İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  LAiKLiGi DOGURAN NEDENLER
 

Laikliği Doğuran Nedenler 

Laik sözcüğü, ülkemizde "devlet yönetiminde herhangi bir dinin öğretilerinin temel alınmaması gerektiğini savunan kişi" anlamında kullanılmaktadır. (A.K.)

Laiklik, Hıristiyanlığın hakim olduğu batı dünyasında büyük bir mücadele sonucu doğmuş ve gelişmiştir. Bilindiği gibi Hıristiyanlıkta kilise her şeyi kendi otoritesi altında tutuyordu. Günlük işlerden bilimsel çalışmalara, ekonomiden felsefeye kadar hemen her şey kilisenin buyruğu altındaydı. Hıristiyanlıkta Katolik kilisesi tanrı adına görüş bildirmek hak ve yetkisine sahipti. Katolik kilesinin din adamaları ruhaniler sınıfını oluşturuyordu. Laik kelimesinin bir hukuk ve siyaset terimi olarak ön plana çıkması daha çok 1789 Fransız ihtilalinden sonra olmuştur.

Fransız ihtilalinden önce batı devletlerinin temelini, tanrının hakları oluşturmaktaydı. Hükümdarlık yetkisini tanrıdan alan kimseler onun dışında kimseye hesap verme gereği duymamıştır. Kilise ve din adamları hükümdarın her zaman destekçisi olmuş, olağan üstü yetkilere sahip oldukları için hayatın her alanına el atmışlardır. İnsanların din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlamış ve kilise merkezli düşüncelere karşı olan kimseler işkencelere maruz kalmış ve aforoz edilmişlerdir.

Kilisenin hayatın bütün alanlarına uyguladığı acımasız ve sert tutum, öze dönüş özlemlerinin tohumlarını atmış, siyaset ve bilim adamları halkı, kiliyse ve onunla birlikte hareket eden krala karşı örgütlemeye çalışmışlardır. Nitekim bu çağrı Fransa’da ihtilali doğurmuş, egemenlik kraldan halka geçmiş ve kilisenin din istismarına son verilmiştir. Laiklik anlayışı ve uygulaması, sonuçta kilisenin ve kralların olumsuz tutumlarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. (Şefik Akyüz)

Laiklik nedir?

Laiklik terimi ilk defa İngiltere’de XVI.yy. da papaz olmayanlarında kiliseleri yönetebilmelerini isteyen fikir akımını ifade için kullanılmıştır.

Etimolojisi itibariyle “ruhban sınıfına mensup olmayan, halktan olan” anlamında yunanca “laikos” kelimesinden türetilmiştir. “Laikos”  Batı dillerinde ‘laïque’ şeklinde geçmiş ve kelime buradan Türkçe’ye girmiştir. Laik “ruhbanlığa, kilise teşkilatına hatta dini olana ait olmayan” manasındadır. (İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul-1995, “Laiklik” md., s.61)

Aslında Yunanca “halk “ anlamına gelen “laos” sözcüğü ile aynı kökten gelen “laikos” da “halkla ilgili halka ait olan ve dolayısıyla din anlamına özgü ya da din ile ilgili olmayan” anlamlarında kullanılmıştır. (Akdemir Salih, Kur’an ve Laiklik, Form Yay.,2000, s.84)

Laiklik özellikle Katolik Hristiyanlığın etkili ya da egemen olduğu ülke ve dillerde kullanılmış bir kavramdır. Protestan dini için geçerliliği yok denecek kadar azdır, kullanımı sınırlıdır. “Laikos”un karşıtı “clericus” yani Katolik dininin hiyerarşik bir yapı çerçevesinde Papaya kadar uzanan ve tam anlamıyla dinsel “emir komuta” zincir içinde yer alan “ruhban(lar)”dır, kilise babalarıdır. (Altındal Aytunç, Laiklik, Anahtar Kitaplar Yay., İstanbul-94, s.33)

İngilizce ve Almanca “laie”,”lay” ve “laity” kavramları aynı Grekçe kökenden türetilmiştir. İngilizcedeki “lay” ve “laity” tam çevirileriyle, melsek sahibi olmayan, okuma-yazma bilmeyen, dinsel öğrenimi ve pozisyonu olmayan (cahil) kişi ve kişiler anlamına gelir. Katolik kilisesinin egemenliğinin sürdüğü dönemlerde eğitim bu kurumun tekelinde olduğu için sade din adamları ve onların yetiştirdikleri seçilmiş kişiler okuma-yazma biliyorlardı, büyük kitle, Osmanlıca deyişle ‘ümmi’ idi. “Laik” kavramı ağırlıklı olarak ilkin 1790’lardan sonraki Fransa’da başlamış ve özellikle Katolik ve Fransızca konuşulan ülkelerde ve topluluklarda etkili olmuştur. (Altındal Aytunç, a.g.e. s.33)

Felsefi manada, akıl ile imanın ayrılmasını, imanın aklın sahasına müdahale ettirilmemesi gerektiğini savunana görüştür ki, daha çok esasen iman sahası diye birşey kabul etmeyen çeşitli materyalist ekollerce benimsenmiştir.

Ahlakta, ahlakın temeline aklı ve ilmi koymak isteyen ve ahlakı; dini ve metafizik temellerden kurtarmayı amaçlayanların görüş ve teklifleri de “laik ahlak” diye isimlendirilir.

Siyasi ve hukuki yönden laiklik, dini-ilahi kaynaklı bir otorite ve hukuk tanımamaktadır. Bu manada din işlerini birbirinden ayırarak devletin din karşısında tarafsızlığı veya herhangi bir din veya mezhebin iç düzenine, işleyişine ve ibadet ile erkanına müdahale etmemesi demek olur.

Siyasi sosyolojide laiklik din ile devletin kesin olarak ayrılmasını ifade eder. Laik devlet, dini kanun ve kaidelere göre yönetilen teokratik devletten tam olarak ayrılır. Fakat bu kavram, devletin dine karşı olması demek değildir. (Yeni Türk Ansiklopedisi, Ötüken Neşriyat AŞ, İstanbul-1985, laiklik md.,s.2046-2047)

Zamanımızda bazı anayasa hukukçuları laikliği iki manada kullanmaktadırlar:

a. Din ve vicdan hürriyeti

b. Devlet işlerinin din işlerinden ayrılması, devletin dini hizmet ve fiilleri işlememesi, bunu bir amme hizmeti olarak kabul etmesi, dinin de devlet işlerine müdahale etmemesidir. Yani “ne dindara ve ne de dinsize ilişmemek” tarzında hareket etmesi icab eden bir devlet anlayışıdır. (Hammer Walter, Din ve Vicdan Hürriyeti, Terc: Prof.Dr.Servet Armağan, Yeni Asya Yay., İstanbul-1981, s.157-158)

 Laiklik, dini ve dünyevi otoritelerin birbirinden tamamen ayrılmasını, din işlerinin ferdi, özel bir mesele sayılarak düzenlenmesinin cemaatlere terk edilmesini, devletin dinler karşısında tarafsız kalmasını ve çeşitli dinlere mensup olanlar arasında hiçbir ayrım gözetmemesini ve böylece din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasını buna mukabil dini esas ve inançların da devlet ve dünya işlerine karıştırılmamasını gerektiren bir ilke olmaktadır. (Yeni Türk Ans.,laiklik md.,s.2047)

Laiklik, hiçbir şekilde dinsizlik değildir; fakat her türlü din ve düşünce özgürlüğünün garanti altına alınmasıdır. Laiklik; devletin, inansın inanmasın herkese, her dine, her cemaate herhangi bir ayrım ya da tercihte bulunmamasıdır. (Akdemir Salih, a.g.e., s.84)

Günümüzde, laiklik; felsefi ve ahlaki anlamlarında çok, hukuki/siyasal açıdan algılanmakta; somut yaşama da bu anlamda yansıtılmaktadır. Buna göre hukukun ve siyasal otoritenin kaynağı yalnızca ansan aklıdır. İnsan aklının özellikleridir; asla değişmez nitelikteki dinsel dogmalar ve inançlar değildir.

 

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol