İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  AHi EVREN
 

Ahi Evran 

Ahi Evran, bugün İran sınırlarında yer alan, devrinin önemli kültür merkezlerinden Hoy kasabasında doğmuştur. Ahi Evran’ın doğum tarihi 1171 olarak tahmin edilmektedir. Ölüm tarihi ise 1261’dir.

Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı Mahmud’dur.

Evran (evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir.

Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi, memleketi olan Azerbaycan’da geçmiş, gençliğinde Horasan ve Maveraünnehir’e giderek o yörede büyük üstatlardan ders aldı. Herat’ta zamanın en büyük âlimlerinden olan Fahruddîn-i Râzî’nin derslerine devam ederek ondan aklî (fen) ve naklî (din) ilimleri öğrendi.

Bir hac yolculuğu esnasında Râzî’nin talebelerinden ve evliyâdan Şeyh Evhadüddîn Hamid Kirmânî ile tanıştırılan Ahi Evran, daha sonra onun talebeleri arasına katılmış ve bağlılığını Evhadüddîn’in vefatına kadar sürdürmüştür.

Ahi Evran, Bağdat’ta iken fütüvvet teşkilâtının ileri gelen şeyhleriyle münasebette bulunduğu gibi, başta Evhadüddîn Kirmânî olmak üzere birçok üstattan yararlanmıştır. Bağdat’ın o yıllarda İslâm dünyasının en büyük ilim, sanat ve irfan merkezi oluşu, Ahi Evran’ın çok yönlü bir ilim ve fikir adamı olmasında etkili olmuştur. Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî ilimler yanında felsefe ve tıp sahasında da sivrilmiş ve bu konularda eserler vermiştir.

Muhyiddîn İbni Arabî ve hocası Evhadüddîn Kirmânî’yle birlikte 1205 yılında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Evhadüddîn’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında bir yandan esnafa dünya ve ahiret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatlerde bulunurken öte yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu halkının kuvvetlenip teşkilâtlanması için çalışmıştır.

Ahi Evran Anadolu’ya geldikten kısa bir müddet sonra Kayseri’ye yerleşerek burada bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurdu. Debbağlık yaparak (deri tabaklayarak) geçimini temin eden Ahi Evran, bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Bugünkü manada esnaf teşkilâtı diyebileceğimiz Ahilik müessesesini kurarak birçok şehir ve kasabada teşkilâtlanmasınısağlamıştır. Ahi Evran-ı Velî, tarih boyunca debbağların pîri ve 32 çeşit esnaf ve sanatkâr zümresinin lideri olarak kabul edilmiştir.

Ahi Evran, 1227-28 yılından sonra muhtemelen Sultan I. Alâaddîn Keykubad’ın (saltanatı 1221 -1237) isteği ile Konya’ya yerleşti. Burada hem sanatını icra ediyor, hem de müderrislik yapıyordu. Konya’da bulunduğu müddetçe gayet müreffeh ve itibarlı bir hayat süren Ahi Evran, Sultan I. Alâaddîn Keykubad’dan devamlı destek ve himaye görmüş ve bu arada yazdığı bazı eserleri sultana sunmuştur.

Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle, nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikâyeti üzerine Ahi Evran tutuklanıp hapsedildi. Ahi Evran ile birlikte pek çok Ahi ileri geleni beş yıl süreyle Konya’da tutuklu kalmışlardır.

1243 yılında Anadolu’ya saldıran Moğollar’ın Kayseri şehrini kuşatmalarına direnen Ahiler, kale muhafızlarıyla birlikte şehri on beş gün savundular. Moğolların tam vazgeçecekleri sıra bir Ermeni dönmesi olan Kayseri iğdişbaşısının Moğol Komutanı Baycu Noyan’la gizlice anlaşması sonucunda Moğollar kente girerek Ahileri kılıçtan geçirdiler. Bu sırada Konya’da tutuklu bulunan Ahi Evran bu katliamdan kurtuldu.

II. Gıyaseddîn Keyhüsrev’in ölümünden (1245) sonra saltanat naibliğine getirilen Celâleddîn Karatay, tutuklu Ahi ve Türkmenleri serbest bıraktı. Ahi Evran, Denizli’ye giderek orada bir yıl kadar kaldı. Selçuklu tahtına geçen Sultan II. İzzeddîn Keykâvus’un çağrısı üzerine Konya’ya dönerek muhtelif medreselerde ders vermeye başladı.

Ahi Evran’ın Konya’ya dönüşünden bir müddet sonra Mevlânâ’nın hocası Şems-i Tebrizî’nin, bir suikast sonucunda öldürülmesi (1247) üzerine kimi çevreler, bu olayda Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de parmağı olduğu iddiasını yaymışlardı. Bu şartlar altında Konya’da kalamayan Alâaddîn Çelebi Kırşehir’e nakletmiştir ki, Ahi Evran’ın da aynı zamanda Kırşehir’e yerleşmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ahi Evran ömrünün son on beş yılını Kırşehir’de geçirdi.

Türkmenler ve Ahiler, IV. Kılıç Arslan’ın (saltanatı 1257-1266) yönetimi ele geçirmesinden sonra Moğolların baskısıyla yaptığı atamalar sebebiyle, sultana ve Moğollara karşı direnişe geçmişlerdi. En güçlü direnmenin vuku bulduğu Kırşehir’de, IV. Kılıçarslan ve Moğol ilhanı, Kırşehir Emiri Nureddîn Caca’yı bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. İsyan, Nureddîn Caca yönetimindeki Moğol kuvvetlerince çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Moğollar tarafından yapılan katliamda öldürülenlerin arasında Ahi Evran ve Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

Ahi Evran-ı Velî, Kırşehir’de Ahi Evran Mahallesi’ndeki Ahi Evran Câmii bitişiğindeki bütün gün ziyarete açık olan türbesinde yatmaktadır.

Ahi Evran'ın öğretileri doğrultusunda Ahilik teşkilatı geliştirilmiştir. Bu öğretilerden bazıları şunlardır:

İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak,

- İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak,

- Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,

- Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak,

- Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak,

- Cömert ve kerem sahibi olmak,

- Küçüklere sevgili, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak,

- Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak,

- Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek,

- Hataları yüze vurmamak,

- Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir olmak,

- Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,

 
 
Z i Y A R E T C i - D E F T E R i
orhanyildiz.tr.gg
A N A - S A Y F A Y A - G i T
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol