İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Kimekler
 


KİMEKLER

Kaynaklar 

Ortaçağ'da Türk Anayurdu'nun batı kesiminde yaşayan Kimekler (Kimegler), eski vebüyük bir Türk ulusudur. VIII. yüzyıl ortalarından XI. yüzyıl ortalarınadeğin süren bir devlet de kurmuşlardı. 

Kimekler'in yaşamış olduğu bölgenin yerli tarih kaynakları son derece kıttır.Orada yürütülen arkeoloji araştırmaları pek yetersiz bulunduğu gibi, yazılı tarihkaynakları da henüz ele geçmediğinden, Kimek Ülkesi'nin iç haberleri yoktur.Kök-Türk çağı yazıtlarında (VIII. yy.) Kimekler veya bu boybirliğinde bulunanöteki boylar üzerinde bilgi verilmemektedir.

Komşu bölgelere ait yabancı kaynaklar da titizlikle taranarak, incelenmemiştir.Çinlilerin kuzeybatı yönünde ve oldukça uzakta bulunmalarına rağmen onlarınKimekler'i bildiklerini Saray Yıllıkları'ndaki kayıtlardan anlaşılmatadır. Bazıeski kayıtlarda, IX. ve X. yüzyıla ait İslâm coğrafya eserlerinde bulunuyor. Bunlardüzenli ve etraflı değil, tüccar ve gezginlerden derlenmiş küçük bilgilerdenibarettir.

Kimek Adı 

Kimek (Kimäk) boy adı, Kime (kéme) “gemi” sözcüğünün ilk şekli olan“Kimeg”denalınmış olabilir. Bilindiği gibi onlar Ertiş (Irtış) ırmağı'nın iki yanındayaşamışlardı. İşte bu büyük akarsuyu geçmek için, onların kullandıkları birtür gemiden alarak komşularınca verilmiş olabilir. Türk boybiliminde böylekullanılan hayvan veya eşyanın boya ad olarak verildiğini biliyoruz. Nitekim biçimcebuna benzeyen “Kanglı” ve “Kayıg” adlı boylar da eski kaynaklarda geçmektedir.

Tarih 

Kimekler tarih sahnesinde Ertiş'in orta boyunun iki yanında ve daha çok doğuyöresinde iken görünmüşlerdir. Burası Türk Anayurdu'nun batı kesimidir.Kimekler'in ilk yurtları, belki yine burası idi. Belki de Ertiş'in doğusundakiAltaylar'dan yayılarak, buraya indiler. Türk ilkçağı başlarında Ertiş boyundabaşka Türk boyları bulunduğuna göre, bu ikinci ihtimal daha mümkün görünüyor. 

Kimekler, yakın komşuları Fars destanı tarihinde yer almıştır. GerçektenKimekler'in Turan ötesi komşusu olan Farslar'ın eski destanlarında bu ulusun adıgeçmektedir. Fars söylentilerini derleyerek “Şehname” adlı büyük eserini ortayakoyan ünlü şair Tus'lu Firdevsî (935?-1020?) Turan'ın büyük hükümdarı Afrasyab(Alp Er Tunga)'ın İran Hükümdarı Keyhusrev'e yenilip, geri çekildiğinde, Kimekülkesine ve “Derya-yi Kimek”e gittiğini anlatır.

Dağılış 

Kimekulusu, benzerlerinde olduğu gibi, bir çok Türk boyunun birleşmesinden ortayaçıkmış idi. XI. yüzyılın ortalarında olan dağılma sonunda, bu birliğinboylarından bazılarını ya tek başına kalmış veya başka boybirlikleri içinegirmiş bulmaktayız. 

Birliğin en kalabalık boyu olan Kıpçaklar, batı Sibirya bozkırı ile Hazar Denizikuzeyinde yayılmışlardı. Bunlardan bir kısmı Kumanlar ile birlikte orta Avrupa'yadoğru uzandı. Ve orada yeni bir boybirliği devleti kurdu. Kendi alanlarında kalanlarise, XV. yüzyılda yeni etnik toplumlar kurulana değin varlıklarını sürdürdüler. 

Yimekler'indurumu da Kıpçaklar'ınki gibi oldu. Bir kısmı yerlerinde kalırken, bir kısmıKıpçaklar yanında Doğu Avrupa'ya geçti. Muhammed Nesevî (1241)'nin verdiği birmalumatta, Yimekler'in XII. yüzyılda Seyhun boyuna indiklerini ve oralarda Harizmşahlardevleti hizmetine girdiklerini öğreniyoruz. Bu devletin bazı askerî sefer vebaşarılarında büyük rol oynamışlardır. Avrupa'ya giden Yimekler'den birbölüğünü daha sonra, XIV. yüzyıl başlarına ait bir başka bilgiye göre,Altınordu Devletindeki Kıpçaklar arasında buluyoruz. 

Birliktenbaşka bir boy olan Bayandurlar, galiba çok kalabalık ve yaygın değil idiler. Bunlarsadece Oğuz ulusu içine girdiler. Daha sonra Türkiye'ye doğru akan Oğuzlararasındaki Bayandurlar'dan Akkoyunlu soyu XV. yüzyıl başlarında Doğu Anadolu veAzerbaycan'ı içine alan bir devlet kuracaktır. 

Kimekboybirliğinin öteki boylarının dağılıştan sonraki durumu üzerinde şimdilikbilgimiz yoktur. XIX. yüzyıl ile XX. yüzyıl başında Ortaasya'da yaşayan Türkboyları ve uruğları arasında Kimek boy adına rastlamıyoruz. 

Ülke 

Kaynaklarımızdan anlaşıldığına göre Kimek ülkesi, Batı Sibirya ovasında içindekalan geniş bir bozkır alanı idi. 

Ülkenin asıl merkezini Ertiş'in orta boyu teşkil etmekteydi. Birlikteki boylarınnüfusu arttıkça ve bunlar da yayıldıkça sınırlar genişlemiştir. Bu Türkülkesinin sınırlarını belirleyen bazı bilgileri İslâm coğrafyacılarınınküçük kayıtlarında buluyoruz. Coğrafyacı Muhammed el-Mukaddesî, X. yüzyıldaGüneybatı sınırının Seyhun havzasındaki Sabrân ile Şağlcan kasabalarıyakınlarından geçtiğini söyler. Bunlardan Savran (Sabran), Oğuz (Güz) ve Kimekyurtları sınırına bakan bir kasabadır. Şağlcan ise, Kimek ülkesi sınırında,etrafı sur ile çevrili büyük ve zengin bir kasabadır. İbn Havkal'ın kayıtlarındanda bu sınırın Batıda Ak-İtil ırmağı başlarına uzandığı sanılıyor. 

Kaynaklarımızın çeşitli haberlerinden Kimek ülkesinin komşularını daöğrenebiliyoruz. Bunlara göre, ülkenin doğusunda Kırgızlar (Kırgız Begliği)vardı. Onların bugünkü Altaylar ile daha doğusunda bulundukları biliniyor. BatıdaPeçenekler yaşıyordu. Hudhüdü'l-Alem (982)'de bu Peçenek yurdunun her haliyleKimekler'inkine benzediği belirtilmiştir. Peçenekler'in yerini sonradan Oğuzlar (OğuzDevleti) aldılar. 

Güneydoğudaki Tokuz-Oğuzlar ile aralarında bir bozkır (sahra) uzanırdı. Yinegüneyde Kara Ertiş yöresinde, muhtemelen Oğraklar bulunmaktaydı. Güneybatıyönündeki alanda ise, Karluklar, Türkmenler ve Oğuzlar yayılmışlardı. 

Boy Düzeni 

Kimek ulusu, kaynakların açıkça anlattığı gibi, bir boy birliği teşkil ediyordu.Bu kuruluşta onların bir çok boy ve uruktan meydana geldiği muhakkaktır. Ancak Kimekulusundaki boy düzenini, bütün bölüntülerin adlarını ve sayısını hiç birkaynakta bulamıyoruz. Hudûd (982)'a göre, Kimek ülkesi on bir (bir de Hakan bölgesivarsa, on iki) bölge (İl)'den kurulmuş idi. Bunların her biri ulusu meydana getirenboylara ait ise, düzende o sayıda büyük boy bulunuyor demek olmalıdır. HalbukiGerdizî (1050), muhakkak daha eski bir kaynaktan aktardığı Kimek destanında yediboyun adını vermiştir. Bu iki kaydı birleştirirsek, Kimek boy birliğininbaşlangıçta yedi boy ile kurulduğunu, sonraki katılmalar ile bunun on ikiyeçıktığını düşünebiliriz. 

Gerdizî'nin aktardığı destân'a göre, hepsi kişi adı kökünden olan boy adlarışöyledir: İmi-Eymi-İmey, İmek-Emek (Yimek), Tatar, Balandur (Bayandur), Khıfçak(Kıpçak), Lankaz-Lanıkaz, Aclad (?), 

Uzun süre birlik içinde kalan Kıpçaklar, sonraları Batı Sibirya'dan Orta Avrupa'yauzanan pek geniş bozkırların hakimi olmuşlardır. Onların Kumanlar ile ayrı birboybirliği devleti de kurduklarını biliyoruz. Altınordu öncesi ve sonrası etnikkuruluşların içinde bu boyun büyük yeri vardır. 

Haklarında az bilgimiz olan Yimekler'i Kaşgarlı Mahmud Beg tanıyordu. Birlikdağıldıktan sonra bir kısmı Seyhun boyuna inmişler, bir kısmı da Altınordu'dak iKıpçaklar içinde görülmüşlerdir. 

Kimek boy birliğine sonradan hangi boyların katılmış olabileceğini açıkçabilemiyoruz. Bununla birlikte Kimek ülkesindeki üç bölgeden birinin adı olan“Kırkızhan” dikkate alınırsa, birliğe bir Kırgız boyunun da katılmış olduğuanlaşılıyor. Oğuzlar'a komşu bölgede yaşayan ve sonraları Kıpçaklar ile birliktebulunduğu görülen Kanglı boyu da bu birliğe katılmış olabilir. Nitekim yurtlarıKıpçaklar'ınkine pek yakın idi. 

Devlet Yapısı 

Kimekler'in VIII. yüzyılın ortalarında, Doğu Gök-Türk veTürgiş devletlerinin tarih sahnesinden çekilmeleri üzerine bağımsızlıklarınıilân eden öteki Türk boyları gibi, bir devlet kurduklarını biliyoruz. Ancak budevlet ne nitelikte idi? Çünkü Türk ilk çağı boyunca Türkler'de iki türde devletyapısı görülmüştür. 

Bunlardan birincisi derecesi bir-iki boydan kurulan “Boy begliği”,ötekisi büyük boylar birliğiyle oluşan “Hakanlı devlet” yüksekliğinde idi. Buikincisi, pek çok büyük boyun katılmasıyla geniş bir alana hükmeden ve idaresiaristokrat nitelikte tek bir soya dayalı devlettir. Devlet özelliği bakımından dahaköklü, daha geniş teşkilatlı ve daha büyüktür. 

Kaynaklarımızdan Ali el-Mes'ûdî, “Murûc” (943) ile“Tenbîh” (956) adlı eserlerinde, onlardan “Kimek Yabguluğu” olarak sözetmiştir. Aynı yüzyılda ve bu devlete daha yakın yerde yazılmış “Hudûd”(982)'da Kimek hükümdarının unvanı “Hakan” olarak verilmiştir. Gerdîzî (1050)ise, herhalde eski bir kaynaktan alarak başbuğlarına “Baygu (Yabgu)” unvanınıveriyor. Bu kayıtlara bakılırsa, ister Yabgu, ister Hakan olsun, ikisi de Kimekler'inHakanlı devlet düzenine sahip bulunduğunu ortaya koymaktadır. 

O halde özet olarak, Kimek devlet yapısı Hakanlık derecesindedir.Bir çok büyük boyun birliğinden kurulmuştur. Devlet idaresi aristokrat nitelikte veHakan soyu elindedir. Bu büyük devlet göçerevli hayvan besleyici boylarıniktisadını ve hukukunu ön planda tutar. Bölgelerde Hakan soyundan kişiler veyabirliği oluşturan boyların beğleri hakimdir. 

Kimek Devleti'nin devlet teşkilatını bize kısaca Hudûd tanıtıyor.Verdiği bilgiye göre, ülkenin başında “Hakan” unvanlı bir hükümdarbulunuyordu. Onun idaresi altındaki ülke on bir (belki kendisininki ile on iki) İl'eayrılmıştır. Her ili kendi hâkimi idare etmesiyle, illerde on bir “âmil”vardır. Bu orun, idarecinin kendi soyuna mahsustur. Yeri, çocuklarına veraset yoluylaverilir. Her il'in de kendi içinde boy ve uruğlara ayrılmış bulunacağı dadüşünülebilir. 

Kaynaklarda geçen bazı unvanlardan Kimek Devleti'nin üst orunlarıhakkında bilgi edinebiliyoruz. Bu unvanları zaten ilk ortaçağ'daki Türk devletlerindede bulmaktayız. Unvanların başında “Hakan” geliyor. Eski ve asıl şekli“Kağan” olan bu unvan, bağımsız devlet başkanına verilirdi. Hakan'ın saraydakieşi olan kadın “Hatun” ilk çağlardan beri bütün Türk devletlerindekullanılmıştır. “Yabgu” (Kimek destanı vb.) ve “Şad” (Kimek destanı)unvanları, oldukça eski bir geçmişin eseri olarak, Hakan'ın yakınlarına, kendiidaresindeki ülkenin bir bölümünü idare etmek üzere verdiği bir vazife unvanı idi.Ancak bunlar yer ve zamana göre, biri önde öteki arkada tutulmuştur. Yüksekseviyedeki başka bir unvan da “Tutug” (bir okuyuşa göre: Totok)'dur (Kimek destanıve Mücmelü't- Tevarih). Bu, bir bölgenin askerî-mülkî idarecisine verilirdi. 

Kültür 

Kimekler, gerek kaynaklarındaki bilgilerden ve gerek günümüzekalan dil kalıntılarından açıkça anlaşıldığı üzere, Türk diliylekonuşuyorlardı. Elimizdeki dil kalıntıları dikkatle incelenince, Kimek Türkçesindeiki ağız bulunduğu da ortaya çıkıyor. Ülke nüfusunun büyük kısmı, komşuOğuzlar ile birlikte Ana-Türkçe (Y-Türkçesi) konuşmakta idi. En kuzey batıdabulunan bir kısım Kıpçaklar ile bir kısım Yimekler ise, Bulgar Türçesi(S-Türkçesi) tesirinde bir ağıza sahip idiler. 

İlk çağlar boyunca bütün Türk devlet ve boylarında olduğu gibi,Kimekler'de de Kamlık (Şamanizm) dini hakim bulunuyordu. Onların Gök'e (Tanrı'ya)taptıkları, Atalar ruhu'na ve Ateş'e de büyük saygı gösterdikleri biliniyor.Kimekler'de “Su kültü” bulunduğu Gerdizî'nin aktardığı Kimek destanındanortaya çıkıyor. Orada belirtildiği üzre, onlar Ertiş ırmağı'nı ulu Tanrısısayarlarmış. İshak ibn el-Hüseyin (XI. yy)' in yazdığına göre de Kimekler ölenkişilerin cesetlerini yakarlar ve küllerini büyük akarsulara (Ertiş ırmağına)dökerlermiş. Ünlü Arap gezgini, Ebu Dulaf (Mis'ar b. Muhalhil, 941) Kimekler'de birYada taşı bulunduğunu haber veriyor. 

Kimek ocakları (âile)'nda ataerkil hakimiyet vardı. Bu, ilk çağdan gelen bütünTürk boylarında böyledir. 

Onlarda hayat tarzlarından başlıca iki unsurun hakim bulunduğu anlaşılıyor.Nüfusun büyük çoğunluğu, göçerevli bir hayat tarzı sürdürürdü. Kuzeykesimindeki ormanlık yerlerde yaşayan Kimekler, oldukça yerleşik bir yaşayışa sahipidiler. Sayıca çok az olan bu oturaklar, daha çok avcılık ile geçinirlerdi. Buoturaklar dışındakiler, hayvan besleyiciliği (çobanlık) ile meşgul olurlar,geçimlerini bunların ürünleriyle sağlarlardı. O halde Kimek Devleti'nin asıliktisadî yapısı bu hayvan besleyiciliğine ve onlardan alınmış ürünleredayanmaktaydı. Geçimlerinin bir yolunun da avcılık olduğu bilinmektedir. Kimeklersamur (semmûr) kakım ve sincap gibi kürklü hayvanları avlarlardı. Onların kışınkarlı günlerinde kürk hayvanı avına çıktıklarını Mervezî anlatır. Avcılık,yerleşik Kimekler'de asıl geçim, göçerevlilerde ise yardımcı meşguliyet olarakkabul edilmişti. Ocakların bütün servetlerini büyük hayvan sürüleri teşkilederdi. Besledikleri ve ürettikleri hayvanların başında at, sığır ve koyun gelirdi.Gerdîzî'nin anlattığına göre, Ertiş ırmağının yukarı boyunda binlerce vahşiat bulunuyordu. Kimekler, kementler ile bu atlardan yakalar ve ehlileştirirlerdi. Yine bukaynak, onlarda deve bulunmadığını, getirilse bile çok yaşamadığını belirtir. 

Göçerevli Kimekler'in besledikleri büyük sayıda ki hayvanları kışın kendisert iklimlerinde korumaları çok güç olurdu. Oğuzlar ile iyi anlaştıklarıyıllarda kış şiddetli olunca hayvan sürülerini alır, Oğuzların yaylalarınageçerlerdi. Sert soğuklarda bineklerini götürdükleri bir bölge Oğuz yurduna yakınAk tag (Ök tag) idi. 

Göçerevli Kimekler, hayvan besleyicisi olmaları dolayısıyla yılı yaylak vekışlak denilen belli iki yöre arasında yarı göçebe geçirirlerdi. Yazın yaylaktaotlaklarda, sulak yerlerde ve çayırlarda dolaşırlardı. Bu hayat tarzının birgereği olarak büyük çadırlar altında barınırlardı. Keçeden yapılmış büyükotağlardan küçük çadırlara kadar değişik barınakları vardı. Kışın karlıgünlerini soğuktan korunabilen vadi ve su kenarlarındaki kışlaklarındageçirirlerdi. Orada toprak altında ağaçtan su hazineleri yapmışlardı. Soğuğunşiddetlendiği günlerde sular donunca, kendileri ve hayvanlar bunlardan yararlanırdı. 

Hudûd yazarı, Kimekler ile Kırgızlar'da giyimin tamamen aynı olduğunu belirtir. Butarz giyimin, zaten göçerevli yaşayışın gerektirdiği hususlara uygun birimlerdenoluştuğuna göre, eş olması çok tabiidir Karda Kimekler'in kayak kullandıkları dabelirtilir. 

Kimekler'in yiyeceklerinin başında hayvanlardan elde ettikleri besinler gelirdi. Bolmiktarda koyun, sığır ve at eti yerler, sütlerini de içerlerdi. Yaylakta semirtilmişhayvanların eti ve sütü en iyi gıdadır. Etler kurutulup saklanarak kışın dayenirdi. Bu et kurutma usulü, bugün bizde de yapılan “pastırma” biçimindeolmalıdır, içecekleri arasında süt ve bundan yapılmış olan besinler vardı.Kimekler, at sütü de içerler ve bundan hazırladıkları mayalı içkiye de“kımız” derlerdi. Kımız, besin değeri yüksek bir içkidir. 

Kimekler'in başta komşuları olmak üzere, birçok millet ile alış-veriş yaptıklarıanlaşılıyor. Çevre ülkeler ile canlı hayvan ve ürünleri (et, deri, yapağı,halı, dokuma vb) üzerine ticaret yapılırdı. Ayrıca, avladıkları kürklühayvanların postlarını da ihraç ederlerdi. Bunlara karşılık dışarıdan başkaihtiyaç maddeleri alırlardı. Ticarette paradan çok, değiş-tokuş'un esasalındığı düşünülebilir, İslâm tüccarlarının Oğuz, Kimek ve Kırgız illerigibi ana yollar dışında kalmış olan Türk yurtlarında toplu halde çetin yollardaaylarca dolaşarak ticaret yaptıklarını, pazar açtıklarını biliyoruz. İslâmcoğrafyacılarının haber kaynağı olan bu tacirlerin güvenlik içinde dolaşmalarıda ayrıca dikkate değer bir husustur. Gerdizî ile Mervezî, Kimek ülkesinde tuzbulunmadığını, bunu dışarıdan temin ettiklerini belirtirler. Bu madde onlar için oderecede değerli idi ki, samur kürk ile değiştirmeye razı oluyorlardı.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol