İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Buyuk Selcuklular Sayfa 1
 


BÜYÜK  SELÇUKLULAR  Sayfa - 1

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu

Türklerin tarihboyunca kurdukları devletlerden en önemlilerinden birisi Büyük Selçuklu Devleti'dir.Selçuklular 24 Oğuz kabîlesinden Kınık boyuna mensupturlar. Oğuzlar X. yüzyıldaSır-Derya (Seyhun) ile Hazar Denizi'nin doğusu ve Aral Gölü arasındaki bölgedeyaşarken Kınık boyu da bunların arasında Sır-Derya suyunun ağzına yakın oturmaktaidi.
X. yüzyılın başında Oğuz Devleti'nin "Yabgu" unvanı taşıyan birhükümdâr idâre etmekte idi.

Selçuklu âilesininatası olan Temir-Yalıg (Demir yaylı) lakablı Dukak (veya Dokak) Oğuz Devleti'ndekuvvetli bir askerî ve siyâsî mevkie sâhipti. Gerçekten de demir gibi kuvvetli,kendisine güvenilen ve danışılan bir insandı. Yabgu'nun diğer bir Türk topluluğuüzerine tertip ettiği sefere Dokak itirazda bulunmuş bu sebeple ikisinin arasıaçılmıştı. Yabgu'nun bu sefere Müslümanlara karşı tertip ettiği, hattâDokak'ın gizlice Müslüman olduğu rivâyeti de vardır.

Dokak

Aral gölü civarındakiOğuz devletinde vazifeli olduğunu gösteren kısa bilgi dışında, hakkında mâlûmatsahibi olmadığımız Dokak, eskiden beri reislik mevkiini elinde tutan bir âiledengelmekte idi. Nitekim daha Tuğrul Bey zamanından itibaren tarihî kaynaklar Dokakailesinin asaletini belirtmekte birliktirler.

Dokak ile kendisine tâbi kütlelerin,Aral gölü kuzeyindeki yurtlarında iken, Hazar-Türk devletine bağlı olduğu ileri sürülmüşise de, o sıralarda Hazar devletinin hayli sarsıntılara uğradığı ve Peçenekler'intazyiki sebebiyle de komşuları Oğuzlar ile ittifak etmek zorunda kaldığı düşünülürse,bu tâbiiyetin şüphe ile karşılanması gerekir.

Kıpçak bozkırındaki Oğuzlar'ınbaşbuğu bulunan Dokak'ın Oğuz devleti içinde nüfuzlu bir idareci olduğu veya aynıdevlette federatif bir kuvveti temsil ettiği ihtimali umumiyetle kabul edilmiştir.Nitekim Oğuz devletinde Yabgu'dan sonra gelen en büyük şahsiyet olduğu devletidaresindeki mes'ul mevkiinden anlaşılan Dokak, Yabgu'nun bir Türk zümresi üzerineyapmak istediği sefere itiraz etmiş, bu yüzden çıkan kavgada kendisi yüzündenyaralanmış, fakat gürz ile vurduğu Yabgu'yu atından düşürmüştür.

Bu mücadeleyi bahis konusueden bazı kaynaklar, Dokak'ın İslâm ülkelerine karşı tertiplenen sefere engel olduğunukaydetmekle bu Oğuz başbuğunu İslâm müdâfii olarak göstermek istemişlerdir.

Fakat o tarihlerde diğer Oğuzlar'labirlikte Kınık boyunun dinî durumu iyice aydınlanmış değildir. Vaktiyle Selçukluâilesindeki İsrâil ve Mikâil gibi adlardan dolayı bu âilenin Hıristiyanlığı veyaMusevîliği kabul ettiği iddiaları kuvvetli temellere dayanmayan tahminler olmaktanileri geçememiştir.

Oğuzlar'ın ancak X. yüzyılınikinci yarısından itibaren müslüman olmaya başlamaları ve Dokak soyundan ilk müslümankişi olarak Selçuk'un gösterilmesi sebebiyle, Dokak'ın da İslâmiyet ile ilgisininbulunduğunu kabûle imkân yok gibidir. O sıralarda Selçuklu âilesinin henüz eski Türkinancında olduğuna hükmetmek herhalde daha doğrudur.


Selçuk Bey

Dukak'ın oğluSelçuk babasının ölümünden biraz sonra üstün vasıfları ile dikkati çekmiş veYabgu tarafından genç yaşta "sü-başı" (ordu kumandanı) tayin edilmişti.Yabgu, gün geçtikçe devleti içinde durumu kuvvetlenen Selçuk'u kıskanmıştı. Selçukise öldürülmekten korkarak kabîlesi, yakın adamları ve sürüleri ile bulunduklarıbölgeden ayrılmış, İslam ülkeleriyle Türk ülkelerinin birleştiği bir uç"sugûr" şehri olan Cend havâlisine gelmişti (Tahmînen 961).

Selçuk'unCend'e gelişinin Oğuz Devleti'nin Kıpçaklar tarafından yıkılması ile ilgilibulunduğu illeri sürüldüğü gibi, bu göçün başlıca sebebinin yer darlığı veotluk yetersizliğinden olduğu da kaynaklarda belirtilmiştir. Nitekim Selçuklu göçündenbahseden kaynaklardan bir kısmı Selçuk'un emri altındaki kütlelerin, kalabalık oluşlarıve yerlerinin kâfi gelmeyişi yüzünden, Mâveraünnehir'e doğru indiklerini tasrihetmişlerdir. Oğuz devletinin kışlık merkezi, Hazar ile Aral arasındaki, Yeni-kent şehrinden(bugünkü Cankent harabeleri) ayrılırken Selçuk'un beraberinde, başta Kınık boyumensupları olmak üzere, diğer Oğuz kütlelerinin külliyetli miktarda at, deve, koyunve sığır getirmiş olmaları bunu teyid eder.
Bu sıralarda İslâm dîni Türk kütleleri arasında süratle yayılmakta idi.

Yeni-kent'denuzak olmayan ve Mâverâünnehir'den göç etmiş müslümanların oturduğu, Türkler ileİslâm ülkeleri arasında bir sınır şehri olan Cend'e Selçuk'un gelişi tarihte mühimbir çağın başlangıcı olmuştur. Birçok kalabalık Türk kitlelerinin İslâmiyetegirdikleri bu devirde, dinî inançlarına yabancı olmadığı ve esasen Kâşgarlı Mahmûd'agöre, ahalisinin bir kısmı Türk olan bir müslüman bölgesinde yaşamak için zarurîve ayrıca, siyasî imkânlar sağlamak bakımından da lüzumlu gördüğü İslâmiyetikabûlü düşünen, böylece yeni çevrenin siyasî ve sosyal şartlarını kavramaksuretiyle devlet adamlığı vasfını isbat eden Selçuk, Buhâra ve Harezm gibi civar İslâmülkelerinden din adamları istedi ve kendisine bağlı Oğuzlar ile birlikte müslümanoldu.

Bundan sonrakaynaklarımızda "Selçuklular" (Salçukiyân, Salâcika) diye anılan ve aynızamanda, önce Karluklar, sonra Oğuzlar arasında, islâmiyete girmezden evvel dahi,siyasî bir tâbir olarak kullanıldığı anlaşılan Türkmen adı ile zikredilen bu Türkkütlesi, böylece siyasî ve sosyal yönden yeni bir hüviyet kazanmış bulunuyordu. Oğuzyabgusunun, yıllık vergiyi tahsil etmek üzere Cend'e gelen memurlarını, "kâfirlereharaç vermeyeceğini" söyleyerek uzaklaştıran Selçuk, İslâmiyet için cihâdahazır "gazi" sıfatiyle, Oğuz devletine karşı mücadeleye girişiyordu.

Daha sonra daYabgu tarafından gönderilen kuvvetlerle çarpıştı. Selçuk bu bölgede kolaylıklatutundu ve Yabgu'nun hâkimiyetine son vererek Cend'e müstakil bir beylik kurdu.
Selçuklular Cend'de bulundukları sırada çevrede ikisi Türk (Karahanlılar veGazneliler) ve Sâmânîler olmak üzere üç büyük devlet var idi. Mâverâünnehr'deüstünlüğü ele geçirmek için Karahanlılar ve Sâmânîler savaş halinde idiler.

Selçuk, Müslümanolmayan Türkler üzerine yaptığı gazâlar sonucu şöhret kazanmış ve emrindeki Oğuzlarile mühim bir kuvvete sâhip olduğunu göstermişti. Onun bu şöhreti Mâverâünnehr'deüstünlüğü ele geçirmeye çalışan devletlerden biri olan Sâmânîler ile anlaşmasınısağladı. Sâmânîler, devlet sınırlarının diğer Türk akınlarına ve Karahanlılar'akarşı korunmasına karşılık Selçuklu Oğuzlarına Buhârâ civarındaki Nûr kasabasıyöresine yerleşme müsaadesi veriyordu (985-86). Bununla beraber Nûr kasabası ve civârındakiotlaklara gelenler Arslan İsrâil ile birlikte olan Oğuzlar idi. Selçuk'la beraberolanlar yine Cend civarında kalmışlardı.

Bundan sonra Yabgu unvanıtaşımakta olan Arslan'ın Sâmânî Devleti'ne yardımcı olduğu görülmektedir.Arslan Yabgu kumandasındaki Oğuzlar ile Sâmâni şehzadesi İsmâil el-Muntasır,Karahanlılar karşısında başarılı savaşlar yaptılar. Oğuzlar bu savaşlardanellerine çok ganîmet geçince İsmâil el-Muntasır'dan ayrılarak yurdlarına döndüler.Bu ayrılış el-Muntasır'ın Karahanlılar karşısında başarısız kalmasına ve ölümünesebep oldu (10059). Onun ölümüyle Sâmânî Devleti'nin yeniden dirilme ümidi dekayboluyordu. Bunun neticesinde Mâverâünnehr Karahanlılar'ın, Horasan'daGazneliler'in hâkimiyeti altına girdi.


Arslan Yabgu Dönemi

Uzun ömürlü olduğuanlaşılan Selçuk ise yüz yaşını geçmiş olduğu hâlde 1007 tarihinde Cend şehrindeöldü. Selçuk'un Mikâil, Arslan İsrâil, Yûsuf ve Mûsâ adlarında dört oğlu vardı.Mikâil daha babasının sağlığında bir savaş sırasında ölmüş, onun evladlarıÇağrı ve Tuğrul Beyler dedeleri Selçuk tarafından yetiştirilmişti. Selçuk'un ölümüile âilenin başına Arslan Yabgu geçti. Bir müddet sonra Selçukluların hepsiCend'den ayrılarak Arslan Yabgu'nun faaliyet sahâsı olan Buhârâ civarına idiler.

Sâmânîlerin ortadankalkması ile Mâverâünnehr'e Karahanlıların hâkim olması, Selçukluların bu bölgedeadı geçen devlet ile karşı karşıya kalmalarına sebep olmuştu. Tuğrul ve ÇağrıBeyler, İlig Han Nasr'ın hücumuna uğradıkları zaman, yine Karahanlı hânedânındanBuğrâ (Ahmed b. Ali) Han'ın yanına Talas havalisine gitmişlerdi. Ancak Buğrâ Han'ınonlara düşmanca davranarak Tuğrul Bey'i tutuklaması üzerine, Çağrı Bey bir baskınlaKarahanlılar'ı mağlûp etmiş ve kardeşini kurtarmıştı. Yer sıkıntısı ve bubaskılar karşısında Tuğrul çöllere çekilirken, Çağrı Bey de Doğu Anadolu'ya meşhurakınını yapmıştı (1016-1021).

Çağrı ve Tuğrul Kardeşler

Selçuk Bey öldüğüzaman torunları Çağrı ve Tuğrul Bey'ler 17-21 yaşlarında idiler ve devletidaresinde "bey" olarak görev yapıyorlardı.

Selçukluailesine mensup beyler, yeni yabgu Arslan Bey'e bağlı idiler, ama emirlerindekikuvvetlerle hareket ediyorlardı. Bunların ara sıra destek vermelerine rağmen SâmanîDevleti Karahanlılara mağlup oldu. Batı Karahanlılar Buhara-Semerkant bölgesini elegeçirdiler. Şimdi Selçuk beyleri güçlü Karahanlılarla karşı karşıya idiler veüstelik Karahanlılar Gaznelilerle de anlaşmış bulunuyorlardı.

Batı KarahanlılarSelçuklulardan çekiniyordu. Bir yandan kuvvetlerinden yararlanmak için onlarıkendilerine çekmek istiyorlardı ama, bir yandan da onlara güvenmek istemiyorlardı. Karşılıklıgüvensizlik arttı ve karşılaşma kaçınılmaz oldu. Tuğrul ve Çağrı kardeşler,bu karşılaşmadan önce, Doğu Karahanlı hükümdarı Buğra Han'a başvurdular vekendilerinden yana tavır almasını istediler. Sonra da Buğra Han'ın arzusuna uyarakTalas bölgesine gittiler. Çünkü bulundukları yer onlara dar geliyordu.

Buğra Han daSelçuklulardan çekiniyordu. Çünkü Selçukoğulları'nın hakanlık peşinde olduklarınıbiliyordu. Onun için, aralarındaki bir anlaşmazlığı bahane ederek Tuğrul Bey'itutuklattı. Tuğrul Bey'in kardeşi Çağrı Bey (Çakır Bey de denir), şiddetli birbaskınla Buğra Han'ın kuvvetlerini yendi, bazı kumandanlarını esir aldı ve kardeşiTuğrul Bey'i kurtardı.
Tuğrul ve Çağrı Beyler Talas'tan tekrar Maveraünnehir'e, Buhara taraflarına döndüklerizaman burası Batı Karahanlı ailesinden Ali Tegin'in idaresine geçmiş bulunuyordu. AliTegin Selçukoğulları'na bir yandan askeri güçle karşı koyarken, öbür yandan Türkistan'dakimeliklere ve sultanlara mektuplar yazarak yardım istedi.

İşte, biryandan bu siyasi baskılar, öte yandan yer darlığı ve otlak yetmezliği yüzünden,Selçuklular kendilerine daha huzurlu bir yer aramak için, Anadolu'ya doğru bir akın düzenlemekzorunda kaldılar.


Rüzgar gibi uçan atlar üzerinde uzun saçlı Türkmenler

Tuğrul ve Çağrı Beyler, tıpkı Göktürkbaşbuğları Bilge ve Kül Tegin kardeşler gibi hareket ediyorlardı. Tam bir dayanışmaiçinde idiler. Aralarında nifakçıları barındırmadılar. Büyük kardeş ÇağrıBey, Kül Tegin gibi eşsiz bir savaşçı, küçük kardeş Tuğrul Bey ise siyasi birdeha sahibi idi. İki kardeş, başlarında bulundukları Oğuz-Türkmen boyları için,batıda geniş ölçüde bir keşif seferi yapmak üzere anlaştılar. Tuğrul Bey halkı,hücuma maruz kalmayacağı bozkır bölgelerine çekti.

Çağrı Bey iseüç bin kişilik süvari kuvveti ile Anadolu'ya doğru hareket etti. Gaznelileridaresindeki Horasan ve Azerbaycan üzerinden ilerleyerek, ama buralarda eğlenmeden,Bizans'ın doğu eyaleti olan Van Gölü etrafında göründü. Burada, Ermeni VaspuraganKrallığı'nın kuvvetlerini bozguna uğrattı ve topraklarını işgal etti.
O devir kaynaklarında, Bizans'ın doğu eyaletlerinde görülen Çağrı Bey'in süvarilerinden"Rüzgar gibi uçan atlar üzerinde uzun saçlı, yaylı ve mızraklı Türkmenler..."diye söz ediliyor.

Çağrı Bey Vandolaylarını ele geçirdikten sonra kuzeye yöneldi. Burada Gürcü kuvveleri onunla çarpışmayacesaret edemeyerek çekildiler. Daha kuzeyde bulunan Ermeni Ani Krallığı, ÇağrıBey'i durdurmaya çalıştı. Fakat Çağrı Bey, sayısı az ama rüzgar kanatlı süvarileriyleve bozkır taktiği ile Ani Krallığı kumandanı Vasak Pahlavuni'nin kalabalık ordusunubozguna uğrattı. Bu savaşta Pahlavuni öldü. Bundan sonra Doğu Anadolu bölgesindebulunan Ermeniler, Bizans'ın hakimiyetindeki Orta Anadolu'ya doğru göç ettiler.
Çağrı Bey, Ermeni ve Gürcü memleketlerinde bir süre kaldıktan sonra, 1021 yılında,Maveraünnehir'deki kardeşi Tuğrul Bey'in yanına döndü. Böylece sonuçlanan keşifseferinde, yurt edinecekleri bölgeyi tespit etmiş oluyorlardı. Artık Türkmenlerinhedefi Anadolu olacaktı.

Arslan Yabgu ise,Karahanlılardan Ali Tegin ile birleşerek onun Buhârâ'yı ele geçirmesine yardımcıolmuştu (1020-21). Yûsuf Kadır Han'ın büyük kağanlığını tanımayarak isyan edenAli Tegin'in, Arslan Yabgu ile ittifâkı, Mâverâünnehr'e hâkim olmak isteyen Karahanlıve Gazneli devletleri için kuvvetli bir engeldi. Bu durumu değerlendiren Yusuf KadirHan, Gazneli Mahmud ile görüşmek istedi.

İki Türk hükümdarı1025 yılında Semerkant'da buluştular. "Maveraünnehr Görüşmesi" diye anılanbu buluşmada, Kadir Han, Selçukluların Gazneli Devleti için de büyük bir tehlikeolduğunu söyledi ve Sultan Mahmud'dan, Selçukluların Maveraünnehir'den uzaklaştırılmasınıveya zararsız hale getirilmesini istedi. Gazneli Mahmud aynı düşüncedeydi. KendisiHint seferine çıkacaktı ve o sırada Selçukluların ülkesine saldırmalarındankorkuyordu. Onun için bir hile düşündü. Önemli meseleleri görüşmek ve güyakendisine danışmak için Arslan Yabgu'yu Semerkant'a davet etti. Semerkant'a gelenArslan Yabgu'yu hile ile tutuklattı ve Hindistan'a sürdü. Burada bir kaleye kapatılanArslan Yabgu 7 yıl sonra (1032'de) öldü.

Mûsâ Yabgu

Arslan Yabgu'nun tutuklanmasından sonra ona bağlıTürkmenler bir süre başsız kaldı ve bir kısmı dağıldı. Çağrı ve TuğrulBeyler bunları bir araya toplama, kendi Türkmenlerine katmak için çalıştılar. Bu sıradadört bin hanelik bir grup, Gaznelilerin müsaadesi ile Horasan'ın çeşitli bölgelerinegeçtiler. Bunlardan büyük bir grup kendi başbuğlarını idaresinde Irak'a gittiler vebundan sonra Irak Türkmenleri olarak anıldılar. Diğer bazıları da Anadolu'ya veoradan Azerbaycan'a geçtiler.

GazneliMahmud'un Arslan Yabgu'yu hile ile tutuklatmasını ve Hindistan'a sürmesini Tuğrul veÇağrı kardeşlerle Arslan Yabgu'nun oğulları unutamadılar ve tam bir dayanışma içinde,intikam almayı akıllarına koydular. Fakat, devrin en güçlü devleti olan Gaznelilerleaçık bir savaş yapacak durumda değillerdi.

Selçuklulararasında Tuğrul ve Çağrı Beyler artık ön planda idiler. Türkmenlerin idaresintamamen onlarda idi. Fakat, töre ve teşkilat gereği, öteki amcaları Musa Bey'i yabguseçtiler. Selçuklular tekrar Buhârâ'yı ele geçiren Ali Tegin ile önce anlaşamadılar,onun baskısı neticesi Hârezm'e çekildiler ve Gaznelilerin valisi Altuntaş'ın gösterdiğibölgede oturdular. Bu sırada Gazne Sultanı Mahmud ölmüş, yerine oğlu Mesud geçmişti(1030). Bu tarihten sonra önemli değişiklikler oldu. Sultan Mesud, Altıntaş'ı AliTigin'e karşı bir sefer hazırlamakla görevlendirdi.

Fakat Altıntaşo günlerde öldü. Sultan onun yerine oğlu Harun'u vali tayin etti. Ali Tigin, Gaznetehlikesine karşı Selçuklulara sokulmak zorunda kaldı. Selçuklular ne pahasınaolursa olsun bağımsız bir devlet kurmak istiyor, bunun için her fırsatı değerlendirmeyeçalışıyorlardı. Onun için, düşmanlıklarını unutmadıkları Ali Tigin'e müsaitdavrandılar.
Öte yandan, Harezm valisi Harun, 1034 ilkbaharından itibaren Gaznelilere karşı bağımsızlıksavaşını başlatmıştı. Harun da babası gibi Selçuklularla iyi ilişkiler içindeydi.Babası Harezm bölgesinde kendilerine yerleşmek için yer gösterdiğinden, Selçuklularonu destekliyorlardı. Ama Selçukluların asıl amacı, yukarıda da belirttiğimiz gibitam bağımsız bir devlet kurmak idi. Gazneli Mahmûd'un ölümü (1030) ve yerineMuhammed'den sonra Mes'ûd'un geçmesi siyâsî durumun değişmesine sebep oldu.

Selçuklulartekrar Ali Tegin ile ittifâk ederek Debûsiye'de Hârezmşâh Altuntaş idaresindekiGazneli ordusuna karşı savaştılar (1032). Ali Tegin'in 1034 yılında ölümü üzerineSelçuklular Gaznelilere karşı istiklal mücâdelesine girişmiş olan Altuntaş'ın oğluHârûn'un daveti üzerine tekrar Hârezm'e göç ettiler. Bu sırada Selçuklular eski düşmanlarıCend emîri Şâh-Melik'in bir baskını neticesi büyük kayıplar verdiler (Kasım1034).

OğuzlarınBaranlı (Koyunlu) soyundan olan Yeni-Kent Yabgusu Ali'nin oğlu ve Cend hakimi Şahmelik'leSelçuklu ailesi arasında eski bir düşmanlık ve kan davası vardı. Çöl yolundangizlice geçen Şahmelik, 1304 yılının Kurban Bayramı günü Türkmenleri gafilavlayarak yedi-sekiz bin kişiyi öldürdü ve birçok esir aldı. Bir hayli de at ele geçirdi.İkinci olay, aynı yıl ölen Ali Tigin'in oğullarının da Selçuklulara cephe almasıidi.

Selçuklular kısazamanda toparlandılarsa da, çok geçmeden dostları Hârûn'u kaybettiler. Hârûn,Gazneliler tarafından hazırlanan bir suikast sonucu öldürüldü (1035).
Selçuklular bu dostlarını kaybettikleri zaman, Hârezm'de fazla durmayarak Horasan'a göçettiler ve Ceyhun'u geçerek Merv yolunda Nesâ'ya geldiler. Daha önce bu bölgeye göçetmiş olan Türkmenler ve Hârezmliler de onlara katılmağa başladılar. Selçuklureisleri Mûsâ Yabgu, Tuğrul ve Çağrı Beyler gönderdikleri bir mektupta durumlarınıanlatmışlar, Sultan Mes'ûd'un hizmetine girmek istediklerini buna karşılık 

Nesâ veFerâve'nin yurt olarak kendilerine verilmesini yazmışlardı. Sultan Mes'ûd buistekleri red ettiği gibi, Selçuklular üzerine Hâcib Begtoğdı idaresinde iyi teçhizedilmiş bir ordu gönderdi. Selçuklular Nesâ bölgesinde bu Gazneli ordusunu ağıryenilgiye uğrattılar (29 Haziran 1035). Daha sonra iki taraf arasındaki görüşmelerneticesi, Gazneliler Devleti Mûsâ Yabgu'ya Ferâve'yi, Çağrı Bey'e Dihistân'ı ve TuğrulBey'e de Nesâ'yı veriyordu. Ayrıca Sultan Mes'ûd Selçuklu reislerine hil'at, menşûrve sancak göndererek, "Dihkan" unvanı vermişti. Selçukluların Gaznelilerile yaptıkları bu anlaşma prestijlerini artırmış olduğundan akın akın Türkmenleronların yanına gelmeye başlamıştı.


Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu

Nitekim Selçukluların bu sâkin devresi çok uzun sürmedi, dört-beş ay geçtiktensonra yeniden Gazneli topraklarına akınlara başladılar. Sultan Mes'ûd, Horasanvilâyetini Selçuklu akınlarına karşı korumak için Sübaşı adındaki birkumandanın idaresinde bir ordu gönderdi. Buna rağmen Selçuklular, idareleri altındakitopluluğa üzerinde yaşadıkları toprakların yetmediğini ileri sürerek GazneliDevleti'nden Merv, Serahs ve Bâverd'in kendilerine verilmesini istediler. Onların buistekleri kabul edilmediği gibi, Sultan Mes'ûd Sü-başı'ya Selçuklular ilesavaşması için kat'î emir verdi.

Serahscivarında iki taraf arasında yapılan savaşı Selçuklular kazandı ve Gazneli ordusuağır bir yenilgiye uğradı (Mayıs 1038). Bu zafer ile Selçuklular istiklâlleri içinilk adımı attıklarına inanmışlar ve yeni bir devlet kurma hazırlıklarınabaşlamışlardı. Kendi aralarında toplanarak eski Türk devlet geleneği gereğincesahip oldukları ve ele geçirmeği düşündükleri ülkeleri aralarında bölüştüler.Tuğrul Bey yeni devletin hükümdarı olarak Nîşâbûr'u, Çağrı Bey Merv'i ve MûsâYabgu da Serahs'ı aldılar. 

Tuğrul Bey ana birkardeşi İbrâhim Yınal'ı öncü olarak Nîşâbûr'a gönderdi. Nîşâbûr halkıSelçuklulara itaat edeceklerini bildirdiler ve şehirde Tuğrul Bey adına hutbe okundu.Daha sonra Tuğrul Bey buraya geldi, böylece Horasan'ın mühim şehri NîşâbûrSelçukluların merkezi oluyordu.

Dandânakan Savaşı (1040)
Diğertarafdan Sultan Mes'ûd Selçukluların artık kendi devleti için ne kadar büyük birtehlike olduğunu anlamış ve onlar üzerine sefere çıkmıştı. Nihayet Sultan Mes'ûdilk iki savaşta Selçukluları mağlûp etmeğe muvaffak oldu (1039). Ancak bu Gaznelileriçin Selçukluları tamamiyle itaat altına alabilecek kesin bir zafer değildi. Bu bakımdanSelçuklulara barış teklif edildi. Selçuklular tarafında da kabul edilen bu teklife göre;Gazneli ordusu Herât'a gidecek, Nesâ, Bâverd, Fevâre şehir ve hududları Selçuklularateslim edilecek, Selçuklular ele geçirmiş oldukları Nîşâbûr, Serahs ve Merv'itahliye edeceklerdi.

İki tarafın da bu geçicibarışı kabul etmelerinin sebebi, dinlenmek ve yeniden savaşa hazırlanmaktı. Selçuklularbarış şartlarına uymadıkları gibi, Gazneli topraklarına yeniden akınlara başladılar.Sultan Mes'ûd tekrar Selçuklulara karşı harekete geçti. Selçuklular ile Gaznelilerarasında devam eden savaşların en büyüğü ve önemlisi Merv civarındaki Dandânakankalesi yakınında oldu. Selçuklular Sultan Mes'ûd idaresindeki ordu karşısında kesinsonucu alarak Gaznelileri hezîmete uğrattılar (24 Mayıs 1040). Dandânakan savaşınıkazandıktan sonra Selçuklu Beyleri toplanarak Tuğrul Bey'i "Horasan Emîri"ilân ettiler. Artık Horasan'da tamamen bağımsız bir devlet kuruyorlar ve büyük birimparatorluk için ilk adımlarını atıyorlardı. Ayrıca devrin âdeti gereğincecivardaki hükümdarlara zaferlerini bildiren "fetih-nâmeler" gönderdiler.

Selçuklureisleri aynı ay içinde Merv şehrinde toplanan Kurultay'da bir araya gelerek mühimkararlar aldılar. Bu toplantıda alınan kararlardan birisiyle Abbâsî Halîfesi Kâimbi-Emrillâh'a sâdık olduklarını ve Horasan'da adaleti tesis edeceklerini bildirdiler.Bundan sonra Selçuklular hâkim oldukları ve ayrıca ilerde ele geçirmeyi tasarladıklarıülkeleri yine eski Türk geleneği gereğince bölüştüler. Bu bölüşmeye göre; TuğrulBey "sultan" sıfatı ile Nîşâbûr'u alarak batıya Irak tarafına gidecekti.Çağrı Bey'e "Melik" unvanı ile merkez Merv olmak üzere Ceyhun ile Gaznearasındaki bölge, Mûsâ Yabgu'ya, Büst, Herat ve Sîstân havâlisi verildi. hânedânamensup şehzâdeler de birer bölgenin zabtı ile görevlendirilmişlerdi. Selçuklular buesas üzerine fetihlere giriştiler ve bu sür'atle gerçekleştirdiler.

Çağrı BeyGaznelilere karşı başarılı savaşlar yaparak, onları Horasan'dan tamamen uzaklaştırdı.Bir Gazneli ordusunu mağlûp ederek Belh şehrini ele geçirdi (1040 yılı sonbaharı).Tuğrul Bey ile beraber Hârezm'e yürüdüler ve ezelî düşmanları Şâh Melik'i mağlûpederek, geçmişte uğradıkları baskının acısını çıkardılar ve Harezm ülkesiniSelçuklu Devleti'ne bağladılar (1043). Daha sonra Çağrı Bey oğlu Alp Arslan'ınyardımı ile başarısını sürdürdü ve Karahanlıları mağlûp etti. Ele geçirdiğibölgelerde Selçuklu hâkimiyetinin tanınması ve buralara Karahanlıların saldırmamalarışartı ile başarılı bir anlaşma yaptı (1050). Çağrı Bey ayrıca Gazneliler sultanıİbrâhim ile de Hindikuş dağları arada sınır olmak üzere anlaştı (1059). İkidevlet arasındaki bu anlaşma yarım asır kadar devam etmiştir. Selçuklu Devleti'ninkuruluşunda büyük rolü olan Çağrı Bey yetmiş yaşında Serahs şehrinde öldü(1060).

Ailenin en büyüğüMûsâ Yabgu, Dandânakan savaşından sonra Herât'ı zabtetti (1040). O Sistân bölgesiniidaresi altında bulunduruyor ve daha çok Herât'da oturuyordu. Ancak onun hânedânınöteki üyeleri kadar başarılı olmadığı anlaşılıyor. Nitekim 1064 yılındaSultan Alp Arslan'a isyan etti. Neticede Herât kalesinde yakalanarak Alp Arslan'ın yanınagötürüldü ve böylece siyâsî hayâtı sona erdi.

Sultan Tuğrul Bey
Sultan Tuğrul Bey, Nîşâbûr'da tahta çıktıkdan,siyâsî değişiklik sebebiyle bozulan nizam ve teşkilâtı yeniden düzenledikten sonrafetihlere girişmişti. Bu harekât sırasında önce Taberistân ve Cürcân bölgelerinive buralardaki mahallî hanedanlar Zîyarîler ve Bâverdîler'i kendine bağladı(1041-42). Ertesi yıl, İbrâhim Yınal, Rey şehrini ele geçirmiş, Hemedân'ı da Kâkûyihanedanının elinden almıştı.

Daha sonraSultan Tuğrul Bey Rey'e geldi, burasını Selçuklu Devleti'nin başkenti yaparak şehrinimârını emretti. Bundan sonra Tuğrul Bey ile Selçuklu şehzâdeleri İbrâhim Yınal,Kutalmış, Kavurd ve Yâkûfî sür'atle İran'ın öteki şehir ve bölgelerinizabtettiler.

Anadolu'ya ilk Türk akınları Türkmenlerinburayı kendilerine yurt yapmak istemeleri neticesi başlamıştı. Ayrıca SelçukluDevleti kurulduktan sonra sultanların kendi bölgeleri içinde yaşayan Müslüman halkınşikâyeti üzerine onları korumak maksadıyla Türkmenleri Anadolu'ya sevk etmeleri debu gazaların diğer bir sebebiydi.

Anadolu'ya Akınlar
Anadolu'ya Türkakınları Çağrı Bey'in meşhur keşif akını ile başlamıştı. Bundan sonra Selçuklularatâbi olmak istemeyen Türkmen reislerinin idaresindeki akınlar Güneydoğu Anadolu bölgesinekadar uzanmıştı. Bu bölgede ve civarında hüküm süren Mervânîler, Ukaylîler veIrak'daki Büveyhî hükümdarı Celâlü'd-devle bu akınlardan Sultan Tuğrul Bey'e şikâyetçioldular.

Bu olayı duyanTuğrul Bey, Türkmenlerin İslâm ülkelerine hücûmdan vazgeçmelerini ve Azarbaycan'adönerek Bizans'a akın yapacak olan emîrlerin hizmetine girmeleri husûsunda bir tâlimatgönderdi. Türkmenler neticede Selçuklu Devleti'nin emrine girmeğe mecbûr olmuşlar veTuğrul Bey'in buyruğuna uyarak bundan sonra Anadolu'da Bizans arâzisine yapılan hemenhemen bütün akınlara iştirâk etmişlerdi.


Bizansla İlişkiler

Sultan Tuğrul Bey, Selçuklu şehzâdeleriniçeşitli bölgelerin fethi ile görevlendirmişti. Bu şehzâdelerden Mûsâ Yabgu'nun oğluHasan Büyük Zab nehri kenarında Bizanslılar karşısında büyük bir yenilgiye uğradı(1048). Tuğrul Bey; İbrâhim Yınal ve Kutalmış'ı bu yenilginin intikamını almak içinAnadolu gazâsına memur etti. Bu iki şehzâdenin idaresindeki Selçuklu ordusuHasankale'de Bizans ordusunu mağlûp ederek Gürcü prenseslerinden Lipârit'i esir aldı(18 Eylül 1049) ve büyük ganimetlerle Tuğrul Bey'in yanına döndü. Bizans İmparatorluğubatıda topraklarını ciddî bir şekilde tehdit eden diğer bir Türk kabilesi Peçeneklerinakınları sebebiyle doğuda Selçuklular ile anlaşmak zorunda idi.

Ayrıca esirbulunan Lipârit'i de kurtarmak istiyorlardı. Neticede İstanbul'da daha önce inşâedilmiş, fakat o sırada harap durumda bulunan câmiin tamir edilmesi, Fâtımî Devletiadına okunan hutbenin Bağdad Abbâsî Halîfesi ve Tuğrul Bey adına okunması kararlaştırıldı.Bizanslılar Selçuklu Devleti'ne yıllık vergi ödenmesi için yapılan teklifi kabuletmediler.

Taht mücâdelelerigibi bazı iç meselelerinin baş göstermesi sebebiyle Selçuklular bir süre Anadolu'yaakın yapmadılar. Bundan sonra Sultan Tuğrul'un bizzat Anadolu'ya sefer yaptığını görüyoruz.Sultan Tuğrul, Van gölü'nün kuzeyindeki Bargirî ve Erciş kalelerini aldıktan sonraMalazgirt'i kuşattı ise de, burayı zabtetmeye muvaffak olamadı. Bu sırada Selçuklularüç kol hâlinde doğu ve kuzey-doğu Anadolu'ya gelmemesine rağmen, muhtelif Selçukluemîrleri akınlara devam etmişlerdir. Bu akınlar gelecek fetihlere zemin hazırlamışve Bizans mukâvemetini kırmada büyük ölçüde faydalı olmuştur.

 
Tuğrul Bey'in Bağdad'a Gidişi

AbbâsîHalîfesi Kâim bi-Emrillâh Bağdad'da Büveyhîler ve Türk askerleri kumandanı ArslanBesâsîrî'nin baskısı altında idi. Ayrıca Arslan Mısır'daki Fâtımî Devleti ilede temasta idi. Bu durum karşısında Abbâsî halîfesi ısrarla Sultan Tuğrul Bey'i Bağdad'adavet etmiş ve kendisini bu güç durumdan kurtarmasını istemişti. Nihayet bu davetlersonucu Sultan Tuğrul Bey harekete geçerek Aralık 1055'de İslâm dünyasının ozamanki merkezi olan Bağdad'a girdi. Arslan Besâsîrî, sultanın gelişini duyduğuzaman önce Hille'ye sonra da Rahbe'ye çekilmişti.

Bağdad'da bulunan TürklerleDeylemli askerlerin sebep olduğu olay sonucu Selçuklu askerleri ile aralarında çarpışmaoldu. Selçuklu ordusu bu hareketi bastırdı ve âsileri cezalandırdı. Büveyhî emîriMelik ür-Rahîm de yakalanarak hapsedildi ve Irak Büveyhî Devleti'nin hâkimiyetine sonverildi. Bu sûretle Bağdad'da âsayiş sağlandı. Sultan Tuğrul Bey, halîfenin yıllıkgelirini az görerek, artırılmasını emretti. Daha sonra Arslan Besâsîrî üzerinebir sefere çıktı (15 Ocak 1057).

Besâsîrî tekrarRahbe'ye kaçtı. Tuğrul Bey ise, Cizre ve Sincâr'ı aldıktan ve Musul'u İbrâhim Yınal'ınidâresine bıraktıktan sonra tekrar Bağdad'a döndü (23 Aralık 1057). Sultan TuğrulBey Bağdad'a döndükten sonra bu defa Abbâsî halîfesi ile görüştü. Halîfeliksarayında büyük bir merâsim yapıldı. bu görüşme sırasında halîfe, sultanınfaaliyetlerinden memnun olduğunu belirttikten sonra Tuğrul Bey'i "Melik el-Maşrıkve'l-Mağrib" ilân etmiş ve ona Ebû Tâlib künyesi ile Rükn ed-Dîn lâkabınıvermişti. Böylece İslâm âleminin dünyevî hâkimiyetini halîfe kendi rızâsı ileTuğrul Bey'e devr ediyor ve bir asırdan beri Büveyhîlerin tahakkümünde yaşamaktaolan İslâm'ın manevî lideri halîfeler eski itibarlarını kazanmış oluyorlardı (15Ocak 1058).

İbrahim Yınal'ın Katli ve Tuğrul Bey'in Vefatı
Daha sonra Fâtımîler ve Arslan Besâsîrî'ninteşvikleri ile saltanatta hak iddiâsı ile İbrâhim Yınal'ın isyânı, Sultan TuğrulBey'i Bağdad'dan ayrılmağa mecbur etmişti. Bu fırsattan yararlanan Besâsîrî tekrarBağdad'a girdi (27 Aralık 1058) ve hutbe Mısır Fâtımî hükümdarı el-Mustansır adınaokundu. Abbâsî halîfesi ise Besâsîrî'nin müttefiki Kureyşe teslim olmuştu. TuğrulBey, İbrahîm Yınal karşısında çok zor durumlara düştü.

Nihâyet yeğenleriAlparslan, Kavurt ve Yâkûtî'nin yardımları ile İbrâhîm Yınal, Türklerde hanedanazasının kanlarının akıtılmayacağı ananesine uyularak, yayının kirişi ile boğuldu(1059). Sultan Tuğrul Bey bundan sonra tekrar Bağdad üzerine yürüdü. Besâsîrî şehriterk etmekten başka çare bulamadı (14 Aralık 1059). Tuğrul Bey Abbâsî halîfesiKaim bi-Emrillâh'ı tekrar Bağdad'a getirterek makamına oturttu.

Artık sıragerek hilâfet makamının gerekse Selçuklu Devleti'nin başına belâ olan Besâsîrî'yegelmişti. Besâsîrî ise, Hille emîri Dubeys'in yanına sığınmıştı. Nihâyet üzerinegönderilen bir Selçuklu birliğinin hücumu sonunda Besâsîrî ele geçirilerek öldürüldü(18 Ocak 1060). Bir süre sonra Sultan Tuğrul Bey halîfenin kızı ile evlenmek istedi.Halîfe Kaim bi-Emrillâh bu isteği önce kabul etmedi ise de, netîcede razı oldu. Nikâh22 Ağustos 1062'de Tebriz dışında kıyıldı.

Tuğrul Bey dahasonra eşi ile beraber Rey şehrine döndü ve burada hastalanarak 70 yaşında öldü (4Eylül 1063). Sultan Tuğrul Bey, Selçuklu Devleti'ni sağlam temeller üzerine oturtmuşve devletin sınırlarını Ceyhun'dan Fırat'a kadar genişletmiştir. Ayrıca TürkmenleriBizans'ın idaresinde bulunan Anadolu'ya sevkederek burasının bir Türk yurdu hâlinegelmesine yardımcı olmuştur.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol