İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Bati Avrupa Hunlari
 


BATI  AVRUPA  HUNLARI

Hunların Anadolu Akını veya Türklerin Anadolu'ya İlk Gelişleri (395)
 
Hunlar Roma İmparatoru I. Theodosius’un ölüm yılı olan 395’de yeniden hareketegeçtiler. Bu hareket iki cepheli idi. Hunlar’dan bir kısım Balkanlar’danTrakya’ya doğru ilerlerken, daha büyük sayıda bir kısım Kafkaslar üzerindenAnadolu’ya yönelmişti. Hun Devleti’nin Don nehri havalisindeki “doğu kanadı”tarafından tertiplenen Anadolu akını Basık ve Kursık adlı iki başbuğun idaresindeidi. Romalıları olduğu kadar Sasanî İmparatorluğunu da telaşa düşüren bu akındaHun süvarileri Erzurum bölgesinden itibaren Karasu, Fırat vadilerini takiben Melitene(Malatya)’ya ve Kilikkia (Çukurova)’ya ilerlemişler, bölgenin en tahkimli kaleleriolan Edessa (Urfa) ve Antakya’yı bir müddet kuşattıktan sonra, Suriye’ye inerekTyros (Sur)’u baskı altına almışlar, oradan Kudüs’e yönelmişlerdi. Çoksüratli cereyan eden bu akınlardan korkuya kapıldıkları için Hunlar hakkında acayiphikayeler uyduran kilise adamlarının dehşet dolu gözleri önünde, sonbahara doğru,kuzeye çark ederek Orta Anadolu’ya, Kappadokia-Galatia (Kayseri-Ankara vehavalisi)’ya ulaştılar ve oradan Azerbaycan-Bakü yolu ile kuzeye, merkezlerinedöndüler.
 
Bu akın, Türkler’in Anadolu’da, tarihî kayıtlarda sabit ilk görünüşleridir.398’de daha küçük çapta tekrarlanan bu akınlar karşısında Doğu Roma’nıngenç imparatoru Arkadios hiçbir ciddi tedbir alamamıştır.
 
İkinci Kavimler Göçü ve Hun Başbuğu Uldız 

Batıda Hun baskısı, 400 yılına doğru, başbuğ Uldız (Grek ve Latin kaynaklarında:Huldin, Uldin, daha çok Uldiz) kumandasında iyice hissedildi. Balamir’in oğlu veya torunu olduğu sanılanUldız, Attilla’nın son yıllarına kadar takip edilecek olan Hun dış siyasetininesaslarını tespit etmiş ki, buna göre, Doğu Roma, yani Bizans daima baskı altındatutulacak, Batı Roma ile iyi münasebetler devam ettirilecekti.
Çünkü, Bizans’ın Hunnüfuzuna alınması ilk hedefi teşkil ediyor, buna karşılık, Batı Roma topraklarınatecavüz ederek huzursuzluk çıkaran “barbar” kavimler aynı zamanda Hunlar’ın dadüşmanları oldukları için, Batı Roma ile müşterek hareket gerekiyordu. Nitekim Uldız’ın Tuna’da görünmesi ile KavimlerGöçü’nün 2. büyük dalgası başlamış, Asding Vandalları, 401’de BatıRoma eyaletlerine girmişler, Hunlar’dan kaçan Vizigotlar da İtalya’dagörülmüşlerdi. Lombardia üzerinden Galya’ya uzanan Alarik’in idaresindeki bu Gottehlikesi Romalı ünlü kumandan Stilikho tarafından güçlükle önlendi (Nisan 402).
 
Fakat daha korkunçbir barbar belirdi ki, bu da Hun korkusu ile yerlerini terk etmiş olan Vandallar’ı,Sueb’leri, Kuad’ları, Burgond’ları, Sakson’ları, Alaman’ları vb. kendi demiryumruğu altında birleştirmiş olan Roma üzerine atılan Radagais idi. İtalya’damüthiş tahribat yaparak, Roma’yı yeryüzünden kaldıracağını ilan ediyordu. Stilikho’nun bile Pavia savaşında durdurmağamuvaffak olamadığı bu barbar şef, ancak Türkler karşısında mağlup oldu.
 
Büyük Faesulae(=Fiesole, Floransa’nın güneyinde) muharebesinde bizzat Uldız’ın kumanda ettiğiRomalı kuvvetlerle takviyeli Hun ordusu tarafından mağlup edilen Radagais yakalandı veidam edildi (Ağustos 406). Bu zaferi ile Uldız Roma gibi büyük bir medeniyet merkezinikurtarmış oldu Aynı zamanda Hun kudretinden bir kere daha ürken Vandal, Alan, Sueb,Sarmat, Kelt vb. kütlelerini Ren nehri ötesine, Galya’ya gitmeğe zorlamakla,Hunlar’ın batı istikametindeki yolları üzerindeki engelleri kaldırmış, buralardaHun kuvvetlerinin serbest hareketlerine imkan hazırlamıştır.
 
Bizans Üzerinde Hun Baskısı ve Uldız'ın Tarihi Sözü
 
SınırlarıAsya’da Balkaş gölü yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilen Hunİmparatorluğu’nun “batı kanadı” hükümdarı olduğu sanılan Uldız, 404-405 yıllarında ve bilhassa 409 yılındaTuna’yı geçerek Bizans’a Hun tehdidinin eksilmediğini göstermiş ve Grekkaynaklarına göre kendisi ile barış müzakereleri için gönderilen Trakya umumivalisi’ne “Güneşin battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim” diyerek meydanokumuştu.
 
Uldız’ın ölümü (410sıraları)’ndan sonra Hun İmparatorluğu’nun başında Karaton bulunuyordu. Bununhakkında bilgimiz sadece, 412 yılında Bizans elçisi Olympiodoros’un onun yanınagitmiş olduğudur. Karaton daha çok doğu işleri ile uğraşmış görünmektedir.422’ye kadar Hunlar hakkında bilgi verilmediğinden bu meşguliyetin on sene kadarsürdüğü tahmin edilmektedir.
 
İki Roma Devleti Karşısında Hunların Tutumu
 
422 yılı Avrupa Hunları tarihinde yeni bir devrin başlangıcı gibidir. Bu tarihte Hunhükümdar ailesine mensup dört kardeşten (Rua, Muncuk, Aybars, Oktar) Rua imparatorlukmakamını işgal ediyor, Muncuk (Atilla’nın babası) erken öldüğü için diğer ikikardeş “kanad kralları” durumunda bulunuyorlardı. Siyasette Uldız’ın izindeyürüyen Rua, Bizans’ın Hun ordusunu isyana teşvik etmek ve tabi kavimleriHunlar’dan ayırmak maksadı ile Hun topraklarında faaliyete geçirdiği casuslukşebekesi ve propagandacıları ileri sürerek tertiplediği Balkan seferinde (422), hiçmukavemet göstermeyen Bizans’ı yıllık vergiye bağladı: 350 libre altın.İmparator II. Theodosios (408-450)’un, 423’te henüz 4 yaşında iken Batı Romaİmparatoru ilan edilen III. Valentinianus karşısında Roma’ya sahip olmak iddiasıile İtalya’ya ordu ve donanma sevk etmesi Batı Roma’yı Hunlar’a daha çokyaklaştırdı.
 
Romasenatosunun da küçük imparatorun yerine I. Notarius (Devlet Baş müsteşarı)Johannes’i seçmesi üzerine o sırada 35 yaşında bulunan ünlü asilzade Aetius,yardım sağlamak için Rua’nın yanına geldi. Hun İmparatoru 60 bin süvari başındaİtalya’ya yöneldi. Savaşa girmeden kuvvetlerini çeken Bizans’tan ağırca bir harptazminatı alındı. 429’da “Magistermilitum”, 432’de konsül olan, 433’te Roma İmparatorluğu’nun en yüksek makamı“Patricius”luğa yükselerek uzun müddet ordular başkumandanlığı yapan Aetiusgençlik çağının Roma tahtı işlerine karışmaktan doğan buhranlı anlarını Hunyardımı ile atlatmış, 432 yılında Afrika’da Vandal kıralı Geiserk ile mücadeleeden rakibi Bonifacius karşısında, canını Rua’ya sığınmak suretiylekurtarmıştır.
 
Rua'nın Bizans Politikası ve Ölümü (434)
 
Bütün bunlarRua’nın kuvvetli şahsiyeti ile Hun devletinin her iki Roma’nın iç ve dışsiyasetlerine istikamet verdiğini göstermekte idi. Artık Hunlar’a tabi “barbar”kavimlerin Roma’ya güvenerek herhangi bir harekete kalkışmaları bahis mevzuudeğildi. Ancak, Bizans tarihçisi Priskos’un ifadesi ile Rua’dan barışı yılda 350libre altınla satın almış olan II. Theodosios, yine de, Hun idaresinde yaşayanyabancıları gizlice kışkırtmakdan geri kalmıyordu.
Bu sebeple Rua o zamana kadar devamedegelen, Bizanslılar’ın Hun İmparatorluğundaki yabancılarından asker toplamafaaliyetlerini ve Bizanslı tacirlerin Hun topraklarında ticaret yapmalarını yasaketti. Ülkesi dahilinde hiçbir Grek serbest dolaşamayacak ve ticaret belirli sınırkasabalarında yapılacaktı. Bu arada Rua, bir müddet önce Bizans’a sığınmışolan Hun ileri gelenlerinden Mama ile Atakam’ın oğullarının ve diğer Hunkaçaklarının iadesini istedi. II. Theodosios süratle anlaşma yolu bulmak ümidi ileelçilik heyetini Hun başkentine göndermeğe karar verdi.
 
Fakat o sırada Rua öldü (434 baharı).Bizans kudretli bir düşmandan kurtulduğu için seviniyor, Piskopos Proculus, Tanrınındindar imparator Theodosios’un dualarını kabul ederek Bizans üzerinden bir tehlikeyikaldırdığını vaaz ediyordu. Fakat Hun sınırlarına gelen Bizans elçilik heyetiRua’yı gölgede bırakan bir Türk Başbuğu ile karşılaşmıştı: Attila. Hunlarınbaşına geçtiği zaman 39-40 yaşlarında olan Attila, babası Muncuk erken öldüğüiçin, amcası Rua’nın yanında yetişmiş, onunla birlikte seferlere katılmış,çeşitli kavimleri yakından tanımak imkanını bulmuş, devlet idaresini ve Hun iç vedış siyasetinin esaslarını öğrenmişti.
 
Attila'nın İmparator Olması
 
Attillayalnız değildi. Memleketi büyük kardeşi Buda (Bleda) ile birlikte idare ediyordu.Fakat, kaynaklardan anlaşıldığına göre, eğlenceden hoşlanan, enerjisi kıt Budaikinci planda kalmış, devleti ciddi bir hükümdar vasfını taşıyan kardeşinebırakmıştı. Ordu ve dış münasebetlerin tanzimi Attila’nın elinde idi. AmcalarıAybars (doğu kanadının “kralı”) ve Oktar (batı kanadının “Kralı) olarak, Ruazamanındaki yerlerini muhafaza ediyorlardı. Bu itibarla, iddia edildiği gibi bir iktidar rekabeti bahis mevzuuolmadıktan başka, Buda da “iktidar hırsı ile yanan” Attila tarafından ortadankaldırılmış değildi. Attila’nın yardımcısı sıfatı ile 11 yıl Hunİmparatorluğu’nun idaresine katılan Buda 445’de eceli ile ölmüştür.
 
Margus Barışı
 
434 yılı baharında Hunsınırlarına gelen Bizans elçilerini Attila, Tuna ile Morava nehrinin birleştiğiyerdeki Konstantia (tam karşısında Margus kalesi bulunuyordu) surları önünde, atüzerinde karşıladı ve dinlenmelerine dahi izin vermediği elçilerin birikonsül-general, diğeri seçkin bir diplomat olan başkanlarına, taleplerini, barışşartları olarak yazdırdı. Konstantia barışı (veya bazılarına göre Margusbarışı) diye anılan bu anlaşmanın ihtiva ettiği başlıca maddelere göre Bizansbundan böyle Hunlar’a bağlı kavimlerle müzakerelere, ittifaklara girişmeyecek,Hunlar’dan kaçanlara -esir alınmış Bizans tebeası dahil- iltica hakkıtanınmayacak, Bizans elinde bulunanları iade edilecek (Grek asıllı olanlar için fidyeverilebilecek), ticari münasebetler yine belirli sınır kasabalarında devam edecek veBizans’ın ödemeye taahhüt ettiği yıllık vergi iki misline (700 libre altın)çıkarılacaktı.
 
 
II. Theodosios’un aynen kabulettiği bu anlaşmanın hükümleri icabı olarak Hunlar’a iade edilen kaçaklarıAttila daha Bizans ülkesi içinde, Trakya’da, Karsus (Bulgaristan’da Hirsovo)kalesinde astırdı. Bu durum Hunlar arasında olduğu kadar Bizans’ta,. Roma’da vediğer kavimler arasında Attila adının dehşet saçan bir otoritenin timsali halinegelmesine yardım etti. Bundan sonra Attila imparatorluğunun doğu bölgelerinde, hiçatından inmemek üzere aylarca süren bir teftiş gezisi yaparak, İtil (Volga)kıyılarındaki Şara-ogur’ların (Ak-Ogur, Türk boyu) ayaklanma teşebbüsünübastırdı (435). Batı kanadının sıklet merkezi Tuna etrafında, doğu kanadınınsıklet merkezi Dinyeper havalisinde olduğu tahmin edilen bu tarihlerde Hunİmparatorluğu’nda, kaynaklardan takip edilebildiği kadar, şu kavimler yeralmışlardı.
 
Hun Devletine Bağlı Kavimler
 
a. Germen (doğudan batıya): Doğu Gotları,Gepidler, Suebler, Markomanlar, Kuadlar, Heruller, Rugiler 
b- Islav (orta ve batıRusya’da): Venedalar, Antlar, Sklavenler. 
c- İranlı (Kafkaslar’dan Tuna’ya kadar,dağınık halde): Alanlar, Sarmatlar, Başternalar, Neurlar, Skirler, Roxolanlar. 
d- Fin-Ugor (Ural’danBaltık’a kadar): Çeremisler, Mordvinler, Meryalar, Veşiler, Çudlar, Estler,Vidivariler. 
e- Türk: İmparatorluğunher tarafına yayılmış olarak, Hunlar, Karadeniz kuzey düzlüklerinde Üç-ogur, veBeş-ogurlar, Volga’ya doğru Altı-ogur, Şara-ogurlar, daha kuzeyde Ağaçeri(Akatzir, Agazir)’ler, Volga’nın doğusunda Sabarlar ve başka Türk kütleleri.
 
Hunların Batı Roma'ya Yardımı
 
Sayıları 45’e varan çeşitli dil ve soydan olan bu kavimler eski Türk devletsistemine göre yalnız siyasi bir birlik teşkil etmekte, yabancı kavim veya zümrelerancak reisleri, şefleri veya kralları vasıtası ile imparatorluğa bağlı bulunmaktaidi. İmparatorlukta sükunet hakimdi. 442 yılında Hun orduları başkumandanı (GenelKurmay Başkanı) Onegesius (Onügez) ile Attila’nın büyük oğlu İlek tarafındanbastırılan Agaçeri isyanı dışında bu sükunet bozulmamıştı. Halbuki Romaİmparatorluğu’nda, Kavimler Göçü dolayısıyla hareket halinde olan kavimlerinbulundukları yerlerde ve geçiş yolları üzerinde geniş ölçüde tahribat yapması,yerli halkın mahsulatının zorla ellerinden alınması vb. yüzünden patlak veren vegenişleyen köylü isyanları (Bagaudalar) nizam ve asayişi iyice sarsmış, bunakarşı Roma Patricius Aetius vasıtası ile, bir kere daha Hunlar’a müracaat zorundakalmıştı. İki yıl kadar süren mücadele sonunda Attila’nın gönderdiği Hunmüfrezeleri yardımı ile isyancı elebaşılar Aetius tarafından ortadan kaldırıldıise de (436), bu defa da Kral Gundikar idaresinde Belçika bölgesine saldıranBurgondlar’la savaşmağa mecbur olundu.
 
Bilhassa Necker nehri boyunca ceryan eden bu muharebelerde Hun ordusuna batı kanadı“kralı” Oktar kumanda ediyordu ki, rivayete göre, 20 bin Burgond savaşçısınınöldüğü bu Hun-Burgond mücadelesi Almanlar’ın meşhur “Nibelungen”destanlarına mevzu teşkil etmiştir. Bütün “Germania”nın zaptının tamamlayan bu savaşlar neticesinde436’yı takip eden yıllarda şu kavimlerin de Türk idaresine alındığıanlaşılmaktadır: Franklar, Türingler, Longobardlar. Hun hakimiyetinin “Okyanusadaları”na, yani Kuzey Denizi ve Manş kıyılarına ulaştığı, hadiseler çağdaştarihçi Priskos tarafından kaydedilmiştir.
 
Attila'nın Bizans Politikası ve I. Balkan Seferi
 
440’dan itibaren Attila Bizans’a karşı baskıyı artırdı. Çünkü II. Theodosios,Kostantina antlaşmasının hükümlerine aykırı olarak Hunlar’dan kaçanları iadedeağır davranıyor, hatta bunlardan bazılarını yüksek makamlara getiriyordu. MeselaGot menşeli Hun firarisi Arnegisclus’u general rütbesi ile Trakya’da Hunsınırında vazifelendirmişti.
 
Müşterek Pazar yerlerinde Grek tacirleri Hunlarıaltadıyorlardı. Margus piskoposu, Kostantia civarında, kıymetli madenlerdenyapılmış silahları ve ziynet eşyası ile birlikte gömülen Hun büyüklerininmezarlarını soymuş, bu davranış Hunları infiale sevk etmişti. Nihayet Bizansyukarıda adı geçen Agaçeriler isyanında tahrikçi rol oynamıştı.
 
Attila: Tanrı'nın Kılıcı
 
445’de Buda’nın ölümü üzerine tek başına Hun imparatoru olan Attilaiktidarının zirvesine yükselmekte idi. Batı Asya ile Orta Avrupa’ya hakimdi. Her ikiRoma’nın durumları meydanda idi. Attila’ya karşı koyabilecek bir kuvvetinkalmayışı, bir psikolojik belirti olarak, o çağlarda dünya hakimiyetinin timsalisayılan, savaş tanrısı Ares’in kılıcını Attila’nın ellerine verdi.Priskos’a göre, uzun zamandan beri kayıp olan bu kutlu kılıç bir Hun çobanıtarafından bulunarak Attila’ya getirilmişti. Artık dünyanın fethi yakındı, zirabu kılıç vasıtası ile yeryüzüne hükmetme yetkisinin Tanrı tarafından Attila’yaverildiğine inanılıyordu.
 
II. Balkan Seferi ve Anatolius Barışı
 
Bu duruma ilaveten Bizans’ın kaçakları geri vermekte ağır davranması, yıllıkvergiyi ödemede isteksizliği 2. Balkan seferinin açılmasına sebep oldu (447).Attila’nın idaresi altında birkaç noktadan Tuna’yı geçen ordular, iki koldanilerleyerek kaleleri Sardica (Sofya), Philippopolis (Filibe), Marcianopolis (Preslav),Arcadiopolis (Lüleburgaz) müstahkem mevkileri ve şehirlerini zapt ede ede veTeselya’da Termopil’e kadar geniş bir daire çizdikten sonra, Bizans başkentinikuşatmak üzere Athyra (Büyük Çekmece)’ye ulaştığı zaman orada, barış yapmakiçin Theodosios’un süratle gönderdiği, Magister ve Patricius, Attila tarafındankabul edildi ve anlaşmaya varıldı (Anatolius barışı). Buna göre Tuna’nıngüneyinde beş günlük mesafedeki yerler askerden arındırılacak, Bizans harptazminatı olarak 6000 libre altın ödeyecekti. Ayrıca yıllık vergi üç katına (2100libre altın) çıkarılmıştı.
 
Attila'ya Suikast Teşebbüsü ve Attila'nın
 
İmparator Theodosius’a Unutulmaz Cevabı
 
Bizans bakımından en ağır şart yıllık vergi idi. Her sene bu kadar altın tedarikedilmesi İmparatorluğun takatini aşıyordu. Şaşırdığı anlaşılan Theodosios,sarayındaki ileri gelenlerin de tavsiyeleri ile, garip bir kurtuluş yolu buldu: birsuikast ile Attila’yı ortadan kaldırmak. Başında Edekon (Türk) ile Orestes(Pannonialı bir Romalı)’nın bulunduğu Hun elçilik heyeti ile birlikte Bizansbaşkentinden Attila’nın devlet merkezine yani Orta Macaristan’a doğru yola çıkan,suikast tertibinden habersiz tanınmış hukuk bilgini Maximinos başkanlığındaki vebıraktığı notlarla, başta Attila ve çağı olmak üzere 5. asır Avrupa Türktarihini teferruatlı bir şekilde öğrenmemize yardım eden katip Priskos’un dahilbulunduğu Bizans elçilik heyetine, gizli planı gerçekleştirmeğe memur, gizlivazifeli Bigilas’da katılmıştı.
 
Heyet 448 yılı yazında Hun başkentine geldiği zaman, durumdan Edekon vasıtası ilehaberdar olan Attila, yaptığı aleni sorgu neticesinde Bigilas’a maksat vefaaliyetlerini itiraf ettirdi, Bizanslılar’ın hiçbirine dokunmadı. FakatTheodosios’a hitaben yazdırdığı şu mesajı hususi elçi ile imparatora yolladı: “Theodosios, Attila gibi, asil bir babanınoğludur. Attila babası Muncuk’tan aldığı asaleti muhafaza etmiş, fakat TheodosiosAttila’nın haraçgüzarı olmakla köle durumuna düşmüştür. Theodosios kölelikhaysiyetini de koruyamamıştır, çünkü efendisinin canına kıymak istemiştir”. Attila’yıteskin etmek üzere Bizans’tan, derhal, yukarıda adı geçen Anatolius ile magister vekançılar Nomus başkanlığında ikinci bir heyet yola çıkarıldı. Bu elçiler Hunbaşkentinde Attila’yı tahminlerin aksine, sakin ve yumuşak buldular. Zira Hun dışsiyaseti değişmekte idi. İmparator Theodosios’un şahsında Bizans’ı tamamen kendiidaresine bağlı kabul eden Attila, artık Batı Roma’ya yönelme zamanınınyaklaştığı kanaatine varmış bulunuyordu.
 
Batı Roma’ya esasen son askeri destek 439 yılında yapılmış, ondan sonra yardımlarkesilmişti. Batı Roma Hun Devletine yıllık vergisini muntazaman ödemekle beraber,durumun farkında olan Başkumandan Aetius, muhtemel bir Hun-Roma çatışmasınahazırlanmakta idi: “Barbar”larla münasebetlerini düzeltmiş onlardan aldığıücretli askerlerle, Türk usulünde, çoğu süvari birliklerinden kurulu ordularteşkiline girişmiş, Hunlar’a bağlı bazı kavimlerle gizli temaslar aramayabaşlamıştı. Buna karşılık Attila da, 443 yıllarında tekrar alevlenen veGalya’dan İspanya’ya da sıçrayan köylü isyanları ile yakından ilgileniyor,Roma’ya karşı Vandallarla işbirliği imkanlarını araştırıyordu. O da,şüphesiz, Roma İmparatorluğu ve “barbar”lardan meydana gelen bütün bir Batıdünyası ile hesaplaşacağı için işin ehemmiyet ve azametini takdir etmekte idi.
 
İmparator Theodosius'a Unutulmaz Cevabı
 
Attila’ya Suikast Teşebbüsü ve Attila’nın
İmparator Theodosius’a UnutulmazCevabı
 
Bizans bakımından en ağır şart yıllık vergi idi. Her sene bu kadar altın tedarikedilmesi İmparatorluğun takatini aşıyordu. Şaşırdığı anlaşılan Theodosios,sarayındaki ileri gelenlerin de tavsiyeleri ile, garip bir kurtuluş yolu buldu: birsuikast ile Attila’yı ortadan kaldırmak. Başında Edekon (Türk) ile Orestes(Pannonialı bir Romalı)’nın bulunduğu Hun elçilik heyeti ile birlikte Bizansbaşkentinden Attila’nın devlet merkezine yani Orta Macaristan’a doğru yola çıkan,suikast tertibinden habersiz tanınmış hukuk bilgini Maximinos başkanlığındaki vebıraktığı notlarla, başta Attila ve çağı olmak üzere 5. asır Avrupa Türktarihini teferruatlı bir şekilde öğrenmemize yardım eden katip Priskos’un dahilbulunduğu Bizans elçilik heyetine, gizli planı gerçekleştirmeğe memur, gizlivazifeli Bigilas’da katılmıştı.
 
Heyet 448 yılı yazında Hun başkentine geldiği zaman, durumdan Edekon vasıtası ilehaberdar olan Attila, yaptığı aleni sorgu neticesinde Bigilas’a maksat vefaaliyetlerini itiraf ettirdi, Bizanslılar’ın hiçbirine dokunmadı. FakatTheodosios’a hitaben yazdırdığı şu mesajı hususi elçi ile imparatora yolladı: “Theodosios, Attila gibi, asil bir babanınoğludur. Attila babası Muncuk’tan aldığı asaleti muhafaza etmiş, fakat TheodosiosAttila’nın haraçgüzarı olmakla köle durumuna düşmüştür. Theodosios kölelikhaysiyetini de koruyamamıştır, çünkü efendisinin canına kıymak istemiştir”. Attila’yıteskin etmek üzere Bizans’tan, derhal, yukarıda adı geçen Anatolius ile magister vekançılar Nomus başkanlığında ikinci bir heyet yola çıkarıldı. Bu elçiler Hunbaşkentinde Attila’yı tahminlerin aksine, sakin ve yumuşak buldular. Zira Hun dışsiyaseti değişmekte idi. İmparator Theodosios’un şahsında Bizans’ı tamamen kendiidaresine bağlı kabul eden Attila, artık Batı Roma’ya yönelme zamanınınyaklaştığı kanaatine varmış bulunuyordu.
 
Batı Roma’ya esasen son askeri destek 439 yılında yapılmış, ondan sonra yardımlarkesilmişti. Batı Roma Hun Devletine yıllık vergisini muntazaman ödemekle beraber,durumun farkında olan Başkumandan Aetius, muhtemel bir Hun-Roma çatışmasınahazırlanmakta idi: “Barbar”larla münasebetlerini düzeltmiş onlardan aldığıücretli askerlerle, Türk usulünde, çoğu süvari birliklerinden kurulu ordularteşkiline girişmiş, Hunlar’a bağlı bazı kavimlerle gizli temaslar aramayabaşlamıştı. Buna karşılık Attila da, 443 yıllarında tekrar alevlenen veGalya’dan İspanya’ya da sıçrayan köylü isyanları ile yakından ilgileniyor,Roma’ya karşı Vandallarla işbirliği imkanlarını araştırıyordu. O da,şüphesiz, Roma İmparatorluğu ve “barbar”lardan meydana gelen bütün bir Batıdünyası ile hesaplaşacağı için işin ehemmiyet ve azametini takdir etmekte idi.
 
Attila'nın Yeni Batı Roma Politikası
 
448’lerden itibaren iki yıl kadar süren Hun siyasî ve askerî hazırlığıtamamlanınca Attila ilk diplomatik taarruzunu Roma’ya yöneltti: İmparator III.Valentinianus’un kız kardeşi olup, vaktiyle kendisi ile evlenmek arzu ederek nişanyüzüğü gönderen ve 425’den beri imparator hukukuna haiz olduğunu göstermek üzere“Augusta” ünvanı ile anılan, delişmen tabiatlı Honoria’yı zevceliğe kabulettiğini bildirdi ve çeyiz olarak da, imparatorluğun onun hissesine düşen yarısınıveya “Augusta”nın kocası sıfatı ile Roma İmparatorluğu’nun idaresine iştirakhakkı istedi. Önce oyalama yolunu tutan Valentinianus ile Aetius’un teklifi nihayetaçıkça red etmeleri büyük Hun seferini meşru duruma soktu. Ren kıyılarındakiRipuar Frankları ve Vizigot’larla ilgili bir iki anlaşmazlık da savaş havasınıolgunlaştırdı.
 
Campus Mauriacus Savaşı
 
451 başlarında OrtaMacaristan’dan batıya doğru harekete geçen Hun kuvvetlerinin mevcudu 90-100 biniTürk bir o kadarı da Germen ve Islav olmak üzere 200 bin kişi kadardı. Hun ordularıŞubat-Mart aylarında Ren nehrini üç noktadan aşarak Galya’ya girdiği sırada,Aetius’un kumandasında İtalya’dan Galya’ya gelerek, Hun düşmanı“barbar”ların sağladığı takviyelerle sayısı 200 bine yükselen Roma ordusu dakuzey istikametinde hızla ilerliyor., Mettis (Metz)’i (7 Nisan) ve Durocortorum(Rheims)’i zapt eden Hun orduları, bu günkü Paris yakınındaki Aurelianum (Orleans)şehrine ulaştığı zaman, Aetius da oraya yetişmiş bulunuyordu.
Fakat karşılaşma Attila’nın Türksavaş planına daha uygun gördüğü Campus Mauriacus (Troyes şehrinin hemenbatısında Champangne ovasında) oldu (20 Haziran 451). Dünya’nın iki yarısınınbirbirinin üzerine yüklendiği, nihayet 24 saat süren ve her iki tarafın çokkayıplar verdiği (kaynaklarda yüzbinlerce ölü) muhakkak olan bu büyük savaştakimin galip geldiği hala münakaşa mevzuudur. Batılı tarihçiler, Attila’nınyenildiğini söylerler ve buna Roma kuvvetlerini imha edilmeden Hunlar’ınçekildiğini delil gösteriler.
 
Ancak savaş günün akşamı Roma ordusudağılmıştı, birlikleri arasında irtibatı kayıp eden başkumandan Aetius bile Hunkıt‘aları arasına düşmüş, güçlükle kurtulmuş, ertesi gün erken saatlerde,Batı Got ordusu, savaşta ölen kıral Theodorik’in oğlu Thurismund idaresinde,muharebe meydanını terk etmiş, ağır kayıplara uğrayan Frank kuvvetleri de onlarıtakip etmişti.
 
Ayrıca bu savaşta Atttila’nın gayesineulaştığı da aşikardı. Batıyı hakimiyetine alabilmek için Romaİmparatorluğu’nun insan ve asker deposu durumunda olan Galya barbarlarını safdışıetmek isteği ile önce Galya’ya yürümüş ve neticede Roma’nın bu tabiimüttefiklerinin savaş gücünü kırarak, Roma’yı desteksiz bırakmağa muvaffakolmuştu. Ünlü Aetius’un Roma’da gözden düşmesi bunun neticesi idi.
Ordularını Galya ortasından oldukçasağlam ve disiplin içinde 20 gün kadar bir zaman başkent bölgesine getirebilen Attilakudret ve “korkunçluğunu” muhafaza ettiğine göre, Campus Mauriacus’ta Batıİmparatorluğunun ne kazandığı Roma’da sık sık sorulan suallerdendi. Nitekim, dahabir yıl geçmeden Attila İtalya seferine başladığı zaman Roma’nın Hunlar’akarşı çıkacak kuvveti kalmamıştı. Hadiselere çağdaş Prosper Tiro (Papa I.Leon’un katibi)’nun kaydettiğine göre Aetius, mukavemet imkansızlığıdolayısıyla, imparator Valentinianus’u İtalya’yı terke teşvik etmekte idi.
 
Attila'nın İtalya Seferi ve Ölümü
 
“Papa,diz çöküp yalvardı ve Attila Roma'yı da bağışladı”
 
Attila 452 baharında 100 bin kişilik ordusunu Julia Alpleri’nden geçirerek bu günküVenedik düzlüğüne indirdi. Oradaki meşhur Aquileia kalesini zapt ettikten sonra Poovasına girdi. Aemilia bölgesini işgale başlayıp Roma İmparatorluğu’nun o zamanbaşkenti Ravenna’yı tehdit etmesi meselenin nihayete erdirilmesine kafi geldi. Sarayendişeli, halk telaşlı, senato ne olursa olsun barış yapmak kararında idi. Kilise debu arzuya katıldı.
 
Süratle bir heyet hazırlandı. Hitabeti ile meşhur Papa I. Leon (Büyük Leon)başkanlığındaki heyet, Mincio ırmağının Po nehrine döküldüğü düzlükteordugahını kurmuş olan Attila tarafından kabul edildi. Papa, imparator ve bütünhristiyan dünyası adına, büyük Türk başbuğundan Roma’yı esirgemesini rica etti.Beş yıl kadar önce büyük bir kuvvetle Çekmece’ye kadar geldiği halde nasılİstanbul’u tahrip etmekten kaçınmış ise, Papa’nın ağzından Roma’nın teslimolduğunu öğrendikten sonra eski medeniyet merkezini korumayı vazife sayan Attila,muzaffer ordusu ile başkentine dönerken, şüphesiz tıpkı Bizans gibi, Batı Romaİmparatorluğu’nun da kendi iradesine bağlandığı kanaatinde idi.
 
Priskos’un 448’de Hun başkentinde Batı Roma elçilerinden duyarak belirttiği gibi,şimdi sıra Sasaniler’de idi. Oranın da himayeye alınması ile “dünyahakimiyeti” gerçekleşecekti. Fakat bu Attilaya nasip olmadı. İtalya seferindendönüşte, rivayete göre zifaf gecesinde ağzından kan boşanmak suretiyle öldü(453). Yaşı 60 civarında idi.
 
Attila'nın Özellikleri
 
Attila,milletlerin hafızalarında ölümsüzlüğü ulaşmış tarihin nadir şahsiyetlerindenbiridir. Hatırası etrafında İtalya’da, Galya’da, Germen memleketlerinde,Britanya’da, İskandivanya’da ve bütün orta Avrupa’da asırlarca ağızdan ağızadolaşan efsaneler türemiş, romancılara, ressamlara, heykeltıraşlara, mevzu olmuş;hakkında en çok kitap yazılan şahsiyetlerden biri durumuna yükselmiş, tiyatro yazarlarına, kompozitörlere ilhamvermiş, adına bir düzineye yakın opera bestelenmiştir. Son yarım asırda yapılantarafsız tarih araştırmaları onun, Hıristiyan ortaçağının taassup kokulu uydurmaları ile ilgisi bulunmadığını, Nibelungen destanları başta olmak üzere,çağdaş kayıtların onu iyilik sever, babacan, çok yüksek vasıfta bir hükümdarolarak tanıdığını ortaya koymuştur.
 
Attila'nın Ölümü


Gökyüzünde yaş yağdıran bir bulut
Güneş yaslara bürünmüş batıyor...
Altın, gümüş ve çelikten bir tabut
Bu tabutta Hun güneşi yatıyor
.
 
Attila, İtalya seferinden döndüktensonra, bütün dünyayı hükmü altına almak için son bir sefere daha çıkmak istiyordu. Bütün Batı ellerinde idi. BütünDoğu'yu da ellerine almak için, İran'da hüküm süren Sasanî'leri, itaat altınaalmayı,vergiye bağlamayı düşünüyordu. Fakat İran seferini yapamadı.
 
İtalya seferinden sonra, dolunaylı birgecede, sarayında büyük bir toy-düğün yapan Attila, o gece İldiko adında çokgüzel bir prensesle evlenmişti. O zifâf gecesinde, bir iç kanama sonunda, ağzındanburnundan kan gelerek öldü (453). Cesedi inceleyen kam, "Suikast yok, ağabeyi Buda(Bleda) da aynı hastalıktan ölmüştü." dedi.
 
Attila'nın ölümü Hunları mateme boğdu.Ama, o, milletlerin hafızalarında ölümsüzlüğe ulaşmış bulunuyordu. Rivayetegöre onu, iç içe üç tabuta koydular. Birinci tabut, güneş gibi parlayan altındanyapılmıştı. Çünkü o Hunlar'ın güneşi idi. İkinci tabut kuyruklu yıldızınkuyruğu gibi parlayan gümüşten idi. Çünkü o, çok nadir görülen bir kuyrukluyıldız idi. Üçüncü tabut çifte su verilmiş demirden yapılmıştı. Çünküçelik gibi kuvvetliydi.
 
Altın, gümüş ve çelikten yapılan buüç katlı tabut, Attila'ya ait silahlar ve değerli eşyalarla birlikte ve çok büyükbir yoğ töreni ile, Tisza nehrinin adacıklarından birine gömüldü. Küçük adaderin olarak kazılmış, sonra nehrin yatağı değiştirilerek üzerindengeçirilmişti. Böylece mezarını kimse bulamayacak, soyamayacaktı. Ve gerçektenhâlâ bulunamadı.
 
Attila Sonrası Dönem ve Devletin Çöküşü
 
Attila’nın ölümünden sonra, hatunu Arıkan’dan üç oğlu: sırasıyla İlek,Dengizik, İrnek babalarının yerini tutamadılar. İmparator olan İlek ayaklanan Germenkavimleri ile yaptığı Netao (Avusturya’da) savaşında hayatını kaybetti (454).Çok cesur, fakat siyasi zekadan mahrum Dengizik, imparatorluk birliğini yeniden kurmakiçin neticesiz mücadeleler içinde çırpına çırpına nihayet bir Bizanslınınkılıcı ile can verdi (469). İrnek ise bu savaşlara katılmamış, kardeşlerininölümünden sonra, artık orta Avrupa’da tutunmanın zorluğunu anlayarak, savaşlardayorgun düşen Hunlar’ın büyük kısmı ile, Bizans’tan geçiş müsaadesi alarakKaradeniz’in batı kıyılarına dönmüştür.
 
İrnek idaresindekiHunlar’ın, önce güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve OrtaAvrupa’da birer devlet kuran Bulgarlar ve Macarlar’ın teşekkülünde büyük roloynadığı anlaşılmaktadır. Geleneklere göre, Bulgar-Türk Devletinin kurucusu Dulosülalesi ile, Macar kabilelerini Tuna boyuna getirerek orada yerleştiren Arpad hanedanıİrnek’i ata tanımaktadırlar. IV. asırda Hunlar’a Volga’dan batıya doğrurehberlik eden geyik motifli “sihirli geyik” efsanesinde Hunlar’la Macarlar(Hunor-Mogor) kardeş gösterilmiştir. Nihayet Macaristan’da yaşamış olanSekeller’in Hunlar’ın çocukları olduğu zannını uyandıran bir Başbuğ Çabaefsanesi vardır.
 
Hun Hakimiyetinin Avrupa'daki Tesirleri
 
a-      “Kavimlergöçü” yolu ile etnik, (Avrupa ahalisininbirbirine karışması, bugünkü durumun temelleri)
 
b- Savaşlarveya dostça münasebetler yolu ili edebi,(Nibelungen destanı, efsaneler vs.). Attila, Etzel adı altında “iyi bir kral”sıfatıyla Alman halk edebiyatının şahaserlerinden biri ve en eskisi olan“Nibulungenlied”e girmiştir.
 
c- Bozkırsanatı yolu ile estetik,
 
d- BatıRoma imparatorluğunun yıkılması ve büyük istila hareketlerinin başlaması üzerine siyasi, (Atillâ’nın kurduğu hakanlıksayesinde, Doğu ve Orta Avrupa’nın muhtelif ırk ve cinsten olan kavimleri hâkimTürk-Hun unsurunun kuvvetli ve askerî teşkilâtı altında bir arada yaşamak vefaaliyette bulunmak imkânını bulmuşlardır.)
 
e- Köylününve güçsüzün korunmasına yönelik “şövalyelik” hayatının ve Roma imparatorlukkavramına karşı milli duyguların yaratıcısı olarak sosyal.
 
f- Avrupa ordularının Türk sistemine göre ıslahı hareketleri dolayısıyla askeri bakımlardan Türk kültür tesirleriBatı’da bütün ortaçağ boyunca devam etmiştir.
 
Romalılar 5. yüzyıldan itibaren askerî güçlerini Türkordusundaki gibi düzenlemeye ve Hun ordusundaki 10'lu sistemi benimsemeye başladılar.Keten gömlek giymesini de ilk defa Türkler'de gördüler ve taklid ettiler. Ceket,pantolan giymeyi ve masada yemek yemeyi de yine Türkler'den öğrendiler. Hazar PrensesiÇiçek, Bizans sarayına gelin gittiği zaman giydiği Türk tipi "kağan hatunelbisesi" de Bizans'ta moda olmuş ve oradan Avrupa'ya yayılmıştı.
 
Attila'nın sarayında, egemenliği altında bulunan ülkelerintemsilcileri, yabancı görevliler az değildi. Bu yüzden Got ve Latin dilleri deTürkçe kadar yaygındı. Fakat Türkler hem dillerini, hem geleneklerini hiç bozmadankorumuşlardı. Zaten siyasî iktidar sona erince yalnız Türkçe konuşuldu ve Türkçevresine dönüldü.
 
Batı Hunları altın ve gümüş işçiliğinde ileri idiler.Hunlar'ın uzun zaman yerleşik hayat yaşadıkları Macaristan'da yapılan kazılardabirçok keramik ve altın eşya çıkarılmıştır.Hun kurganlarında silâh ve atkoşumlarından başka, altın kazan, gümüş kemer ve kaşık altın taç vb.bulunmuştur.

     ANA SAYFAYA DÖN   

KONUNUN BAŞINA DÖN

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol