İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  ALLAHIN VARLIGININ VE BiRLiGiNiN DELiLLERi
 

Allah’ın Varlığının ve Birliğinin Delilleri 

İnsan, akıllı düşünen ve bilen bir varlık olmasının insan açısından önemi nedir?

 

İnsan akıl sahibi, düşünen ve bilen bir varlıktır. Yaratılışından getirdiği bu anlama, bilme ve merak duygusuyla evrende meydana gelen olayları ve düzenli işleyişi araştırmakta, bunların sebebini bulmaya çalışmaktadır. Bu gün insanlar aya gidip gelebiliyor, uzay boşluğunda milyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldızları gözleyebiliyor, küçük mikroskobik varlıkların boyutlarını ölçebiliyor. Ancak bilgimiz arttıkça öğrenmemiz gereken daha çok şeyin olduğunu anlıyoruz. Merakımız daha da artıyor. Bunları kim yarattı, neden yarattı gibi soruların cevabını arıyoruz. Evrendeki bu düzenin nasıl başlayıp devam ettiğini merak ediyoruz.

Allah’ın varlığını nasıl anlayabiliriz?

Evrenin var oluşu Allah’ın varlığının en büyük delilidir. İnsanın Allah’ın varlığını anlaması için kendisine, yeryüzüne ve gökyüzüne bakması yeterlidir. Çünkü hiçbir şey tesadüfen, kendiliğinden meydana gelemez. Gözlem ve deneye dayanan, varlığın yapısını ve işleyişini inceleyen pozitif bilimler, evrende bir sebep-sonuç ilişkisi olduğunu; hareket ettirici bir güç olmadan hiçbir şeyin hareket edemeyeceğini belirtir. Bu durum varlık ve olayların tesadüfen meydana gelmesinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. Çünkü insan aklı, hiçbir şeyin kendiliğinden meydana gelmeyeceğini, her şeyin bir yapıcısının var olduğunu kabul etmektedir. Örneğin hepimizin kullandığı kalem ve defterin bir imalatçısı, okuduğumuz kitabın bir yazarı, duvarda asılı duran resmin bir ressamı, oturduğumuz sıranın bir ustası olduğunu kabul ederiz. Her şeyin bir yapıcısı, bir ustası olduğuna göre, evrenin de bir yapıcısı ve yaratıcısı bulunmaktadır. O da Allah’tır.

Ünlü Fizik bilgini Lord Calvin şöyle diyor: “İyice düşündüğümüzde bilimlerin sizi Allah’ın varlığına inanmaya zorladığını göreceksiniz” Bilim adamı R.C.Eartes’e göre tesadüfe inanmak, içinden çıkılmaz sorular doğurur. “Eğer hayatın tesadüfle bir atom ve moleküllerin birleşerek meydana geldiğine inanılacak olursa, o zaman ortaya akıl bakımından, her şeyi yaratan Allah’ın varlığına inanmaktan çok sorular çıkar” Eartes’in belirttiği gibi şayet Allah’ı yaratan bir yaratıcı olduğu düşünülecek olursa, o yaratıcıyı yaratan başka bir yaratıcının da bulunması gerekir. Aynı şey, bu yaratıcı için de düşünülecektir. Netice olarak sonsuza doğru bir silsile takip edecektir. Bu durum bizi sonuca ulaştıramayacağı gibi, akıl da bunu kabul etmez.

Bütün bu düşünceler sonuçta bizi ve evrendeki varlıkları yaratan ve devam ettiren bir kudretin var olduğu inancına ulaştırır. Bu yüce varlığa Allah diyoruz. Kur’an, bir yaratıcının varlığının şüphe edilmeyecek kadar açık olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” (İbrahim suresi, 10)

Allah’ın varlığını bulmada aklın ve ilmin önemi nedir?

Akıl Allah’ın insana verdiği en büyük nimettir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliklerden biridir. Akıllı düşünen ve bilen bir varlık olan insan bu yeteneklerini kullandığında Allah’ın varlığını daha iyi kavrar.

Kur’anıkerim’e göre düşünen, araştıran her insan Allah’ın varlığına aklıyla ulaşabilir. Eğer akıl şartlanmamışsa, Allah’ın varlığını kolayca kabul eder. Kur’an bu gerçeği şöyle dile getirir: “Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah’ın varlığının nice delilleri vardır; görmez misiniz?” (Zariyat suresi, 20-21) Başka bir ayette ise Allah’ın varlığına inanmamak aklını kullanmamak olarak kabul edilmiştir. “Allah katında, yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfal suresi, 22) Ayrıca Kur’an’da Hz. İbrahim’in düşünerek Allah’ın varlığına nasıl ulaştığı anlatılır. Peygamberimize de gelen ilk ayetler öğrenmek, bilmek, araştırmakla ilgilidir. İnsan aklını kullanarak kendisini, çevresini, Rabb’ini tanır ve ona inanır. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Kulları arasında Allah’ın varlığını açıkça görüp saygı gösterenler, bilginlerdir” (Fatır suresi, 28)

Allah’ın birliği

Bizi Allah’ın varlığına götüren aklımız onun birliğine de götürür. Evrendeki düzen, ahenk, denge, değişme ve gelişim Allah’ın birliğinin en büyük delilidir. Evrene baktığımızda bütün varlıkların bir düzen ve ahenk içinde yaratılış gayesine uygun olarak görevini yerine getirdiğini görmekteyiz. Örneğin, göklerin ve yeryüzünün birbiriyle uyum içinde kusursuz yaratılışı ve işleyişi, yeryüzünün mevsimden mevsime değişik şekillere bürünmesi, yeryüzünün hayat taşıması ve insanın barınması için elverişli olması, gündüzün insanın geçimi, gecenin de onun uyku ve dinlenmesi için yaratılmış olması, yerde ve gökte bulunan her şeyin insanın emrine verilmesi gibi. Görülüyor ki, evrende sürekli bir hareket ve değişim söz konusudur. Çünkü Allah’ın yaratması sadece belirli bir zamana özgü değildir. Onun yaratması her an devam etmektedir. “... O, her an yaratma halindedir.” (Rahman suresi, 29) ayeti bu gerçeğe işaret eder.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki, evrene bu düzen ve gayeyi veren ilim, kudret, irade sahibi bir varlığın bulunması gerekmektedir. O varlık da Yüce Allah’tır. Yüce Allah Kur’an’da evrendeki düzen ve ahenge işaret etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “...Biz her şeyi belli bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer suresi, 49)

Yüce Allah bir ayette Allah’tan başka tanrılar olsaydı, yer ve göğün düzeninin bozulup dağılacağını belirtmiştir.(Enbiya suresi, 22) Başka bir ayette ise birden fazla tanrının olmasının mantık açısından mümkün olmadığı şöyle ifade edilmiştir “...Onunla beraber hiçbir tanrı yoktur. Eğer olsaydı, her biri yarattığına hükmeder ve biri diğerine üstünlük kurmaya kalkardı.” (Müminûn suresi, 91)

Kur’an’da İhlas suresinde Allah’ın varlığı ve birliği en özlü bir şekilde ifade edilmiştir: “Ey Muhammed! De ki, O Allah birdir. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir ve her şey ona muhtaçtır. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey ona denk değildir.”

Peygamberimiz de Allah’ın varlığını anlamamız için, onun yarattıkları hakkında düşünmemizi, öğütlemiştir. “Allah’ın varlığını ve birliğini bulmak için göklere bakın, yeryüzüne bakın, kendinize bakın. Bunların kendiliğinden olup olmadığına bakın. Bütün bunların yaratılışındaki incelikleri düşünün. Çünkü bunlar Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delillerdir.” ( Hadis )

Özetle gerek yaratılışı, gerekse yaratıldıktan sonraki işleyiş düzeniyle evrende var olan bu mükemmel düzen, denge ve ahenk Allah’ın birliğinin delilidir.

Allah’ın varlığının ve birliğinin insan açısından önemi nedir?

Allah, en güzel şekilde yarattığı ve akıl verdiği insanın kendisine inanmasını istemekte, kendisinden başka bir varlığa inanmasını bağışlamamaktadır. Bu açıdan her şeye gücü yeten bir ve tek Allah’a inanmak ergenlik çağına girmiş, akıllı her insanın ilk ve asli sorumluluğudur. İnsan böyle bir yaratıcıyı arayıp bulmak için yeterli zihni güce sahiptir. Demek ki, insanın en önemli görevi Allah’ın yarattığı varlıklar üzerinde düşünerek, onun varlığını, birliğini, kudretini kabul etmektir. Kur’an’ın amaçladığı gerçeklere ulaşabilmek için insanın bilerek inanması şarttır. Bu nedenle düşünüp, araştırarak bir seçim yapmak, sonra iman etmek İslâm’da daha değerlidir.

Kur’an mesajının özü tevhittir

Kur’an, mesajının özü tevhittir. Tevhit, Allah’ın varlığına ve birliğine, vahiyle bildirilen gerçeklerin bütününe inanmak demektir. Tevhit, Allah tarafından peygamberler aracılığı ile her topluma önerilen doğru inançtır. Yapılan işler, tevhitten sapıldığı an geçerliliğini yitirir.

Tevhidin ilk şartı, Allah’tan başka ilah tanımamak suretiyle inkâra ve şirke düşmemektir. Kur’an’dan anladığımıza göre, tarih boyunca Allah hakkında ihtilaf ve çekişmeler, onun varlığı ile ilgili olmayıp, nitelikleriyle, özellikle de birliğiyle ilgilidir. Nitekim Kur’an’da Allah’ın birliğini ifade eden ayetler, varlığını belirten ayetlerden çoktur. Bu nedenle Kur’an, yalnızca bir ve tek olan, eşi benzeri bulunmayan Allah’a inanmaya çağırır. Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde eş ve ortak koşmaya, Allah’ın yanında başka ilahlar edinmeye “şirk”, bu şekilde inanan kimseye de “müşrik” denir. İslam’da şirk en büyük günahtır. Allah Kur’an’da “Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz” (Nisa suresi, 48) buyurarak, şirkin bağışlanmayacağını haber vermektedir. İnanan bir kimse böyle bir duruma düşmemeye çok özen göstermelidir.

"DERİN KAVRAYIŞ SAHİPLERİ İÇİN..."

Göklerde ve yeryüzünde hükümranlık Allah’a aittir. Allah her şeyi yapmaya kadirdir.

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin kavrayış sahiplerinin alacakları dersler vardır.

 Onlar ayaktayken, otururken ve uzanırken Allah’ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde derin derin düşünürler.

 “–Rabbimiz! Sen bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın. Bizi ateşin azabından koru!”

 “–Ey Rabbimiz! Kimi ateşe mahkum edersen, onu bu dünyada alçaltmış olursun. Bu [alçalmış] zalimler hiçbir yardımcı bulamazlar.”

 “–Ey Rabbimiz! Biz, inanca çağıran davetçiyi duyduk. ‘Rabbinize iman edin’ [diyordu] ve ona iman ettik. Günahlarımızı affet, kötülüklerimizi sil ve canımızı gerçek erdem sahipleri olarak al.”

 “–Ey Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığıyla söz verdiğin [büyük nimeti] bize ver. Kıyamet günü bizi mahcup eyleme. Sen sözünden asla dönmezsin.” [diyerek dua ederler.]

 Rableri de onların dualarını şöyle cevaplar:

 “–Kadın veya erkek, [hak yolunda] çaba gösterenlerin hiçbir gayretini ziyan etmeyeceğim.”

 Kur'an Meali, Al-i İmran, 3/190-195

 

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol