İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  KIRIM Hanligi Sayfa - 2
 


KIRIM  HANLIĞI  Sayfa - 2

Kırım'ın Feodal Yapısı ve Kabile Beyleri

İlk Kırım hanları Hacı Giray, Mengli Giray ve Mehmed Giray I.'in yarlıklarından anlaşıldığına göre,Kırım hanlığının teşkilâtı hemen hemen tamamiyle Altın Ordu ananesinindevamından ibaretti. Sâhib Giray I.'den itibaren Osmanlı müesseseleri kuvvetle nüfuzabaşlamış, Gazi Giray II., İslâm Giray II., Canbek Giray ve Hacı Giray zamanlarındaOsmanlı müesseseleri ve medeniyeti Kırım'da gittikçe kuvvetlenmiş, Osmanlı divanusulü, timar sistemi taklit edilmiştir. Fakat devletin Altın-Ordu'dan intikal eden esaskarakteri hiçbir zaman değişmemiştir.

XIV. asırdaBronovius'un hanlık teşkilâtı hakkında bıraktığı tasvir ile XVIII. Asrın, ikinciyarısında Baron de Tott Peyssonel'in tasviri arasında büyük bir fark yoktur.
Kırım hanlığı esas itibarı ile feodal karakterde bir kabile aristokrasisine tabiolmuştur. Altın-Ordu hanlığının son zamanlarında mühim rol oynamış belli başlıkabilelerden Şırınlar başta olarak, sırası ile Argınlar, Barınlar veKıpçakların beyleri, "dört Karaçi beyi" adı ile, bu aristokrasinin en üsttabakasını teşkil etmekte idiler.

XVIII. Asırortalarında Kırımlı Abdülgaffar'a göre, dört karaçi sırası ile Şırınlar,Mansur-oğlu, Şicuvut, Argınlar ve Barınlar şeklinde sıralamaktadır (Peyssonel'deBarınlar Argınlar'dan öncedir). Pallas'ta bu beş aileden Barınlar ikinci sıradadır.Biliyoruz ki, bu dereceleme kabilelerin han ile münasebetlerine göre, zaman zamandeğiştirilmiştir.

Bahâdır Giray(1737-1741) Mansuroğulları'nı, âsî oldukları için, Kırım'dan koğmuş, birçoğunu katliama uğratmış idi. Bunlar sonra İslâm Giray II. zamanında (1644-1654)geri çağrıldılar ve eski yerlerini aldılar. Keza Sicivutlar'ın beyi, Sâhib Giray I.tarafından dört karaçi arasına yükseltilmiş idi. Fakat Şırınlar birinci mevkiidaima muhafaza ettiler. Şırın beyi baş karaçi yahut baş-bey unvanını taşır, hansülâlesinden kızlar ile evlenirdi. Bu ailenin birçok azası, han sülâlesimensupları gibi, Giray unvanını taşımakta idi. Şırınlar beyi, devlet içindehandan ve hânedana mensup sultanlardan sonra, en yüksek mevkii işgal etmekte idi.

Şırın beylerininAltın-Ordu hanı Toktamış zamanında da baş-karaçi, başka tâbir ile emir-i kebirolduklarını ve bu sıfat ile sağ-kol başına geçmiş bulunduklarını kaydetmeliyiz.Şırınlar'ın Kırım'da mâlikâneleri Karasu ile Kerç arasında idi.Kaide olarakkabileler, bey ailesi içinde en yaşlısını bey seçerler ve bu seçim, han tarafındantasdik olunurdu. Han onu azledemezdi.

Kabileler beylerivasıtası ile, hanın otoritesini tanırlar, yani bey âsî olduğu zaman, kabile deâsî olurdu. Devlete feodal hususiyetini veren bu sıkı kabile ananesi hanlarınotoritesini ziyadesi ile tahdit etmekle ve iç harpleri kolaylaştırmakta idi. Dörtkaraçi beyleri Kırım'da en kuvvetli kabileleri, yani Kırım kuvvetlerinin büyükkısmını emirleri altında bulundurmakta idiler. Bu dört (sonraları beş) karaçi beyihanın divanında otururlardı ve onların re'yi olmadan, hiçbir mühim mesele hakkındakarara varılamazdı. Onlar hanın seçileceği kurultaylarda da esas rolü oynamaktaidiler.

Karaçi beyleri"Çingiz Han yasasının" daha doğrusu Altın-Ordu ananelerinin mutaassıpsavunucuları sıfatı ile bu teşkilâtı bozabilecek her yeniliğe şiddetle karşıkoymakta, kendi imtiyazları hususunda çok hassas bulunmakta idiler. Umumiyetle hanlarınseçimi, padişahtan ziyade onlara, daha doğrusu Şırın beylerine tabi olmuş veonların istemedikleri han Kırım tahtında tutunamamıştır.

Beyler ekseriya İstanbul'abeylerden birini bir mahzar göndererek, kimi han istediklerini bildirirlerdi. Kendiistedikleri han gönderilmezse, muhâlif vaziyet alırlar, Kayalar-Altı denilen mevkidetoplanarak, kendi seçtikleri han etrafında mücadeleye girişirler, ekseriya yarımadaşimalindeki steplere çıkarak, Nogaylar ile birleşirlerdi (Bu rakip hanlar SaâdetGiray, İslâm Giray ve Mehmed Giray'dır). Fakat Şırın beyleri, Eminek Mirza'dan beri,baş-bey sıfatı ile, umumiyetle İstanbul ile işbirliği yapmışlar, böylece padişahile çatışma haline gelmeden, nüfuz ve otoritelerini korumağa, hatta takviyeyemuvaffak olmuşlardır. Bu Şırın beyleri hanlığın Osmanlı himâyesi altınagirmesinde esas rolü oynadıkları malûmdur. Fakat onlar, sonradan Moskova'nınentrikalarına uyarak, hanlığın iç savaşlara sürüklenmesinde ve Rus istilâsıaltına düşmesinde de başlıca rolü oynamışlardır.

Diğer taraftan Kırımordusunu teşkil eden kabileler, askerî yeniliklere, yeni bir ordu teşkili fikrine herzaman şiddetle karşı koyarak memleketin Altın-Ordu devrindekinden bir adım ilerigitmesine müsaade etmemişlerdir. Bu arada işaret etmek lâzımdır ki, XVIII. Asırda,Rus istilâlarının bir neticesi olarak, Kırım'da garba doğru bir alâkauyanmıştır. 1768'de Kırım Giray'ın Baron de Tott (Memoires, II, 178)'tan Moliere'intercümesini istediğini biliyoruz.

Nihayet Şâhin Giray Han,Kırım'ın Petrosu olmak emelinde idi. Kuvvetli tesiri görülen Osmanlı merkeziyetçisistemi dahi, hanlığın kabilelere dayanan feodal teşkilâtını değiştirememiştir.Devlet işlerinde doğrudan doğruya rey sahibi olan karaçi mirzaları elinde dahabirçok kabile beyleri, mirzalar vardır ki, bunlar da irsî asiller sınıfınamensupturlar. Osmanlı kapı-kulu sisteminin yerleşmesinden sonra meydana çıkan bazıbüyük aileler ikinci bir asâlet sınıfı teşkil etmişlerdir. Bunlardan birçoğuaslında Çerkes kölelerdir.

Toprak

Toprak ve teba'a hanailesi ve mirzalar arasında timar olarak, taksim olunmuştur. Timarlara hanın tevcihiile tasarruf eden mirzalar, vergileri kendileri için toplarlardı ve bununkarşılığında bizzat askerî hizmette bulunmağa ve timarına göre muayyen miktardaasker götürmeğe mecbur idiler.

Mirzalar kabilebeylerinin hususî bayrağı altında (büyük kabileler birden fazla bayrak altında)sefere giderlerdi. Bir kısım işlenmemiş arazi asil olmayan kimselere, han tarafındanşenletilmek şartı ile timar olarak verilmiştir. Bunlar çelebi unvanı ile anılmaktave hanın silâhdarının kumandası altında, ayrı bir bayrak altında sefere gitmekteidiler.

XVII. asırda EvliyaÇelebi'nin müşahadesine göre, mirzalar topraklarını, ekseriyetle hıristiyanesirlere işletirlerdi ve bunların adedi daha bu devirde yüz binlere varmakta idi.


Kalgay ve Nureddinlik

Bütün bu mirzaların üzerinde han ve onun sülâlesinden gelen sultanlar yer almakta idi. Hacı Giray I.hanın yarlığında (1453) oğlan unvanı ile anılan bu sultanlardan her biri harptemevki ve derecelerine göre değişen büyüklükte bir kuvvete kumanda ederdi.

Cengiz Han yasası adıaltında gösterilen an'anevî kaidelere göre, han, veliahd makamında olarak, küçükkardeşini kalgay seçmek mecburiyetinde idi. Daha küçük kardeşini yahut ekseriyaoğlunu ikinci veliahd sayılan nûreddin (nuradin)'lik mevkiine getirirdi.

Kalgay ve nûreddin'in ayrısarayları ve divanları vardı. Yabancı hükümetlere, mahiyet itibarı ile hanınyarlığı ile aynı olmamakla beraber, kendi adlarına yarlık gönderebilirlerdi.Hanlığa yıllık vergi (tıyış) gönderen devletler (Moskof Çarlığı, LehKrallığı) onların hisselerini göndermezler ise, handan müstakil olarak o devletekarşı hasmâne harekette bulunmakta serbest idiler.

Gazi Giray II. kalgay'lığave nûreddin'liğe kendi çocuklarını getirerek ve diğer sultanları katliam ile tehditederek, şüphesiz Osmanlı padişahı örneğine göre, mutlak hâkimiyetini tesiseçalışmış ise de, sultanlardan bir çoğu Rumeli'de Çirmen sancağında padişahtanaldıkları malikânelere sığınmışlardır. Osmanlı padişahı veya Kırımaristokrasisi için bunlardan birini hanlığı getirmek her zaman mümkün idi.

Yavuz Selim'in Eşi

Han, Kalgay veNureddinin tayinleri Osmanlı Sultanı tarafından tasdik edilirdi. Kırım Hanı tahtaçıkarken, padişah kendisine hükümdarlık alameti olarak berat, sancak, iki tuğ,yalnız Osmanlı padişahlarının ve onların hediyesi olarak Kırım hanlarınıngiydikleri iki hil'at, altın düğmeli ve kırmızı kadifeye dikilmiş samur birkapaniçe, kalpak üzerine iki mücevher top sorguç, tirkeş, hançer, kılıç, değerlitakımlarla donanmış iki at gönderilirdi.

Kırım hanlarınınİstanbul'a gelip gitmeleri sırasında, başka hiçbir krala, hiçbir prense yapılmayanmuhteşem törenler yapılırdı.Kırım Hanlığı ile Osmanlı Hanedanı arasında dakaynaşma olmuştur.

Yavuz Sultan Selim'in eşive Kanuni Süleyman'ın annesi olan, Manisa'da yaptırdığı şifahane, imarethane vediğer eserlerle ünlü Hafsa Sultan, Kırım Hanı Menğli Giray'ın kızıdır.
Hanlığın kuruluşundan beri Kırım'ın nüfusu 1,5 milyon civarında kalmıştır. Otarihlerde belli başlı Avrupa devletlerinin nüfusları da birkaç milyondan ibaretti.

Kırım'da nüfusunartmayışı, zaman içinde 1 milyondan fazla Kırım Türkünün İstanbul'a, Anadolu'yaBalkanlara ve Kafkasya'ya göç etmek zorunda kalması yüzündendir.

Devlet Hiyerarşisi 

Kuban, Bucak veYedisan vilâyetlerinin umumî valileri yahut daha doğrusu bu üç bölgedekiNogaylar'ın kumandanları sultan arasından seçilirdi ve ser-asker sultan unvanıtaşırlardı. Bunların da ayrı sarayları ve divanları var idi. Or beyi mevkii ise,umumiyetle Şırın beylerine verilirdi ve mevkiileri serasker sultanlardan sonra gelmekteidi.

Devlet işleri hanın bizzatbaşkanlık ettiği bir divan tarafından yürütülmekte olup, azaları şunlardı:kalgay, nûreddin, Bucak, Yedisan, Kuban ser-askerleri (Bahçesaray'da iseler), Şırınbeyi, müti, uluğ-ağa (vezir), kazasker, hazînedar başı, defterdar, aktaçı-bey,kilerci başı, divan efendisi, kazasker nâibi, Bahçesaray kadısı ve kullar ağası.

Kapıcı-başı vekapıcılar-kethüdâsı, Osmanlılar'da olduğu gibi, divana dahil olmayıp, merasimişlerine bakmakta idiler. Mühim devlet işleri hanın başkanlığında fekalâdehallerde toplanan kalgay, nûreddin, üç ser-asker, vezir, kazasker ve karaçi beylerininkatıldığı bir mecliste kararlaştırılırdı. Bu toplantılarda harp ve sulh gibihayatî meselerde karaçi beylerinin re'yi kat'î bir mahiyet taşırdı. Şırın beyilüzum görürse, mirzaların başı sıfatı ile, bu fevkalâde meclisi, kurultayı kendibaşına toplayabilirdi. Buna umumiyetle han ile bir ihtilaf çıktığı takdirdebaşvurulur ve toplantı meşhur Kayalar-altı mevkiinde yapılırdı. İşlerinyürümesi ve hanın otoritesinin kurulması için, yalnız onun ile karaçimirzalarının arasında değil, İstanbul hükümeti ile de mutabakat gerekiyordu.

Hanlıkta sükun vedengenin devamı ve uyumlu bir siyasetin tatbiki fiilen Şırın beyi ile padişahınvezir-i âzamı arasındaki anlaşmanın devamına bağlı kalmıştır. PadişahınKırım hanı arkasında olması, sultanların ve kabilelerin mücadelelerini frenlediğive bu iç rekabetlerden faydalanmak isteyen Moskova'nın müdahalelerine set çektiğiiçin, hayatî bir ehemmiyeti haiz olmuştur. Şüphesiz hanlığın Kazan ve Astrahandüştükten sonra daha ikibuçuk asır varlığını koruyabilmesi başlıca bundan ilerigelmiştir. Fakat diğer taraftan Osmanlılar'ın Kırım kuvvetlerini Orta Avrupa veİran'daki harp sahnelerinde fazlası ile kullanmak istemesi ve kabile aristokrasisininhâkimiyetini kırmağa ve Nogaylar'ı ayırmağa temayül etmesi mukavemet hareketleridoğurmuş ve hanlığı zayıflatmıştır.

Baron de Tott'unbaşvekil diye vasıflandırdığı hanın veziri, yahut daha eskiden kullanılan unvanıile ulug-aga'sı menşe itibarı ile hanın kullarındandır. Vezirler XVII.. asırdaSefer Gazi ile geçici bir zaman için devlet içinde birinci derecede nüfuz kazanmışiseler de, bu kuvvetli şahsiyet de bunu ancak kalgay'a karşı karaçi mirzaları ileolan ittifakına borçlu idi. Sefer Gazi Ağa'nın ve ondan sonra gelen nüfuzluağaların Moskof ve Leh başvekillerine gönderdikleri mektuplarda kendilerini, Osmanlıvezir-i âzamları tarzında, vekil-i mutlak sıfatı ile anmaları biziyanılmamalıdır. XVIII. asır ortalarına, yani merkeziyetçi sisteminin en çokyerleşmiş bulunduğu bir devirde dahi Baron de Tott kabile aristokrasisi karşısındavezirin ve müftünün Osmanlılar'da görülen nüfuz ve iktidara hiçbir zaman sahipolmadıklarına işaret etmiştir.

Ulemâ

Burada ulemânın devlet içinde büyük mevkiini ve rolünü unutmamak lâzımdır. Kırım'da islâmîtahsil ve terbiyeye verilen ehemmiyet, medreselerin çokluğu ve şehir ve köy ahalisinindindarlığı hemen bütün seyyahlar tarafından (Evliya Çelebi, Peyssonel, De Tott)belirtilmiştir.

Kırım idarî olarak48 kadılığa ayrılmış olup, sivil idare ve bütün hukukî işler kadıların yetkisidahilinde idi. Bunların adlî ve idarî faaliyetlerini gösteren sicillerden 124 kadarıLeningrad müzesine naklolunmuştur.

Ordu

Hanın ordusu,yukarıda bahsettiğimiz mirzalara tâbi kabile kuvvetlerinden başka, Nogaylar'dan vekapı kulundan meydana gelir. Kuban, Yedisan, Bucak ser-askerlerinin getirdikleri Nogaykuvvetleri kendi mirzaları kumandasında hareket eden kabile kuvvetlerinden oluşmuştur.

Kapı-kulu, maaşlarıpadişah tarafından verilen hanın hassa kuvvetidir. İlk defa 1532'de Sâhib Girayİstanbul'dan tayin edilen han sıfatı ile Kırım'a gönderilirken, rakiplerine karşıpadişah tarafından maiyetine 60 topçu, 300 cebeci, 1.000 sekbandan mürekkep bir kuvvetile 40 müteferrika, 30 çavuş ve 60 timar ve zeamet sahibi verilmiş idi. Sekbanbölüklerinin kumandanı baş bölükbaşı divanın toplantılarına nezaret eder isede, reyini kullanamazdı.

Kırım kuvvetlerininesas kısmını teşkil eden atlılar, an'aneye sıkı-sıkıya bağlı olup, ateşlisilâhlara rağbet etmedikleri gibi, Osmanlılar da, bilhassa Kefe üzerinde zaman zamanuyanan iddialar sebebi ile, hanlığın bir topçu kuvvetine sahip olmasınıistememişlerdir.

Bununla beraberKefe'den Osmanlı topçu kuvvetleri zaman zaman Kırım ordusuna katılarak, yardımetmişlerdir. Boronovius, Baron de Tott v.b. tarafından tasvir olunan Kırımlılar'ınharp tabiyesi, kollar halinde sür'atli çevirme ve baskın usulleri ile Türk-Moğolan'anesinin bir devamından ibarettir. Sefere çift at ile giden Kırım askeri devrin ensüratlı süvarisi idi ve XVI. asırdan itibaren Osmanlı ordularının akıncısıhizmetini görmüştür.

KırımlılarRuslar'ı baskı altında bulundurmak ve zayıflatmak için, Rus topraklarına tahripkârakınlar yaparlardı. Çarlığın buna karşı güney hududlarında inşa ettiği birsıra kalelere dayanan müdafaa sistemi her zaman maksada kâfi gelmemiştir. Rusya'ya veLehistan'a bu seferler kışın nehirler donduğu zaman yapılırdı.

Hanlığın Siyasi Rolü

XVI. asır başındanitibaren hanlık Rusya'yı daima en büyük düşman olarak tanımış, onun Volgahavzasına ve Karadeniz'e ilerlemesini durdurmağa çalışmış, XVI. Asırda Lehistanile XVII. asırda Kazaklar ve İsveç ile ittifak münasebetleri kurmuş, hatta biraralık 1760'da Prusya kralı ile dostâne görüşmelere girişmiştir. 1767'de Fransızhükümeti, Lehistan'da Rus müdahalelerini önlemek için Kırım hanlığının Rusya'yakarşı ehemmiyetini takdir ederek, Bahçesaray'a Baron de Tott'u göndermiştir.

Hanlık 1681 tarihine kadarOsmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında siyasî münasebetlerde aracı olmakiddiasında bulunmuş, Osmanlı hükümeti de Kırım'ın şimal işlerinde ehemmiyetlimevkiini görerek, siyasetini umumiyetle ona uydurmuştur. Rus elçileri İstanbul'agiderken, mutlaka Bahçesaray'a uğramakta ve şimale ait meselelerde han hükümetiningörüşünü öğrendikten sonra, Osmanlı payitahtına geçmekte idiler.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol