yapmalarınaimkân veriyordu.

Selçuklular yinehâkim oldukları bölgelerde sulama kanal ve tesislerine verilen önem sayesinde zirâîüretim arttırılmıştı. Nitekim bu sayede Merv ovalarında pamuk ziraati çokgelişmişti. Ticaretin ve ziraatin gelişmesi yanında her şehirde de kendine mahsussanayi ve imâlat ilerlemişti. Bu sayede şehirler zenginleşmiş ve imâr olmuştu.

Diğer taraftanSelçuklular'ın idaresi altında Kirmân bölgesi, taht mücadeleleri ve Oğuzlar burayagelene kadar, refah içinde idi. Selçuklular'dan Melik Kavurd Kirmân'a hâkim olur olmazilk tedbirleri almıştı.

Kavurd çölden geçenSistân yolu üzerinde yolcuların kaybolmaması için işaret kuleleri koydurmuş,önemli noktalara derbendler, kervansaraylar, havuzlar ve hamamlar inşâ ettirmişti.Kavurd o zamanki dünya ticâretinin İran'dan geçen yollar üzerindeki önemli uğraknoktalarından biri olan Tiz limanını da tamir ettirmişti. Böylece onun özellikleKirmân'dan geçerek Sistan, Hindistan ve Basra körfezine giden transit ticâretiniteşvik ve himâye ettiği anlaşılıyor. Melik Kavurd fiatları sâbit tutmak husûsundave üretimi artırıcı tedbirleri ile de dikkati çekmekteydi. O bastırdığı paranınayarını muhafaza için de aşırı dikkat göstermiş, hükümdarlığı süresinceparası hiç bir zaman değerinden kaybetmemiştir. Selçuklular devrinde Kirmân'dakişehirlerin büyüdükleri ve surlar dışına taşarak büyük ticaret ve yerleşmemerkezlerinin oluştuğunu görüyoruz.

Şehirlerdegörülen bu gelişme ilk defa Melik I. Turan-şâh devrinde başladı. Melik I.Arslan-şâh devrinde(1101-1142) Kirmân en yüksek refâh noktasına erişti. Berdesîrşehri bu devrede gelişiyor, doğudan ve batıdan gelen tüccârın ikâmetgâhıoluyordu. Ayrıca bu tüccâr için kervansaraylar yapılmış ve pazarlar kurulmuştu.Kirmân'da gelişme görülen öteki şehir Cîruft idi. Özellikle Kemâdîn (Kumâdîn);Anadolu ve Hindistan'dan gelen yabancıların ve tüccarın ikâmetgâhı ve bir çokülkeden değerli malların depolandığı ve alışveriş yapıldığı büyük ticaretmerkezi olmuştu. Diğer taraftan Bem de zengin ve büyük bir ticarî şehirdi. Buradabüyük ölçüde pamuklu kumaş, şal, sarık ve türban için ince kumaş imâl ve civarülkelere ihraç edilirdi. Ayrıca Selçuklular ticaret yollarını Kirmân üzerindengeçirerek bu bölgelerin zenginleşmesini sağlamışlardı.

AnadoluSelçukluları'nın birlik ve düzeni sağlamasından sonra, müslümân ve hıristiyantoplumlar arasındaki dünya ticaret yollarının geçiş noktası üzerinde yer almış,ülke iktisâdî ve kültürel bakımdan zenginleşmişti. Selçuklu sultanları'nın XII.yüzyıl başlarında Antalya ve Sinop'u alması, Latinler ile ticaret anlaşmaları vedüşük gümrük tarifesi uygulamaları dış ticareti teşvik gâyesi güdüyordu.Ayrıca çeşitli nedenlerle zarara uğrayan tüccârların bu zararlarını karşılamakiçin bir çeşit "devlet sigortası" uygulanıyordu.

Selçuklularmilletlerarası önemli ticaret yolları üzerinde kervanların güvenliğini sağlamakiçin büyük bir özen göstermişler, zengin ticaret kervanlarına muhafızlar tayinetmişlerdi. Konaklama yerlerinde kervansaraylar inşâ edilmiş, burada konaklayanherkese, ister müslümân ister hıristiyan olsun aynı yemek verilmiş ve eşit muameleyapılmıştır.
Selçuklu Türkiyesi'nde iktisadî durum yaşama şekline uygun olarak gelişmişti.Göçebe yaşayanların hayvancılık ile uğraşmaları sebebiyle bu devrede Türkiye'denBizans ve Trabzon Rum Devleti'nin yanısıra özellikle Arap ülkelerine bol miktardahayvan ve hayvanî mahsuller ihraç ediliyordu. Yün, tiftik ve ipekten çeşitlikumaşlar yapılıyordu. İhraç malları arasında ham ve mamûl deri maddeleri de yeralıyordu. Ziraî mahsullere gelince, şehir hayatının kenar bölgelerinde meyvacılıkve bağcılık önemli bir yer tutuyordu.

Anadolu'yaçeşitli zamanlarda gelen seyyâhlar; bahçeler, sulama sistemleri ve çeşitlibölgelerde yetişen üzüm, kavun, karpuz, kayısı, şeftali, bâdem, erik, armut, limonve portakal gibi meyvalardan söz etmişlerdi.

Selçuklulardevrinde Andolu, maden bakımından zengindi. Anadolu'dan çıkarılan şap, dokumasanayiinde boya maddesi olarak kullanılmak üzere, Batı Avrupa'ya ihraç ediliyor veİtalyanlar'ın tekelinde bulunuyordu. Ayrıca demir, bakır ve gümüş madenleri deişletiliyordu.

Anadolu'nungüneyindeki dağlardan elde edilen kereste Antalya ve Makri körfezinden Mısır'a ihraçedilmekteydi. Kastamonu'dan sağlanan kereste ise Sinop tersanesinde kullanılmaktaydı.Türkmenler'in dokudukları nefis halı ve kilimler ile Ankara'nın sof kumaşlarıdünyaca tanınmış olup, Avrupa ve İslâm ülkelerine gönderiliyordu.

Kültür Faaliyetleri 

Selçuklu İmparatorluğudevrinde büyük din adamları, fıkıh, kelâm, tefsîr, hadis, felsefe âlimleri yetişmiş,sultanlar tarafından himâye görmüşlerdir. Bu devredeki âlimlerin uzun müddet islâmîfikir ve ilim hayatında tesirleri görülmüştü. 
Büyük Selçuklulardevrinde şiir ve edebiyat sahasında Farsça altın devrini yaşadı. Selçuklu sultanlarıve şehzadeleri de şiir ve edebiyat düşkünü idiler. Söz gelişi, Sultan Melikşâhve Sencer'in Farsça şiir söyleyip, yazdıkları zikr ediliyor. İrân edebiyatının meşhurşâirleri Selçuklu sultanları'nın himâyelerini gördüler, onların saraylarındabulundular ve onları öven şiirler yazdılar. Irak Selçuklu Sultanları'ndan Arslan-şâh(1161-1174) ve III. Tuğrul (1176-1194) zamanın şairlerini himaye etmişlerdir.

Selçuklular'ın hâkim oldukları devrede Kirmân'da kültür faaliyetleri de dikkati çekmektedir. KirmânSelçuklu Melikleri halkın kültür seviyesinin yükselmesi için çaba gösterdiler.Nitekim Melik I. Arslan Şâh devrindeki refah seviyesinin, zenginliğinin etraf ülkelerdeyayılması bir çok bilginleri Kirmân'a çekmiştir. Oğlu Muhammed'in ise ilm-i nücûm(yıldızlar ilmi, astrologie)'a hevesi fazla idi. Ayrıca Melik Muhammed öğrenimi teşvikedici ödüller ortaya koymuştu. Onun bir de kütüphâne yaptırıp oraya beş bin kitapvakf ettiğini biliyoruz. Kirmân Selçuklu melik ve devlet adamları bazı şâir, âlimve din bilginlerini himâye etmişlerdi. Bunlar Kirmân Selçuklu melik ve devlet adamlarıhakkında şiirler yazmışlardı. 

Selçuklular kurdukları medreseler vasıtasıyla ilmin yayılmasına çalıştılar. Zamanın üniversitesiNizâmiye medresesi'nde dînî bilgiler yanında tıp gibi müsbet ilimler de öğrenilmekteidi. Melikşâh zamanında bir rasad-hâne kurulmuş (1074-5), meşhur astronomi bilginive matematikçi Ömer Hayyam, Ebu'l-Muzaffer İsfizârî ve meymun b. Necib Vâsıtî gibiâlimler rasat işleri ile meşgul olmuşlardı. Bu ilim heyeti Sultan Melikşâh'ın"Celâlü'd-devle" lakabına nisbetle Celâlî takvimini meydana getirdiler.Filozof Muhammed b. Ahmed Beyhakî de meşhur astronomi bilgini ve matematikçilerden idi.Ebû Mansûr Abdurrahman Hâzinî de rasat ve fizik alanında Sultan Sencer devri âlimlerindenidi. Ebu'l-Kasım el-Asturlâbî Bağdad'da Selçuklu sarayında astronomi alanında çalışmalaryapmaktaydı. Tıp ilminde ise, Ebû Sa'îd Muhammed b. Ali ve Sultan Sencer'in baştabibi olan Bahaeddin Muhammed b. Mahmûd meşhur tabibler arasında idi.

Selçuklular'ın sağladığı huzur ve sükûn ortamı içinde Anadolu'daki türlü din ve kavimlerinbirlikte uyum içinde yaşamaları müşterek bir kültürün ortaya çıkmasına sebebolmuştu. Ayrıca Anadolu muhiti taassub hislerinden uzak, felsefi düşünceleri vetasavvufî cereyanları kabûle açık idi. Bu ortam içinde XII. yüzyılın ikinci yarısındanitibaren başlayan fikrî hareketler XIII. yüzyılda Mevlanâ Celâl ed-Dîn Rûmî veYunus Emre gibi şahsiyetlerin yetişmesine neden olmuştu. Sultan 'Alâ' ed-Dîn Keykubâdilim, san'at ve dine yaptığı büyük hizmetler ile Türkiye'yi en yüksek medeniyetseviyesine ulaştırmıştı. 

TürkiyeSelçukluları zamanında yetişmiş âlim ve şairlerden biri Kadı Burhâneddîn EbûNasr b. Mes'ûd Anevî (1211-2) olup, Enis el-Kulûb adlı Farsça eserini Sultan İzzeddînI. Keykavus'a takdim etmişti. Öte taraftan XIII. yüzyılda yaşamış İbn-i Bibi NâsıreddînHüseyin b. Muhammed de Türkiye Selçukluları tarihi hakkında yazdığı el-Evâmirel-'Alâiye adlı eseriyle meşhur olmuştu. 

İranlıtarihçi Muhammed b. Ali er-Ravendî ise Selçuklu tarihi hakkında yazmış olduğu eseriRâhat üs-sudur ve Ayet üs-Sürûr'u Türkiye Selçuklu sultanı Gıyaseddhin Keyhusrev(1204-1210)'e takdim etmişti. Anadolu'da XIII ve XIV. yüzyıllarda yaşamış meşhurtarihçilerden biri de Kerimüddîn Mahmûd Aksarayî olup, eseri Müsâmeretü'l-Ahbâridi. XIII. yüzyılda Anadolu'da yaşamış şâirlerden biri de Kâni'î mahlaslı Ahmedb. Mahmûd el-Tûsî idi. Zamanın bu büyük şâir ve müellifi Sultan İzzeddîn II.Keykavus adına Kelile ve Dimne hikâyelerini Farsça manzum olarak yazmıştı. 

Selçuklu Şahnâmesi kaybolmuştur. Yine aynı yüzyılda yaşamış başka bir şâir de HâceDehhânî olup, onun yazdığı Selçuklular Şahnâmesi de kayıb eserler arasındadır.
Selçuklular devrinde Anadolu'da gelişen Türk-İslâm medeniyeti doğudan gelen ilim vesanat adamlarıyla da kuvvetlenmiş, özellikle bu devrede Türkiye'de büyük mutasavvıfdüşünürler yetişmiş ve yaşamıştır.

Anadolu'da bir süreyaşamış en büyük sufîlerden biri olan Muhyiddîn Arabî (1165-1240), Konya'da oturmuştu.Onun fikirleri, talebesi ve manevî evlâdı Sadreddîn Konevî (öl.1274) tarafındandevam ettirildi. Bu arada Moğol istilâsı önünden kaçan birçok sûfî de Anadolu'yagelmişti. Bunlardan biri olan Necmeddîn Râzî (Dâye, öl. 1256) idi ve Sultan I. AlâeddînKeykubâd adına Mirsâdü'l-ibâd adlı siyâset-nâme şeklinde bir eser te'lif etmişti.Büyük sûfî Mevlânâ Celâleeddîn Rûmî (öl.1273) de küçük yaşta iken babasıBahâ ed-dîn Veled ile birlikte Moğollar önünden kaçarak Anadolu'ya gelmiş veKonya'ya yerleşmişti. Mevlevî tarikatının kurucusu Mevlânâ Celâleddîn; Divân-ıKebîr, Mesnevî, Fîhi mâ fîh, Mevâ'iz mecâlis seb'a, Mektubât gibi ünlü eserlerkaleme almıştır. Mevlânha'nın oğlu Sultan Veled (öl. 1312) de, Divân, İbtidâ-nâme,Veled-nâme ve Rebâb-nâme gibi eserler yazmıştı. Onun, Divânı'nda bazı Türkçe şiirleretesadüf edilmiştir

Anadolu'da Türkmilletinin asıl temsilcisi Yunus emre ile çağdaş başka bir Türk şairi XIII-XIV. yüzyıldayaşamış olan Ahmed Gülşehrî'dir. Bu şair, İranlı şair Attar'ın Mantıku't-Tayradlı eserini genişleterek tercüme etmiştir. Gülşehri bu eserinde çok değerli birsanatkâr olduğunu göstermiştir. Onun ayrıca Felek-nâme ve Kerâmet-i Ahi Evren adlıeserleri de vardır. Sonuncusu Türkçe yazılmış küçük bir manzum eserdir.

Bu aradaAnadolu'da tarikat kurucuları ve bunların gelişmelerinde rol oynayan şahsiyetlere aitmenkıbe kitapları büyük bir önem kazanmıştı. Bunlardan Mevlanâ, Sultan Veled veUlu Arif Çelebi gibi mevlevî büyüklerine ait eserler de kaleme alında. NitekimSipeh-sâlâr Ferîdûn b. Ahmed'in "Menâkib"ı ile Ahmed Eflakî (öl.1360)'inin "Menâkıb el-Arîfîn" (Ariflerin Menkibeleri) adlı eserler tarihîkaynak olarak da dikkati çekmektedir. Eflâkî'nin şimdilik bilinen dört Türkçegazeli de vardır. 


Güzel Sanatlar 

Selçuklular İslâmmedeniyetine uymakla kalmamışlar, kendi şahsiyet ve zevklerinden bu medeniyete büyükölçüde katkıda bulunarak, kendi sanat görüşlerini de ortaya koymuşlardı.İdareleri altında bulunan Çin sınırlarından İstanbul Boğazı, Akdeniz ve Karadenizkıyılarına, Mısır, Yemen ve Hind hududlarına kadar olan ülkelerde câmi, medrese,türbe (kümbet), hastahâne, kervansaray, kale ve köprü gibi bir çok mimârî eserlermeydana getirmişler, kökleri eski yurtlarındaki yapılara giden tipleri buralarda dageliştirmişler ve İslâm dünyasına yeni yapı tipleri hediye etmişlerdir.

İran, Türkistan ve Irak'daki büyükcâmilerde bu yenilikler tatbik edilmiş ve Selçuklular İslâm dünyasındaki câmilereabidevî bir manzara kazandırmışlardı. Selçuklular'dan zamanımıza kadar örnekolarak; Isfahan Mescid-i Cuma, Gülpayegân Câmii, Kazvîn'deki Mescid-i Cuma veArdistan'daki Mescid-i Cuma gibi camiler kalmıştır.

Diğer bir yapı tipi de dinî bir öğretimyeri olan medresedir. Nişâbûr, Bağdad ve Tus medreseleri bu yapı şeklinin ilkörnekleridir. Mimârî bakımdan medresenin şekli tespit edilmiş, orta avlulu ve dörteyvanlı planın kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu yapı tipinde avlunun dört birtarafında eyvân bulunmakta, avluyu kemerli revaklar çevirmekteydi. Bu suretle dörteyvanlı câmi ve medrese planının Selçuklular'ın idaresindeki bölgelerdeuygulandığı görülmektedir.

Son zamanlarda yapılan arkeolojikarastırmalar neticesi dört eyvanlı planın saray ve kervansaraylarda da uygulandığımeydana çıkmıştır. Selçuklular'ın İslâm dünyasına getirdikleri yeni yapışekillerinden biri de; şekil itibarıyla Türk çadırları ("otağları"nıandıran tuğladan yapılmış ve adına "Kümbet" denilen türbelerdir.Bunları genel olarak dört köşeli, çok köşeli veya yuvarlak biçimde olmak üzereüçe ayırmak mümkündür. Selçuklular devrinde İslâm dünyasında bir çok türbeyapılmıştır. Bu devreden kalan örneklerin başında, dünya mimârisinin sayılışahaserleri arasında yer alan, Sultan Sencer (öl. 1157)'in Merv şehrindeki türbesigelir. Yeni tip ince silindirik minareler de İslâm dünyasına Türk mimârisinin birhediyesidir.

Kirmân Selçukluları daha ilkmelikleri Kavurd zamanından (1048-1073) itibaren imâr faaliyetlerine başlamışlardı.Nitekim onun yaptırdığı karakol kalelerinden "minare" biri bugün demevcudiyetini muhafaza etmektedir. Selçuklular devrinde Kirmân'da şehircilik yönündende bir gelişme görülmüş, şehirler "şehristân" denilen kısımdandışarı taşarak yeni mahalleler ve yerleşme merkezleri kurulmuştur. Melik I.Turan-şâh'ın şaptırdığı "Mescid-i Melik" adıyla meşhur olup, bugünKirmân gölgesinin en eski câmiidir. O devreden kalan bir eser de Atabey Bozkuş'unyaptırdığı ve "Hâce Atabey" adı ile meşhur türbedir.

Selçuklu devrinde yapılmış vebugün var olan bazı eserlerden; Berdisîr'deki Mescid-i Bâzâr-ı şâh, Zerend'dekiSelçuklu minaresini, Kirmân şehrine takriben 70 km. mesafedeki Nigâr köyündekiSelçuklu kalesini ve hamamı zikredilebilir. Ayrıca kaynaklarda Selçuklular'ınKirmân'da bir çok imâr faaliyetlerinde bulunduğu kaydedilmiştir.

Selçuklu devrindeki figürlü plastiksanatında, Orta Asya modelleri esas tutulmuş, statüko üzerinde gelişmiş olan buSelçuklu süsleme üslubu câmiler, saraylar ve hattâ zenginlerin evlerinde degörülmüştür. Bu süsleme kompozisyonlarında av sahneleri ve saray hayatındansahneler tasvir edilmiş, Rey'de yapılan kazılarda yıkılmış olan Selçuklusaraylarından çehreleri Türk hatları taşıyan boyanmış heykeller bulunmuştur. XI.yüzyıldan itibaren halı sanatı da Selçuklu Türkleri ile Orta Asya'dan batıya doğruyayılmıştır. Ancak Büyük Selçuklular'dan zamanımıza kadar hiç bir esergelmemiştir. Selçuklular'ın tesiri ile Bağdat'ta ipek sanayiinde büyük bir gelişmegörülmüş ve en eski ipekli kumaş örneği bu devreden kalmıştır.

Yine Bağdad'da ilk İslâmîminyatür mektebi Selçuklular zamanında kurulmuş, önce Arapça'ya çevrilen metinleriaçıklamak ile başlayan bu sanat daha sonra hikaye kitablarında da kendinigöstermişti. Minyatür sanatı, Selçuklu sultan ve emirlerinin katipleri olan UygurTürkleri tarafından geliştirilmiştir. Bu devirde İran'da Orta Asya seramik sanatıuslubunun tesirleri de açıkça görülmektedir. Selçuklular devrinde başta Rey olmaküzere, Musul ve Rakka gibi üç önemli merkezde çinicilik sanatı gelişmiştir. Türkmimarisinde çininin bir süslenme düzeni içinde mimârî ile bağlanarak kullanılmasıİran'da Büyük Selçuklular ile başlamış, asıl büyük gelişme Anadolu mimarisindegerçekleşmiştir.

Çini yanındaseramik eserler yapılmış ve seramik merkezleri kurularak çok sayıda eser verilmiş,yeni teknikler yaratılmıştır. Büyük Selçuklular devrinde maden işlerindefevkalâde bir teknikle kaliteli eserler meydana getirilmiştir. Maden sanatının merkeziise Horasan bölgesi idi. Madenden yapılmış eşyalar, aynı zamanda saray hayatını vetabiatı aksettiren, kabartma tasvirler ile süslenmiştir.

Onbirinciyüzyıldan beri Ortadoğu ülkelerinde yerleşen ve İslâm dünyasının müşterekmalı olmuş bulunan bütün sanat yeniliklerinde Türkler'in tesiri görülmüş ve budaha sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol