İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Buyuk Selcuklular Sayfa 2
 


BÜYÜK  SELÇUKLULAR  Sayfa - 2

Alp Arslan'ın Tahta Çıkışı
Sultan Tuğrul Bey, çocuğu olmadığı için, ölmedenönce yerine Çağrı Bey'in oğullarından Süleymân'ın geçirilmesini vasiyet etmişti.Selçuklu vezîri Amîd el-Mülk bu vasiyeti yerine getirdi ve Rey şehrinde Süleymân'ısultan olarak tahta çıkardı. Ancak Çağrı Bey'in öteki oğlu Alp Arslan ve ArslanYabgu'nun oğlu Kutalmış ile bazı emîr ve şehzâdeler Süleymân'ın sultanlığınıtanımadılar.

Kazvîn şehrinde AlpArslan adına hutbe okundu. Kutalmış'ın Rey önüne gelerek şehri kuşatması üzerine,Vezîr Amîd el-Mülk, Alp Arslan'dan yardım istediği gibi, hutbeyi de onun adınaokuttu. Kutalmış ise Alp Arslan ile Dameğan civarında savaşı ve saltanat uğrundahayatını kaybetti (1064). Alp Arslan Rey şehrinde Selçuklu Devleti tahtına çıktı.Daha sonra Amid el-Mülk'ü vezirlikten azlederek, yerine Nizâm ül-Mülk'ü tâyin etti.

İlk Seferler ve Fetihler
Sultan Alp Arslan tahta geçmek iddiâsında bulunanöteki rakiplerini bertaraf ettikten sonra fetihlere başladı ve batı yönünde Rey şehrindenharekete geçti (22 Şubat 1064). Sultanın bu ilk seferi Gürcistân ve Bizans'ınidaresindeki Doğu Anadolu'ya olmuştu. Bu sefer beraberinde oğlu Melikşâh ve VezîrNizâm ül-Mülk de bulunuyordu.

Sultan Bizanslılarınelinde bulunan Ani ve Kars bölgesine kadar ilerledi ve Ani'yi zabtetti. Kars bölgesikralı Gagik-Abas, sultana itâattan başka çare bulamamıştı. Ani'nin Alp Arslan tarafındanfethi İslâm dünyasında büyük sevinç yaratmış ve halîfe bi-Emrillâh, sultanaEbu'l-Feth lâkabını vermişti (1064).

Ani'yi Alacak Kuvvet hani?

Ani'yi çeviren surlar, bu surları savunan Bizansbirliği çok kuvvetli idi. O güne kadar şehir defalarca saldırıya uğramış fakatzapt edilememişti. Şehrin üç tarafını Arpaçay çeviriyor, diğer tarafında ise sudolu bir hendek bulunuyordu. Bölgedeki bütün Ermeniler surlarla ve sularla çevrili buşehrin asla zapt edilemeyeceğini düşünerek oraya sığınmışlardı. "Ani'yialacak kuvvet hani?" diyorlardı.

Alparslan, su doluhendeğin bulunduğu tarafta, ahşap bir kule yapılmasını emretti. Kısa zamanda yapılanbu kuleye yerleştirilen mancınıkla surları dövmeye başladı. Bazı günler hiçdurmadan dolu gibi küçük taşlar, bazı günler büyük kayalar yağdırıyor, Rumaskerinin yıkılan surları onarmasına fırsat vermiyordu. Nihayet, açılan birgedikten Türk askerleri şehre girdiler.

Savunmayı yapan veBizans hizmetinde bulunan iki Gürcü general, Bagrat ve Greguar, iç kaleye girereksavunmaya devam ettiler. Fakat bir süre sonra, Alparslan'ın gücü karşısındadayanamayacaklarını anlayarak teslim olacaklarını, vergi vereceklerini bildirdiler.Ama bu, zaman kazanmak, oyalamak için yapılan bir teklifti. Nitekim, iç kaledetutunabileceklerini sanarak, Türk askerleri üzerine tekrar ok yağdırmaya başladılar.Bunun üzerine Alparslan kuşatmayı daralttı, çeşitli savaş taktikleri uygulayarakdirenmeyi iyice zayıflattı. Sonunda açılan gediklerden içeri dalan Türk askerlerikaleyi zaptettiler.

Sultan Alp Arslan 1065yılı sonlarında Üst-Yurd ve Mangışlak taraflarına yürüdü. Kuzey doğuya gidenticaret yollarını vuran Kıpçak ve Türkmenleri itâat altına aldı. Dedesi Selçuk'unCend şehrinde bulunan mezârını ziyâret etti. Daha sonra Hârezm'e oradan da Merv şehrinedöndü (Mayıs 1066).

Kavurd'un İsyanı
Sultan Alp Arslan 1067'de Kirmân meliki olankardeşi Kavurd'un isyanı ile karşılaştı. Bu sebeple derhal Kirmân üzerine yürüdü.Melik Kavurd, öncü kuvvetleri mağlûp olduğu zaman, Cîruft kalesine çekildi ve birelçi göndererek affedilmesini istedi. Sultan bu isteği kabul ederek, hatasına rağmenKavurd'u affetti ve onu tekrar Kirmân hâkimi olarak bıraktı. Sultan Alp Arslan dahasonra Şîrâz ve Istahr tarafına bir sefer yaptı. Istahr kalesi hâkimi sultana itâatetti.

Çok geçmedenbu defa Kavurd ve Fârs hâkimi Fazlûle birleşerek isyan ettiler. Alp Arslan önce Fazlûyeüzerine harekete geçti (Ekim 1068) ise de, sonra bu âsi ile uğraşmak görevini Nizâmül-Mülk'e bırakarak Kirmân'a yürüdü. Nizâm ül-Mülk Fazlûye'yi esir aldı (Mayıs-Haziran1069). Alp Arslan ise askerleri arasında Kavurd lehinde bir hava sezdiği için Kirmân'danayrıldı.

Anadoluya Türkmen Akınları
Anadolu'da bağımsız Tükmen gruplarının akınlarıaralıksız devam ediyordu. Bu Türkmenlere idare eden emîrlerden Afşın 1067 yılındaKayseri'yi zabt ve yağma etti. Bizans imparatoru Romanos Diogenes (1067-1071), TürkleriAnadolu'dan çıkarmak gâyesi ile 1068 başında sefere çıktı ve Haleb'e kadarilerledi. Ancak bu hareket Türklerin ilerlemesine engel olamadı. Afşın ve Ahmed-şâhidaresindeki Türkmenler Orta Anadolu'ya, Sakarya bölgesine kadar ilerlediler, hattaAmorium şehrini zabt ve yağma ettiler. İmparator Romanos Diogenes 1069 yılında Türklerekarşı ikinci defa sefere çıktı.

Orta Anadolu'daki buharekat sırasında imparator önce Kayseri'ye geldi, oradan Fırat nehri kenarına kadarilerledi. Romanos'un karşısında bazı Türk akıncıları geri çekilirken, başkagruplar harekâta devam ediyorlardı. Nitekim bu sırada Türk kuvvetleri Malatya'ya hücumve Konya'yı yağma ve tahrip ettiler. Böylece Bizans İmparatoru ikinci seferinde de Selçukluakıncıları karşısında esaslı bir başarı kazanamadan geri dönüyordu. Diğertaraftan Kavurd isyan ettiği için Sultan Alp Arslan'ın önünden kaçan eniştesiEr-Babgan da Anadolu'ya yönelmişti. Sultan, Emîr Afşın'ı Bizans'a sığınan bu SelçukluŞehzâdesini takip ile görevlendirmişti. Afşın bu vesile ile Türk akınlarınıMarmara Denizi sâhillerine kadar uzatmış oldu (1070-1071).

Gürcistan Seferi
Sultan Alp Arslan ise 1067 yılında ikincidefa Gürcistân seferine çıkmak zorunda kaldı. Abhaz kralı IV. Bagrat Alanlar ilebirleşerek bir Müslüman devleti olan Şeddâdîlerin arâzilerine girmiş, Errân'ıistilâ ve yağma edip, Gence'ye kadar ilerlemişlerdi. Sultan Alp Arslan 1067'de Errân'ageldi, Şeddâdî emîri Fazl (veya Fazlûn) ile Şirvân emîri Ebu'l-Evsâr itâatlarınıbildirdiler. Sultan bundan sonra Gürcistân'a girdi, Şekî bölgesini aldı ve buranınhâkimi müslümanlığı kabul etti.

Gürcükralı IV. Bagrat ise, Selçuklular ile savaşa cesârete edemeyerek kaçtı. Sultan AlpArslan Gürcistân'ın her tarafına akıncılar gönderdi ve Tiflis'i feth etti. NeticedeBagrat aman dileyerek Alp Arslan'a tâbi oldu.

Mekke şerîfiMuhammed b. Ebi Hâşim 1070 yılında Alp Arslan'ın huzuruna gelerek, Mekke'de hutbeninAbbâsî halîfesi ve Selçuklu sultanı adına okunduğunu bildirdi.

Malazgirt Meydan Muharebesi

Uzak bozkırlardaki yurtlarından bir daha dönmemeküzere gelerek, Selçuklu hizmetine giren ve bu devletin şuurlu sevk ve idaresi altındaBizans sınırlarına yığılan Türkmen kütlelerinin, üstelik yayla iklimi ve bolotlaklariyle kendi yaşayışlarına son derece elverişli hayat şartlarındakiAnadolu'ya el koymak istemeleri kadar tabiî bir şey olamazdı.

Tuğrul Bey zamanından beriAzerbaycan ve Erran'da Bizans'a bağlı Ermeni, Gürcü ve Abhaz hükümdarlarınınmağlûp edilmesi ve Gence, Ani, Kars gibi mühim strateji merkezlerinin ele geçirilmesiile orta ve Kuzey Anadolu'ya doğru akınlar icrası hayli kolaylaşmış oluyordu. Yinebu yıllarda Gümüş-tigin, Afşin, Ahmedşah, Sâlar-i Horasan gibi bey vekumandanların idaresindeki Türkmen boyları, Selçuklular'a tâbiiyeti kabûl etmişküçük Arap hükûmetlerinin sıralandığı güney sınırlarından Anadolu içlerineakmaktaydı.

İlk bakıştaintizamsız çeteler tarafından yapılmış gibi görünen bu akınlar hakikattebaşıboş olmadığı gibi, esas gaye de sadece ganimet elde etmek değildi. Sultandanemir alan Türkmenler'in hücum noktaları gayet iyi tertiplenmiş, gidecekleri şehir vekasabalar, uğrak mahalleri tesbit edilmişti. Tuğrul Bey'in, Alp Arslan'ın dikkat veısrarla tatbik edegeldikleri akınların daha ziyade askerî yönden ehemmiyetliyollarla, kalabalık Bizans kuvvetlerinin barınağı kaleler civarında teksif edildiği,tahrip müfrezelerinin mümkün mertebe az kayıpla düşman askerî yığınaklarınıdağıtmaya çalıştıkları, erzak depolarına, harp malzemelerine karşı faaliyetgösterdikleri, sultanın umumî tâlimatına aykırı davrananların ağır takibatauğratıldığı bu harekâtta bütün faaliyetin belli plân dahilindeyürütüldüğünü ortaya koymaktadır.

Nihayetkendilerine yeni bir yurt edinmek mecburiyeti ile savaşan Türkmenler'in ruhîdurumlarını da unutulmamak gerekir. Sultanlar hassa ordulariyle imparatorluğun başkacephelerinde meşgul bulunurken, Türkmenler ve akıncılar, eski Türk harp usûlüneuygun tarzda, düşmanı yormak, direnme noktalarını hırpalamak, ahâliyiyıldırmaktan ibaret, gelecek istilâyı kolaylaştırıcı vazifelerini yapıyorlardı.Küçük çapta, fakat fasılasız olarak, yıllarca süren hazırlık devresinin tekhedefi Anadolu'yu almak ve onu Türk yurdu hâline getirmekti.

Böylece1071'den önceki yıllarda, biri dikkati çekmeyecek derecede ufak gruplar hâlindegörülen Türkmen kütleleri, diğeri de eski parlaklığının artığıyle geçinmeğemecbur bir heyûlâ, yâni Bizans İmparatorluğu olmak üzere iki kuvvet karşıkarşıya gelmişti.
Hâdiselerin gelişmesi iki kuvvetten birinin diğerini mutlaka yok etmesini zarurîkılıyordu. Ya Bizans bütün doğu sınırları boyunca yükselen ve serpintilerinikendi içinde hissettiği bir istilâ çığını durduracak, yahut Anadolu üzerine gelenkuvvet oradaki devleti tamamen ezecekti. Malazgirt sahrası tarihin bu kesinmücadelesinin vukua geldiği yer olmuştur

Malazgirt Zaferinin Önemi ve Sonuçları

Malazgirt zaferi sonuçları itibarıyla hem Türktarihi, hem de dünya tarihi bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır.Malazgirt Zaferi sonucunda Anadolu'nun kapıları kesin olarak Türklere açılmışoluyordu. Böylece Anadolu'nun, Türklerin ebedî vatanı olması için en büyük adımatılmıştır. Zaferden sonra Anadolu'da irili ufaklı birçok Türk devleti kurulmuş, TürkiyeCumhuriyetine kadar uzanan Türkiye tarihi başlamıştır. Bu zaferle, Türklerin İslâmdünyasındaki prestiji ve liderliği daha da güçlenmiştir.

Malazgirt zaferi, Avrupa'dada derin izler bırakmıştır. Bizans'ın yenilmesi üzerine kendilerini de tehlikede görenHristiyan Avrupa, Türklere karşı ittifaklar oluşturmuşlardır. Haçlı ittifakı aslındabu zafere bir tepki olarak doğmuştur. Haçlı Seferleriyle Türk ilerleyişi durdurulmakistenmiştir. Malazgirt zaferi ile Anadolu'nun kapıları ardına kadar açılmış idi. BöyleceAnadolu'nun Türkleşmesi safhası başlamış ve kısa süre zarfında TürklerAnadolu'da çoğunluğu sağlamışlardır. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde irili ufaklıTürk devletleri ortaya çıkmıştır.

Anadolu'da dengelerin Türklerlehine bu denli hızla değişmesinin sebepleri nelerdi?
a- Bizans idaresindekiAnadolu'nun durumu: Bizans idaresinde yaşayan halk yönetimden memnun değildi. ÇünküBizans özellikle köylülere ağır vergiler yüklüyor ve Ortodoks mezhebindenolmayanlara baskı uyguluyordu . Ayrıca aralıklarla süren İran, Arap ve Türk akınlarıhalkın daha batıya göç etmesine yol açmıştı. Kısacası savaşlar, yönetimin baskısıve salgın hastalıklar nedeniyle nüfus oldukça azalmıştı.
b- Türk göçleri: Seyhun ötesindekikalabalık Türkmen (Oğuz) kitleleri, Selçuklular tarafından Anadolu'ya sevkedilmekteydi. Yerli nüfusun âdeta terk ettiği Anadolu toprakları, tarım ve hayvancılığaelverişliydi. Bu sebeple Türkmenler, aileleri, hayvanları ile birlikte Anadolu yaylalarınayerleştiler. XIII. yüzyıldaki Moğol baskısı sebebiyle ikinci bir göç dalgası yaşandı.Böylece Anadolu'nun Türkleşmesi tamamlanmış oldu.

Sultan Melikşâh

AlpArslan öldükten sonra, daha önce veliahd tayin etmiş olduğu, oğlu Melikşâh BüyükSelçuklu Devleti tahtına çıktı. Melikşâh'ın tahta çıkmasında Vezîr Nizâmü'l-Mülkbüyük bir rol oynamıştı. Melikşâh'ın amcası ve Kirmân meliki Kavurd onun sultanlığınıtanımadı. İki taraf arasında Hamedân civarında yapılan savaşı Nizâmü'l-Mülk'üniyi idaresi sâyesinde Melikşâh kazandı ve Kavurd esir edilerek yayının kirişi ileboğuldu (1073).

Bundan sonra SultanMelikşâh Alp Arslan'ın ölümünden yararlanarak Selçuklu hududlarına hücuma geçenGazneliler ve Karahanlılar üzerine yürüdü. Gazneliler neticede barış teklif etmekzorunda kaldılar. Bu teklif kabûl ve iki hanedân arasında akrabalık dahi tesisedildi. Sultan Melikşâh Karahanlılar karşısında da üstünlüğünü gösterdi ve önceTirmiz şehrine girdi, sonra Semerkand'a doğru ilerledi. Neticede Karahanlı hükümdarıŞems ül-Mülk Nasr aff dilemek zorunda kaldı ve Nizâm ül-Mülk'ün araclığı ilebarış yapıldı (1073-4). Sultan Melikşâh devlet merkezini de İsfahan'a nakletti.

Suriye Selçuklu Devleti İçin İlk Adım

Sultan Alp Arslan zamanından itibâren Suriye'de faâliyetgösteren Atsız Bey, emrindeki Türkmenler ile Kudüs'ü zabtetmiş, daha sonra da Dımaşk(şimdiki Şam)'ı ele geçirmişti (Haziran 1076). Ancak Atsız Bey Mısır'ı almakmaksadı ile tertiplediği zaferde Kahire önünde Fâtımî ordusuna mağlûp oldu(1077). Onun bu mağlûbiyet ve başarısız mücâdeleleri üzerine sultan Melikşâhkardeşi Tâcü'd-Devle, Tutuş'u Suriye'ye gönderdi (1077-8).
Sultan Melikşâh Bağdad'ı ikinci ziyareti sırasında(Kasım 1091), birçok Türk beylerini yanına çağırmış ve onlarla yeni yapacağıfetihler için görüşmelerde bulunmuştu. Bu sırada Sa'd el-Devle Gevher-âyîn ilekumandanlardan Turşek ve Yarımkuş (Yorunkuş)'u Yemen ve Aden'in fethine gönderdi. EmîrTurşek ve Emîr Yarınkuş sür'atle Yemen ve Aden bölgesini Selçuklu Devleti topraklarınakattılar (1092).

Tutuş önce Haleb bölgesinde faâliyetgösterdi. Diğer tarafdan bir süre sonra Fâtımî ordusu Dımaşk'ı kuşattığızaman Atsız, Melik Tutuş'tan yardım istemek zorunda kaldı. Tutuş'un yardıma geldiğiniduyan Fâtımî ordusu geri çekildi. Neticede Dımaşk'a hâkim olan Tutuş, Atsız'ı boğdurduve Suriye Selçuklu Devleti'ni kurma yolunda ilk adımını atmış oldu (1079).

Sultan MelikşâhX. yüzyılın başlarından itibaren Arabistan ve Suriye'de büyük karışıklıklarçıkaran Karmatîler ile de mücâdele etmiş, meşhûr kumandanlardan Artuk Bey, el-Ahsâve Bahreyn'e yaptığı bir seferle bu bölgeleri itâat altına almıştı (1076-77).

Anadolu'nun Adım Adım fethi

Çeşitligaileleri ortadan kaldırıldıktan sonra, imparatorluk merkezini İsfahan'a nakledenMelikşah'ın geniş ölçüde fütûhatı başladı. Malazgirt savaşından sonra ülkesinegönderilen Romanos Diogenes'in ölümü üzerine, Alp Arslan'ın Anadolu'nun fethi hakkındaverdiği emir tatbik ediliyordu. Kutalmış'ın oğulları Süleymanşah, Mansur, Alp-İlig,Dolat maiyyetlerindeki kuvvetler ile, Artuk Bey ve Tutak v.b. gibi Türkmen reisleri dekendilerine bağlı Türkmenler'le Anadolu içlerine doğru hareket halinde idiler.

Bu faaliyet artık geçicibir istilâ olmayıp, tamamiyle ele geçirme, bir vatan kurma mahiyetini taşıyordu. Türkkuvvetleri her gittikleri yerde koruma tedbirleri alıyor, işgallerini genişletiyor veçeşitli bölgelerden batıya doğru ilerliyordu.

Bizans İmparatoruMikhael VII. tecrübeli nâzırı, aynı zamanda amcası İoannes Dukas sâyesinde tâcınımuhafaza edebilmiş, meşhur âilelerden Komnenoslar'la arayı düzeltmiş, hattâteyzesinin kızını İzak (İsaakios) Komnenos'la evlendirmek suretiyle sağlam birbirlik kurmaya muvaffak olmuştu. Memleket müdafaasını kuvvetlendirmek için, Türkler'ekarşı kullanılmak üzere "Ölümsüzler" (İmmortel) adı ile yeni birliklerteşkil edildi.

İmparator doğuorduları kumandanı tâyin ettiği İzak Komnenos'u Türkler'i geri atmaklavazifelendirdi. İzak'ın yanında, sonra imparator olan, kardeşi Aleksios dabulunuyordu. Sergüzeştçi ve disiplinsiz dört yüz kadar ücretli Frank'tan kurulumaiyetiyle Frank savaşçılardan Urselius'un iltihak etmesiyle takviye gören Bizansordusu Orta Anadolu'ya hareket etti. Kappadokia (Kayseri)'ya geldikleri zaman, bir Frankaskerini cezalandırmak isteyen başkumandan İzak'a karşı Urselius cephe aldı ve bütünkuvvetlerini toplayarak, Sivas'a doğru yollandı. Rastladığı küçük bir Türkmen müfrezesinibozdu, yoluna devam etti.

Geceleyin onun ordugâhtanayrılmasına engel olmayan İzak, ertesi gün âsiyi yakalatmak üzere kardeşi AleksiosKomnenos'u takibe göndereceği sırada, bir Türk ordusunun yaklaşmakta olduğu duyuldu.Türkler öteden beri savaşlarda keşif işine fazla ehemmiyet verdiklerine göre,Urselius ile biraz önce çarpışan kuvvetlerin arkadan gelmekte olan asıl ordunun gözcüleriolması muhtemeldi. Nitekim Kayseri'de ana kütle ile vuku bulan çetin savaşta"cesarette olduğu kadar sayıca da üstün" Türk ordusu karşısında Bizanslılardağıldılar.

Başkumandan İzak esiredildi, karargâhı kuşatıldı. Fundalıklar içine kendisini dar atan Aleksios Komnenoscanını kurtarmağa, tek başına ve yaya olarak Ankara'ya varmağa muvaffak oldu. Ancakorada kardeşinin Türkler elinde, hayatta olduğunu ve fidye miktarını öğrenebildi.Derhal İstanbul'a gitti, para tedarik etti, dönüşünde Ankara'ya uğradı. Kaledekardeşleriyle karşılaştı: İzak Kappadokia'da fidyesi için biraz para tedarik ederekve geri kalan kısmı için rehineler bırakarak serbest kalmış ve buraya gelmişti.

İki kardeş yanlarındayetmiş kadar atlı olduğu halde İstanbul'a doğru yola koyuldular. İzmit civarındaiki yüz kişilik bir Türk birliğine rastladılar. Maiyet efradını fedâ etmek bahasınaKomnenos'lar burada da yakalarını sıyırmak imkânını buldular ve İstanbul'a ulaştılar.Doğu orduları başkumandanı İzak ile kardeşi Aleksios böylece alkışlar arasında,Bizans başkentine girmişlerdi!

Kafkasya Seferleri

Sultan Melikşâh 1076 yılında Gürcistan'a ilkseferini yapmış ve bütün Kafkasya'nın idaresini kumandanlarından Emîr Savtegin'evermişti. Ancak Savtegin'in, Gürcüler karşısında başarısızlığa uğraması üzerine,Sultan Melikşâh 1078-79 yılında Gürcistân'a ikinci bir sefer tertiplemek zorundakaldı. Emîr Savtegin'in başarısızlığı daha sonra da devam etmiş, Gürcülerin yanısıra Bizanslılar da harekete geçmişti.

Sultan Melikşâh bu sefer Emîr Ahmed'i bu bölgeyegönderdi. Emîr Ahmed Kars'ı alarak Türk idaresi altına soktu (1080). Ebû Ya'kûb veİsâ Böri adlarındaki Türk emîrleri de Çoruh vâdisi ve Trabzon'a kadar Karadeniz sâhilmıntıkasını ele geçirdiler (1080). Sultan Melikşâh 1086 yılı başlarında tekrarKafkasya'ya yürüdü. Ani emîri, Menuçehr Ebu'l-Fazl ve Şîrvân Meliki Feriburz da itâatlarınıbildirerek, yıllık vergi ödemeyi kabul ettiler. Sultan Melikşâh Karadeniz sâhillerinekadar ilerledi. Selçuklu emîri Bozan da Gence'yi ele geçirerek Şeddâdîlerin buradakihâkimiyetine son verdi.

Kutalmışoğulları
Malazgirt savaşından sonra sultan Alp Arslan'ınbuyruğu ile Anadolu içlerine akınlar yapan Türk emîrleri Sultan Melikşâh zamanındada bu görevlerine devam ettiler. Türk emîrleri Bizans'taki iç karışıklıklardansahalarını İzmit'e kadar genişletmişlerdi. Bu sırada Kutalmış-oğullarıAnadolu'nun güneyinde Birecik ve Urfa taraflarında kendilerine yaşama imkânları sağlamağaçalışıyorlardı. Sultan Melikşâh tarafından Artuk Bey'in Anadolu'dan geri çağırılmışbulunması, soylarının yüceliği bakımından onlara her halde Anadolu'da bulunan Türkmengrupları üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurmak ümidini vermişti.

Nitekim bu ümitleri boşa çıkmadı,onlar Anadolu'da Bizans hududları civarında kendilerine çok uygun bir faâliyet sahâsıbuldular. Gâyeleri de amcazâdeleri gibi bir devlet kurmaktı. Sultan Melikşâh ise,Suriye'de olduğu gibi Anadolu'daki bu yeni gelişmeyi de zamanında idâresi altınaalmak için harekete geçmiş ve buraya Emîr Porsuk'u göndermişti.
Bu emîr yapılan savaşta Kutalmış-oğlu Mahsûr'u öldürmüş, fakat başkaca birnetice elde edemeyerek geri dönmüştü. Ağabeysinin ortadan kalmasından sonra Kutalmışoğlu Süleymânşâh'ın durumunun kuvvetlendiği anlaşılıyor.

Nitekim Süleymânşâh,Bizans'taki taht mücâdelelerinden istifâde ederek İznik ve terâfındaki kaleleri elegeçirmiş, bu suretle Türkiye Selçuklu Sultanlığı'nın temellerini atmıştı(1075-1080). Süleymânşâh batıda olduğu kadar doğuda da fetihler yapıyor ve dahasonra Ermeni Philaretos'un elinde bulunan Antakya'yı ele geçiriyordu (1084-85). OnunMarmara sâhillerinden Antakya'ya kadar hâkimiyet sahâsını genişletmesi, pek yakınbir gelecekte Büyük Selçuklular ile çatışmasını mukadder kılıyordu. NitekimHaleb'i muhasara etmesi üzerine, Melik Tutuş beraberinde Artuk Bey olduğu haldeharekete geçti. Haleb civarında yapılan savaşta mağlûp olan ve savaşı kaybeden Süleymânşâholmuştu (4 Haziran 1086).

Çaka Bey
Diğer taraftan Emîr Çaka 1081 yılında İzmirtaraflarını fethederek burada küçük bir beylik kurdu. Çaka Bey bölgedeki Türklerikısa sürede etrafına toplayarak bir kuvvet meydana getirdiği gibi yerli halktan dafaydalanmak suretiyle bir donanma kurmayı başardı. Bu zeki ve cesur Türk beyi EgeDenizi'ndeki adaları fethe başladı ve 10 yıl gibi kısa bir sürede Ege Denizi'nin enkuvvetli gücü hâline geldi.

Çaka Bey, İstanbul'u zabtetmek için bu sıradaBalkanlara hâkim olan Peçenek başbuğları ile temasa geçti. Edirne'de Peçenekler,Ege denizinde Çaka'nın donanması ve Marmara sâhillerinde Selçuklular tarafından üçağızlı Türk kıskacı arasına alınmış olan Bizans'ın 1091 ilkbaharındaki durumu,Fâtih'in İstanbul'u fethinden hemen önceki günleri hatırlatıyordu. Bizans imparatoruAvrupa hristiyan dünyâsına mürâcaata başlamış idi ki, bu ricâ Haçlıların biran evvel harekete geçmelerini sağlamıştır. Ancak Bizans imparatorunun entrikalarısonunda Çaka Bey 1094 yılında Türkiye Selçuklu sultanı I. Kılıç Arslan tarafındanöldürüldü.

Mervani Devleti'nin Ortadan Kaldırılması
Vezîr Nizâm ül-Mülk'ün damadı olan devrin ilerigelen devlet adamlarından Fahr üd-Devle Muhammed b. Cüheyr, Mervânî Devleti'ninzenginliğini ileri sürerek Diyarbekir bölgesine yapılacak bir sefer için Sultan Melikşâh'ıteşvîk ve iknâ etmişti. Sultan Melikşâh, Diyarbekir emîrliğini Fahr üd-Devle'yevermiş, Artuk Bey ve Arap emîri Seyf üd-Devle'nin de bulunduğu büyük bir orduyuDiyarbekir'e göndermişti (1084).

Bu Selçuklu ordusu Âmid(Diyarbekir), Meyyâfârıkîn gibi büyük şehirleri de zabtederek Diyarbekir bölgesinehâkim oluyor, böylece Mervânî Devleti'ni ortadan kaldırıyordu (1085). Sultan Melikşâh,Mervânî Devleti'nin yardımına koşan Musul emîri Şeref el-Devle Müslim'e de kızmışve Musul üzerine yürüyerek şehri teslim almıştı. Ancak bu sırada Horasan'da kardeşiTekiş'in isyan etmesi üzerine, Şerefü'd-devle Müslim'i yerinde bırakmıştı. SultanMelikşâh daha sonra Tekiş'e karşı harekete geçmiş ve sığınmış olduğu Tirmizkalesinden zorla indirerek gözlerine mil çektirmiş ve hapsettirmişti (1085). Böylecekendisini dış fetihler sırasında engelleyen önemli bir rakibini ortadan kaldırıyordu


Melikşah'ın Halep ve Güney Anadolu Seferi
Melik Tutuş, Süleymanşah'la yaptığı savaşıkazandıktan sonra Haleb'e yürümüştü. Sultan Melikşâh ise, Haleb hâkiminindavetini ve Süleymanşah'ın ölümünü haber aldığı zaman, büyük bir ordu ileIsfahan'dan harekete geçti (Eylül 1086). Musul ve Harrân üzerinden ilerleyerek EmîrBozan'ı Urfa'nın fethiyle görevlendirdikten sonra Ca'ber kalesi ve Münbic şehrinizabtetti, Haleb'e doğru yürüdü.

Sultah Melikşâh 3 Aralık 1086'da Haleb'e girerek şehrehâkim oldu. Diğer taraftan Emîr Bozan üç ay süren şiddetli bir kuşatmadan sonra 28Şubat 1087'de, Bizans'ın yüksek hâkimiyetini tanıyan Philaretos'un oğlu Barsam'ınidâresindeki, Urfa'yı fethediyordu. Sultan Melikşâh Haleb'den Antakya'ya yöneldi veoradan Süveydiye'ye kadar ilerleyerek Akdeniz'in suları ile karşılaştı. Antakya'yaYağıbasan'ı, Haleb'e Aksungur'u ve Urfa'ya da Bozan'ı vali tayin etti. Daha sonraSultan Melikşâh Bağdad'a gitti.

Abbâsî halîfesi Muktedîparlak bir kabûl resmi ile sultanla tanıştı (1087). Bu merâsim sırasında halîfeninemri ile Melikşâh'a "Doğu ve Batı'nın hükümdârı" alâmeti olarak iki kılıçkuşatıldı. Ayrıca Melikşâh'ın Isfahan'dan getirilen kızı Mahmelek Hâtûn muhteşembir düğünden sonra halîfe ile evlendirildi.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol