İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Oguzlar
 


OĞUZLAR

Oğuz adıOğuz adı “ok” kelimesinden getirilmektedir. Ok, Türkçe’de aynı zamanda“kabile” manasındadır. Nitekim kelime, daha o çağlarda, Çince’ye “kabile”diye tercüme edilmiştir (mesela On-ok= On kabile). Buna göre “ok” sözüne eskiTürkçe’de çoğul eki olan z ilavesi ile türetilen “Oğuz” adı aslında“ethnique” bir isim olmayıp, doğrudan doğruya “Türk kabileleri” manasınıifade eden bir kelimeden ibarettir. 

“Oğuz” adı ilk defa Barlık çayı(Ulu-kem = Yenisey’e dökülür) kıyısındaki 1. kitabede görülmektedir (“AltıOğuz bodunu”). Burada altı kabilenin birleşerek bir “bodun” teşkil etmişolmaları bahis mevzuudur. Kitabe, Bey’lerine ait olduğuna göre de, bu Oğuzlar’ındaha eskiden bu havalide birlik halinde mevcut oldukları kabul etmek lazım gelir. FakatOğuz tarzında adlandırmanın çok daha gerilere götürülmesi mümküngörülmektedir.

Çin kaynaklarında, M.Ö. 2. asra ait,O-kut adında bir kavim (O zaman Türk adı yoktu) zikr edilmiştir. Bu ad Türkçe“Ogur” isminin Çince’deki şeklidir ki, Türkçe’de z sesini rtelaffuz eden Türk topluluklarının söyleyiş farkından ileri gelmiştir. Yani Oğuzadının R Türkçesi’ndeki ifadetarzıdır. Çin kaynaklarında O-kutlar’ın yeri olarak gösterilen Tarbagatay-Kobdobölgesi, bilindiği gibi Türk sahasıdır.

Oğuzlar ve Gök Türklerin Irkdaşlığı 

6. asırdan itibaren Gök-Türk hakanlığında toplanmış olan Türk kabilelerinden birkısmı, 630’da başlayan fetret devresinde, diğer bir çok Türk boyları gibi, kendiaralarında birlik kurarak, Tolga-Selenga ırmakları bölgesinde Dokuz-Oğuz“kaganlığını” meydana getirmişlerdi. 682 yılında İlteriş tarafından mağlupedilen Oğuzlar (inek Gölü Savaşı) bu durumda idi ve muharebede ölen Oğuz devletibaşkanı Baz Kagan’ın balbalı, sonra İlteriş Kagan’ın mezarına dikilmişti. 

Gök-Türk hakanlığı devrinde Oğuzlar’ın davranışlarını isyanlarını yukarıdagörmüştük. Bu münasebetle kitabelerdekiifadeler Oğuzlar’la Gök-Türkler arasında bir ayırım yapılmadığını, hattahakanlığın temelinin Oğuzlar’ın teşkil ettiklerini belirtmeğe yeter. Busebeple Oğuzlar’la Gök-Türkler’in aynı olduğu zaten kabul edilmişti. Ancak, V.Thomsen, Tonyukuk kitabesinde tahsis ettiği son makalesinde Oğuzlar’ı“Türkler’in yüksek hakimiyetinde bir kabile birliği” olarak göstermekte ve butarihi gerçek sonra “etnik” ayrılık gibi alınarak, mesele yeni araştırmalarladerinleşmiş bulunmaktadır. Böylece Oğuzlar’ı Türk kabul etmek veya “başka birethnique teşekkül saymak gibi çok mühim bir ihtilaf noktası ortaya çıkmıştır.

Burada, önce üzerinde durulması gereke husus, Oğuzlar’a mukabil, Türk adınıtaşıyan bu ethniqu topluluğun var olup olmadığıdır. Buna hemen ve kesinlikle menficevap vermek mümkündür. Çünkü “Türk” adının, güç-kuvvet manası ile“etnik kimlik” ifade etmek üzere kullanılmış bir siyasi ad olduğu zikredilmişti.O halde onlar da “Türk” soyundan gelenOğuzlar’la aynı etnik zümreye dahil, yani hem Oğuzlar, hem “Gök-Türkler” aynıırkın mensuplarıdırlar. Şimdi ikinci mesele geliyor: Gök-Türk Devletinikuranlar hangi “Türk” zümresi idi.

Bilindiği üzere bu devlet, adı “Aşına” olan eski bir Türk hükümdar ailesitarafından, etrafındaki “Türk soylu” kütlelerin yardımı ile kurulmuştu. Bukütleler ise ancak kabileler birliği haline gelmiş Türkler (yani Oğuz) olabilirdi. W. Barthold’un “Gök-Türk hakanlarınınDokuz-Oğuzlar’dan neşet ettiği” görüşü, kadim Aşına ailesinin bu Oğuzbölüğü mensupları ile ilgisini ispat etmeği gerektirir ise de 6-7. asır Türk(Gök-Türk) kütlesinin doğrudan doğruya Oğuzların bu grubundan meydana geldiği Çinkaynaklarınca açıklanmaktadır.

T’ang devri vesikalarında (T’ang-su ve Kiu T’ang-shu yıllıkları ve ayrıca 4 haltercümesi). Dokuz kabile (Kitabelerdeki “Dokuz-Oğuzlar, bazen Türkler’in(Gök-Türkler’in) dokuz kabilesi” veya “Dokuz kabilenin Türkleri(Gök-Türkleri)”, bazen de “Töles’lerin dokuz kabilesi” diye kaydedilmiştir.Demek ki Tölesler’in Dokuz-Oğuzları ile, Gök-Türkler’in Dokuz-Oğuzlarıaynıdır. Yani, Oğuz kabileleri, Gök-Türklerimeydana getiren topluluktan başkası değildi.

Çin kaynaklarında, Gök-Türk hakanlığı devrinde Oğuzların kendi başlarına(mesela doğrudan doğruya “Oğuz” olarak) zikredilmeyip, sadece Dokuz kabile(Kui-sin) diye, Oğuz kelimesinin tercümesinin verilmesi bizzat T’u-küe (=Türk)’denibaret topluluğun ayrı bir isim altında belirtilmesine ihtiyaç bulunmadığıgösterdiği gibi, kitabelerde I. Gök-Türk Hakanlığı çağında “Oğuz” adınıngeçmemesi de aynı sebepten ileri gelir.

Ancak fetret devrinde Aşına-oğullarının Çin sarayı emrinde birer kukla durumunadüşmeleri üzerine, bazı kabileler kendi aralarında teşkilatlanarak bir “devlet”kurmuşlardır ki, II. Gök-Türk hakanlığı zamanında hükümdar ailesine karşıayaklanan ve hükümetin diğer imkanları ile bastırılmasına çalışan, bu“teşkilatlanmış” Oğuz birliğidir. Bundan sonra kitabelerdeki “Türk bodun”tabiri şüphesiz doğrudan doğruya hakan idaresindeki kütleleri ifade ediyordu.Kitabelerde hakanın “Oğuz bodunu Türk bodunundan idi” demesi ile bu Oğuzlar’ınisyan halinde olmaları arasında bir çelişme görmek güçtür, zira mesele“halkın” vaktiyle destekleyip yücelttiği haneden ile mücadelesinden ibarettir(Türk tarihinde bunun başka misalleri de vardır. Karluklar’ın Kara-Hanlı’lara,Türkmenlerin Selçuklu sultanlarına karşı direnmeleri ve bizzat bir Oğuz olan SultanSencer’in asi Oğuzlar’la çarpışması...)

Gök Türklerden Sonraki Dönem 

Bilhassa İslamkaynaklarında Uygurların Dokuz-oğuz olarak bahsedilmesinden doğan karışıklık,Uygur urugları ile Dokuz-oğuz kabilelerinin tespitinden sonra (bk. yk. Uygurlar)giderilmiş olmalıdır.

Uygurhakanlığının başlangıcında henüz “tegin” olan Mo-yen-çur Oğuzlarınbaşında bulunuyordu. Fakat Oğuzlar az sonra Uygur hakanına da isyan ettiler. Bu defa“Sekiz-oğuz” halinde idiler Mo-yen-çur Kagan, Otuz-Tatarlar’la ittifak etmiş olanOğuzları Burgu’da ve Selenga kıyısında arka arkaya mağlup etti. OğuzlarSelenga’yı geçerek çekildiler.

Bundan sonra,anayurt bölgesindeki Oğuz topluluğu hakkında fazla bilgi yoktur. Herhalde batıyönünde geniş ölçüde bir göç hareketi bahis konusudur. İbnü’l-Esir, HalifeEl-Mehdi zamanında (775-785) Oğuzlar’ın Maveraünnehir havalisine geldiklerinibildirmekte ve Al-Taberî’de zikredilen 820-821 yılında Uşrusana (Seyhun-Semerkandarası)’ya yapılmış bir “Dokuz-oğuz” akınının bunlarla ilgili olduğu tahminedilmektedir.

Buna dayanılarak“Oğuz birliği” mensuplarının, hem de çok kalabalık kütleler halinde, Orhunbölgesinden önce Talas havalisine göç etmiş olmaları gerektiği ve SeyhunOğuzları’nın 11. asırda konuştukları Türkçe’nin kelime ve söyleyişitibarıyla doğu Türkleri’ninkinden farklı olduğu dikkate alınarak, bu göçün 9.asırdan önce vuku bulmuş olması lazım geldiği ileri sürülmektedir.

Oğuz Toprakları 

10. asrın ilkyarısında Oğuzlar Seyhun bozkırları ile, o civardaki Karacuk (Farab) ve Sayram(isticab) şehirleri havalisinde görünmekte idiler. İslam coğrafyacılarına(Al-Balhi, İstahri, İbn Havkal) ve Hududü’l-Alem’egöre Oğuzlar’ın sahası batıda Hazar denizine (bu denizin doğusundaki yarımada bu sebeple Türkçe Mankışlak adını almıştır), güneyde Gürgenç şehri ile,bunun kuzey-batısındaki Cit kasabasına ve Baratekin’in kasabasına (Aral gölününgüneyinde), Maveraünnehir’de Buhara’nın kuzeyine, Karacuk dağlarının eteğindekiSabran şehrine kadar yayılmıştı ve Karacuk dağlarından Hazar’a uzanan yarıçöle “Oğuz bozkırı” (Mafazü’l-Guziya) denilmekte idi.

Oğuz Yabgu Devleti 

Oğuzlar 10. asrın ilk yarısında, kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devletkurmuşlardı. Başta Yabgu bulunuyor. Kül Erkin ünvanlı bir başbuğ ona naiplikyapıyor, orduyu Su-başı idare ediyordu. Yabgu Devleti’nin komşuları Peçenekler veHazarlar’la münasebetinin pek dostane olmadığını gösteren deliller vardı.İbn-iFadlan (10. asrın ilk çeyreği) ve El-Mes‘udi’ye göre, aralarında savaşeksik değildi. Harezm’in yerli hanedanı Afrigiler Oğuz baskısı altında idiler.Oğuzlar’ın doğudaki komşuları Karluklar ile de mücadele halinde oldukları,aralarındaki savaşlardan birinde, Oğuz Yabgusu’nun ölmesinden anlaşılıyor. 

Diğer taraftan Kaşgarlı Mahmud, Oğuzlar’la Çiğiller arasında köklü birdüşmanlıktan bahseder. Kuzeyde Kimekler ile ise bazen dostça, bazen hasmane münasebetler devam edip gidiyordu. BuOğuzlar, umumî “Türk” adı yanında, yine siyasî bir isimlendirme olarak“Türkmen” adını da taşıyorlardı ki, Müslüman ülkelerine geldikten sonraİslam kaynaklarında bu isimle de anılmışlardır. 

Oğuz Yabgu Devleti’nin tarihi hakkında başkaca açık bilgiye rastlanılmıyor. SonOğuz Yabgusu olarak Ali Han adında birini zikreden ve Selçuklular’ın ilkzamanlarında bunları “can düşmanı” olarak Tuğrul ve Çağrı Beyleri hayliuğraştırdığını bildiğimiz meşhur Çend “hakimi” Şah-melik’i de AliHan’ın oğlu olarak gösteren Reşidü’d-din’in (14. asrın ilk çeyreği) bumalumatı “destanî” mahiyette görülmektedir.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol